The Great Wall / Çin Seddi (2016)
Daha ilk uzun metraj filmi “Red Sorghum” (1987) ile tüm dünyada beğeni toplayan ve Altın Ayı Ödülü’nü de kucaklayan Yimou Zhang, son dönem Çin Sineması’nın en önemli yönetmenlerinden biri. Onun ince işçiliğine, etkileyici görsel diline ve kendi kültürünü hem dramla hem de aksiyonla başarılı bir şekilde harmanlamasına saygı duymamak elde değil. Keza “Hero” (2002) ve “Curse of the Golden Flower” (2006) gibi filmlerini izlerken, yarattığı dünyadan keyif almamak da neredeyse imkânsız! Ama ne var ki, “The Flowers of War” (2011) ile yenilik peşinde koşmaya çalışırken bir hayli çuvallamıştı kendisi. İşte bu yüzden olsa gerek, “The Great Wall” (Çin Seddi, 2016) filmiyle alışık olduğumuz tarihi-dövüş tarzına ve o görkemli zamanlarına dönmeye çalıştığını hissediyoruz. Ama ne mümkün!
Uzun yıllar boyunca “Tao-Tie” (“Obur” anlamına geliyor) isimli hilkat garibesi yaratıklarla mücadele eden ama onları bir türlü yenmeyi beceremeyen Çinlilerin, sıradan bir Avrupalı paralı asker olan William sayesinde zafere ulaşması olarak özetleyebiliriz filmi. Muhteşem bir güce, düzene, stratejik zekâya sahip olan ve görülmemiş icatlar yapmış Çinlilerin yıllardır yapamadığını, işte bu Avrupalı asker yapıyor. Hem de eski püskü bir yay ile! Anlayacağınız Çin’i, Çinliler değil, William kurtarıyor; bizim de buna inanmamız bekleniyor! Aslında bu durum, Yimou Zhang’in ilk kez kendi halkını “Beyaz Adam”a muhtaç göstermesi değil. Bir benzerini “The Flowers of War” filminde de görmüştük. Ama asıl rahatsız edici olan, yönetmenin bu defa gerçekten bir Amerikalı gibi davranmış olması.
Yimou Zhang, özgün dilini fazlasıyla törpüleyerek büyük bütçeli Hollywood filmlerinin geleneğine sığınmayı tercih ediyor. Aslında yine Çin’in çalkantılı imparatorluk zamanlarından birindeyiz. Ama ortalıkta ne yer çekimine meydan okuyan savaşçılar, ne de bir dans zarafetine sahip olan dövüş koreografileri var. Her şey çok iddialı ve gösterişli ama aynı zamanda son derece kaba ve yapay duruyor. Çin mitolojisinden beslenen, tamamı Çin’de çekilen ve Çinli oyuncular yabancı oyunculardan sayıca çok üstün olmasına rağmen “The Great Wall”, buram buram Hollywood kokuyor…
Üstelik bu sadece, başrole bir Hollywood yıldızının yerleştirilmesinden, kullanılan klasik formüllerden ya da bol bol yararlanılan CGI teknolojisinden de kaynaklanmıyor. “The Great Wall”, Hollywood’un birçok fantastik tarihi-dövüş filmine açıkça öykünüyor. Ama bunu yaparken özgün bir tat tutturmayı da beceremiyor. Mesela filmin en büyük esin kaynağı olarak hiç düşünmeden “The Lord of the Rings” serisini gösterebiliriz. Hatta filmdeki yaratıkların, “The Lord of the Rings” serisindeki kurt benzeri “Warg”ları andırması da gözlerden kaçmıyor. Tabii filmin esin kaynağı listesinde “The Last Samurai” (2003) ve “300” (2006) gibi filmlerin adlarını anabileceğimiz gibi, yaratıkların bir kraliçeye sahip olması düşünüldüğünde “Aliens” (1986) ve “Independence Day: Resurgence” (2016) gibi filmlerin adlarını da notlarımızın arasına ekleyebiliriz.
Bu örnekler çoğaltılabilir ama bence bu noktada “The Last Samurai” için ayrı bir parantez açmamız gerekiyor. Zira hatırlayacağınız üzere “The Last Samurai” filminde de, kendi mücadelesi olmamasına rağmen haksızlığa karşı Japonların tarafında savaşmayı tercih eden “Beyaz Adam”ın hikâyesini izlemiştik. Tabii ki bu bir tesadüf değil. “The Great Wall” filminin hikâyesini yazanlar arasında, “The Last Samurai” filminin yönetmeni Edward Zwick ile birlikte, onun senaryoyu beraber kaleme aldığı isimlerden biri olan Marshall Herskovitz de bulunuyor. Hikâyenin temeli böyle apaçık ve gereksiz bir tekrara dayansa da filmin en büyük sorunu senaryodan doğuyor.
Aralarında -“Bourne” serisinden tanıdığımız- Tony Gilroy gibi usta bir senaristin de yer aldığı senaryo ekibinin elinden çıkan iş, neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor. Şimdiye kadar defalarca benzerlerini izlediğimiz “insanlar yaratıklara karşı” temasının, bu kez Çin İmparatorluğu topraklarına taşınmış halini görüyoruz sadece. Bu sebeple, her ne kadar bol aksiyonlu ve ihtişamlı sahneler izlesek de ilerleyen dakikalarda bilindik hikâye bizi fazlasıyla sıkmaya başlıyor. Filmin başarılı olduğu yegâne şeyin görsellik olduğunu söyleyebiliriz ama onda da Hollywood filmlerinin ruhsuzluğunu hissetmekten kaçamıyoruz. Matt Damon, Pedro Pascal ve Willem Dafoe, adeta bütün Çinli oyunculardan rol çalıyorlar. Ama her birinin filmdeki gerekliliği, hem senaryodan hem de oyuncuların performanslarından ötürü sorgulanıyor.
Son tahlilde “The Great Wall”, Çin Seddi’nin mistik ve tarihi atmosferini kullanmayı bir türlü beceremeyen, görsellik ve teknik kısımları ile nispeten başarılı olsa da dramatik yapısıyla sınıfta kalan bir film olarak karşımıza çıkıyor. Şayet beyaz perdedeki büyülü yolcuklarınız sırasında yolunuzun Uzak Doğu’ya düşmesini istiyorsanız, aradığınız film bu değil…