Yaşlı Adam ve Deniz – Thierry Murat (Çizgi Roman Eleştirisi)
“En güzel şiirler,” der Ahmet Hâşim, “manalarını okuyucunun ruhundan alan şiirlerdir.” Büyük şaire katılmamak elde değil. Ama ben biraz da haddimi aşarak, bu cümleyi bütün edebi eserlere hatta bütün sanat eserlerine uyarlamak isterdim. Kağıttaki harf toplulukları, perdedeki hareketli görüntüler ya da tuvaldeki boya lekeleri; okuyucuyu, izleyiciyi -ya da ne demek istiyorsanız onu deyin- iç dünyasında yaptırdığı yolculuk kadar başarılı değil midir? Nihayetinde sanat, içsel bir yolculuğun kapılarını aralamaz mı? Bu “yolculuk” illaki gerçek hayattan kaçış olmak zorunda değildir; bazen bir yüzleşme bazen bir kabullenme bazen de bir mücadeledir. Ama hepsi hayatın bir parçasıdır. Belki de sanat eseri, hayattan beslendiği kadar güçlüdür. Bilgi Yayınevi’nden çıkan, Fransız çizer Thierry Murat’ın Ernest Hemingway’in aynı adlı romanından uyarlayarak yazıp çizdiği “Yaşlı Adam ve Deniz”, insan ve doğanın kadim mücadelesini lokal ölçekte ve olabilecek en yalın şekilde anlatırken, herkesin farklı okumalar yapabileceği zengin bir hikaye deneyimi sunuyor. Ama farklı okumalar ile cebelleşirken boğulup “hayat” tadındaki bu hikayenin sunduğu asıl güzellikleri kaçırmanız da oldukça olası. Zira bu çizgi roman, tıpkı uyarlandığı eser gibi asıl gücünü sadeliğinden ve samimiyetinden alıyor…
Yaşlı Adamın Denizdeki Yolculukları
Hemingway’ın 1951 yılında Küba’da yazdığı ve 1952 yılında yayımladığı “Yaşlı Adam ve Deniz” romanı, 1953 yılında ona Pulitzer Ödülü’nü kazandırmış; bir yıl sonra da Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasında pay sahibi olmuştur. Yazarının ününe ün katarken kendi de adeta efsaneleşen bu roman; farklı yıllarda, farklı ülkelerin yapımı olarak, farklı filmlere uyarlanmıştır. İlk film uyarlaması henüz Hemingway hayattayken, 1958 yılında yapılmıştır. “The Old Man and the Sea” isimli bu filmin yönetmen koltuğunda “The Magnificent Seven” (Yedi Silahşörler, 1960) filminden tanıdığımız John Sturges otururken, ihtiyar balıkçı Santiago’ya unutulmaz oyuncu Spencer Tracy hayat vermiştir. Bu ilk uyarlamadan tam 32 yıl sonra Jud Taylor’ın çektiği, yine aynı ismi taşıyan televizyon filminde ise ihtiyar balıkçıyı, Hz. Hamza’dan Zeus’a çok farklı rollerle karşımıza çıkan Anthony Quinn canlandırmıştır. Roman, son olarak 1999 yılında Aleksandr Petrov’un yönetmenliğini üstlendiği, Oscar ödülünü de kucaklayan kısa bir animasyona konu olmuştur. İhtiyar balıkçı Santiago karakteri sırasıyla ABD, İngiltere, Rusya yapımı filmlerde ete kemiğe büründükten sonra, 2014 yılında Fransa’da Thierry Murat’ın ellerinde yeniden hayat bulmuştur.
Tuzlu Denize Yazılmış Bir Şiir
İspanyol şair Antonio Machado, “Kırmızı yelkenli, denizin üzerinde tıpkı / kanlı bir hayalet gibi, denizin oynattığı… (Çeviri: Eray Canberk)” der “Kederli Deniz” şiirinde. Thierry Murat’ın çizgi romanında, ihtiyar balıkçının deniz ile mücadelesine tanık olurken Machado’nun bu şiiri yankılandı kulağımda. Santiago’nun emektar teknesini taçlandıran kırmızı yelken mi? Önce kılıç balığının sonra da köpek balıklarının kanlarıyla boyanan deniz mi? Yoksa içinde yaşadığı toplum tarafından işe yaramaz biri olarak görülen, korkunç yalnızlığı ile bir hayaletten farksız olan ihtiyar balıkçı mı? Hangisi bu şiiri aklıma getirdi, bilemiyorum, belki de hepsi! Ama şunu çok iyi biliyorum ki, Murat’ın ortaya koyduğu bu eser, yalnızca bir çizgi roman değil, aynı zamanda çizgilerle yazılmış bir şiir! Abarttığımı düşünüyor olabilirsiniz. Ama hikayenin içeriği ile müthiş bir uyum yakalamış olan Murat’ın nevi şahsına münhasır görsel dünyasına giriş yaptığınızda, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Romanı çok iyi özümseyen Murat, farklı ama tutarlı, sade ama etkileyici bir dil tuttururken, yazdığı metinlerin çizimlerinin önüne geçmesine kesinlikle izin vermiyor. Üstelik çizgi romanın görsel gücü o kadar yüksek ki tüm metinleri çıkarttığınızda sadece hikayeyi anlamak ile kalmıyorsunuz; aynı zamanda ihtiyar balıkçının yolculuğuna kapılıp giderken, tüm hikaye detaylardaki ufak farklarla kafanızda tekrar tekrar yazılıyor.
Ayrıksı Bir Anlatım Tekniği
Kâh tek bir panel ile tüm sayfayı kaplayan, kâh ise bir sayfayı iki ya da üç büyük panele bölen Thierry Murat’ın ayrıksı anlatım tekniği, açıkçası hiçbir ekolü anımsatmadığı gibi, benzerini bulmanın da zor olduğu bir görsel dünya ortaya koyuyor. Karakterlerin suratını görmeyi imkansızlaştıran koyu gölgeler, bir fotoğraf karesi kadar güçlü silüetler, çoğunlukla tek rengin hakim olduğu renklendirme ve kasvetli atmosfer tasarımı… 2011’den itibaren yaptığı tüm çizgi romanlarda ortak olarak gördüğümüz bu unsurlar, Fransız çizerin adeta imzasına dönüşmüş durumda. Üstelik Murat, bunlarla yetinmeyerek çizgi romanların olmazsa olmaz ögelerine de alışılmışın dışında yenilikler getiriyor. Açıklama ve diyalog balonlarını kaldırıyor, daha doğrusu bunları kendi tarzı ile çizgi romana yediriyor. Açıklamaları panellerin arasına yerleştirirken, diyalogları ise bir balonun içine değil, karakterin üzerinden yükselen kısa bir çizginin üzerine yazıyor. Anlayacağınız sadece panel sayısını azaltmakla ya da renk kullanımı konusunda bilinçli olarak kendisini kısıtlamakla kalmayan Murat, her konuda sadelikten yana olduğunu çizgi roman boyunca ispatlıyor.
Bir İnsanın Umut Edebileceği En Güzel Zafer
Basit bir hikayeyi basit bir şekilde anlatmanın çok da basit olmadığını düşünenlerdenim. Zira basite ulaşmak ancak birçok yükten kurtularak olur. Ama bu yüklerden kurtulurken hem doğru kararları verebilecek kadar sağduyulu hem de vazgeçebilecek kadar cesur olmak gerekir. Belli ki Thierry Murat’da bu ikisi de mevcut. Yoksa bu kadar etkileyici ve “saf” bir sonuca nasıl ulaşabilirdi ki? Kendisi “Yaşlı Adam ve Deniz”i görsel bir dünyaya taşırken, ilk akla gelen tüm gereksiz panelleri yok sayıyor. Az sayıda ama güçlü panelleri, metinler ile desteklerken, ne kolaya kaçıp çizgi romanı metne boğuyor ne de okuyucuyu zora sokacak kadar görselliğe yükleniyor. Bu ikisinin dengesini başarıyla kurup orijinal hikayenin özünü yakalayan Murat, dünyaca ünlü bir romanı alnının akıyla çizgi romana uyarlarken, tıpkı ihtiyar balıkçı Santiago gibi “bir insanın umut edebileceği en güzel zafer”i kazanıyor.
Son olarak, bana bu kitabı hediye eden Bilgi Yayınevi’ne çok teşekkür ediyorum.