Kung Fu’nun Dinginliği Futbolun Kaosu ile Buluşuyor: “SHAOLIN SOCCER” (2001)

Kung Fu’nun Dinginliği Futbolun Kaosu ile Buluşuyor: “SHAOLIN SOCCER” (2001)

Sinemada alışılagelmişin dışına çıkan bir komedi ve aksiyon şöleni olarak akıllara kazınan “Shaolin Soccer” (Şaolin Futbolu, 2001), Uzak Doğu dövüş sanatları ile futbolu absürt olduğu kadar yaratıcı bir mizah anlayışıyla harmanlar. Filmin yönetmenliğini, senaristliğini ve başrolünü üstlenen Stephen Chow, spordaki başarıyla birlikte Kung Fu’nun ruhunu savunarak unutulmaz bir macera anlatır.

Futbol Bahane Kung Fu Şahane

Bazı filmler, belirgin kusurlarına rağmen hem etkileyici hem de unutulmaz olmayı başarır. Kuşkusuz “Shaolin Soccer” filmi de böyle filmlerden bir tanesidir. Filmin fantastik yapımlara göz kırpan kendine has üslubu, her daim güldüren abartılı mizah anlayışı ve tüm bu curcunaya dramı ustaca yedirebilmesi oldukça samimi ve sıcak bir atmosfer sunar.

Merkezinde futbol olmasına rağmen filmin asıl anlatmak istediği Shaolin Kung Fu’nun felsefesidir. Bu yönüyle elimizde hem bir futbol hem de bir dövüş filmi bulunduğunu söyleyebiliriz. Yönetmen bu iki sporu aynı potada eritirken son derece eğlenceli bir hikâye ortaya koyar. Ama film, sadece eğlendirmek ile yetinmez. İnsana ve insanlığa dair mesajları da didaktik olmadan vermeyi başarır.

Abartılı Olduğu Kadar Samimi

Film, tıpkı kahramanlarımız gibi futbolu kullanarak Shaolin Kung Fu’yu tanıtmak için uğraşır ama kung fu da sadece bir araçtır!  Kaybedilen değerlere sahip çıkmak, birlik olmak, insanları oldukları gibi kabul etmek, açgözlü olmamak ve elindekilerle mutlu olmayı bilmek gibi güçlü temaları işleyen Stephen Chow, evrensel mesajları kullanarak unutulmaz bir dünya tasvir eder.

Bu dünya, bir yandan Hong Kong sinemasından fırlamış gibi dururken bir yandan da “Kyaputen Tsubasa” (Kaptan Tsubasa, 1983–1995) gibi futbol animelerini anımsatır. Abartılı dünyasına rağmen film, tıpkı karakterleri gibi alçakgönüllü bir havaya sahiptir. Üstelik samimiyet, tüm farklı malzemelerin adeta lezzetli bir yemek misali muhteşem bir uyumla birleşmesini sağlayan temel unsur olarak öne çıkar. 

Kaybedenlerin Dirilişi: Shaolin Kardeşliği

Filmde, geçmişte Shaolin tapınağında eğitim almış, her biri belirli bir teknikte ustalık kazanmış altı arkadaşın yeniden bir araya gelme hikâyesi anlatılır. Ustalarının ölümünün ardından Shaolin Kung Fu’yu dünyaya tanıtma sözü veren bu insanlar, sistemin çarklarında ezilmemek için mücadele ederken farklı noktalara savrulmuştur. Hayat gailesi çok geçmeden ustalarına verdikleri sözü de unutturur.

Ancak içlerinden biri, verdiği sözü hiç unutmamıştır! Tüm kaybetmiş insanları bir araya toplayan, onlara başarma azmi ve yeniden ayağa kalkma gücü veren “Güçlü Çelik Bacak” lakaplı Sing, sefil bir hayat sürmesine, yırtık ayakkabılar ve pejmürde kıyafetlerle yaşamasına rağmen inancını hiç yitirmemiştir. Film, ilk ve en güçlü mesajını işte burada verir: İnancını asla kaybetme!

Bu Filmin Futbolu Nerede?

Sing’in eski bir futbolcu olan “Altın Bacak” lakaplı Fung ile karşılaşması büyük bir tesadüf sonucu gerçekleşir. Filmde tesadüflerin fazlasıyla yer işgal ettiğini kabul etmek gerekir; bu durum, filmin en büyük yapısal sıkıntılarından biri olarak da görülebilir. Öte yandan kendilerini arkadaştan öte kardeş olarak gören altı kişinin yeniden buluşması ikna edici bir şekilde gerçekleşir. Karakterlerin her biriyle tek tek tanışmamız dışında onların bir araya getirilmesi için ayrılan süre de oldukça doyurucudur. Fakat filmin kötü adamı, belki de filmin en zayıf noktası olarak karşımıza çıkar. Parasıyla her şeyi yapabileceğine inanan, oldukça karikatürize bir tip olan Hung, ne kendi yükselişine inandırabilir ne de kahramanlarımızın önünde gerçek bir engel olabilir. 

Ekibin toplanmasından sonra futbolla olan tanışmaları da sancılıdır. Sanki film, izleyiciye gerçek bir futbol maçı izletmek istemez; bunu neredeyse her sahnede hissederiz. Shaolin takımının teknik direktörlük görevini üstlenen “Altın Bacak”ın eğitim verdiği kısımlar son derece kısa tutulur ve mizahın baskın olduğu eğlenceli anlara dönüştürülür. Futbolu bilmeyen bu insanların apar topar bir şekilde verilen eğitim ile müthiş “topçu”lara dönüşmesi ve kendimizi hemen turnuvanın içinde bulmamız, filmin futbol ile ilgili başka bir problemidir. Diğer taraftan Shaolin takımına sözüm ona futbolu öğreten, bilge adam rolündeki “Altın Bacak”ın bir yerden sonra varlığı ile yokluğu bir olacak şekilde geri planda kalması da bir başka eksik olarak görülebilir. Üstelik maçlar da aceleci bir tavırla oldubittiye getirilir. Meselelerden böyle üstünkörü bahsetmek tahmin edilebileceği gibi hikâyenin inandırıcılığını zayıflatır. Doğrusu adında hem Shaolin hem de futbol olan bir filmde, Shaolin Kung Fu’suna doyarken futbolla ilgili kısımların feda edildiğini görmek biraz hayal kırıklığı yaratır. Bir türlü hikâye akışındaki dengeyi sağlayamayan film, doruk noktasına kestirme yollardan geldiği için seyircide bir eksiklik hissi oluşturur. Neticesinde futbola doyacağımız bir maç izlemeyi sabırsızlıkla beklerken final maçına gelmenin şokuyla yüzleşmek zorunda kalırız.

Beklenmedik Kahramanın Gücü

Yiğidi öldür hakkını yeme demişler, final maçı futbola doyurduğu kadar etkileyici olmayı da başarır. Bu maçta kahramanlarımız, kazanmak için sadece Shaolin Kung Fu’nun güce dayanan özelliğinin yeterli olmadığını görürler. Onları kurtaran ise Tai Chi ustası Mui isimli bir kadın olur. Tai Chi’nin akışkan ve yumuşak formu, maçtaki dengeyi sağlarken Shaolin takımına önemli bir ders verir: Kazanmanın tek yolu güç değildir! Mui’nin, kadınlara pek saygı duymayan bu ekibi deyim yerindeyse kurtarması da filmin verdiği bir başka önemli mesaj olarak kendini gösterir.

Tam bu noktada Mui için ayrı bir parantez açmak gerekir. Zira kadın karakter anlamında oldukça zayıf olan filmde Mui’nin hikâyeye dâhil edilmesi, basit bir aşk hikâyesi yerine, daha katmanlı ve duygusal gelişmeye gebe olan bir sevgi hikâyesi sunulmasını kolaylaştırmıştır. Sing ve Mui’nin imkansız gibi gözüken ama büyük bir uyumu da beraberinde getiren ilişkisi, belki de Çin dövüş sanatlarının en gösterişli versiyonu olan Shaolin Kung Fu ile en sade versiyonu olan Tai Chi’nin karşı karşıya getirilmesi anlamında da hoş detaylar barındırır. 

Kusurlu Ama Unutulmaz Bir Sinema Deneyimi

Kuşkusuz “Shaolin Soccer”, verdiği güçlü mesajları ve eğlenceli üslubu etkileyici bir görsellikle birlikte sunmayı başarır. Filmin görsel anlamdaki başarısı, aradan geçen çeyrek asra rağmen bile takdire şayandır. Kostüm ve mekân tasarımlarının göz alıcı güzelliği, kendi abartılı dünyasında sırıtmayan sevimli görsel efektleri düşünüldüğünde Shaolin dünyası asla unutulmayacak bir şekilde inşa edilir. Yönetmen Stephen Chow, hayranı olduğu Bruce Lee’nin özgür ruhundan, Hong Kong sinemasının yer çekimine meydan okuyan aksiyonundan  ve Hollywood sinemasının albenili gösterişinden esinlenerek ortaya ilginç bir harman, özgün bir görsellik koymayı başarır.

Elbette karakterleri tanıştırıp bir araya getirirken gösterdiği başarıyı, onların futbol müsabakalarına hazırlanmaları esnasında ve turnuva sürecinde gösterememesi gibi filmin aceleci tavrını ortaya çıkaran sahnelerin varlığı göz ardı edilemez. Ancak bir yandan Shaolin Kung Fu’nun estetik güzelliğine ve felsefesine şahit olurken bir yandan da fantastik tada sahip keyifli futbol müsabakaları izleme şansına erişmenin de paha biçilemez bir deneyim olduğu yadsınamaz. Sözün özü, tüm kusurlarına rağmen “Shaolin Soccer”, aradan yıllar geçse bile unutulması mümkün olmayan bir sinema deneyimi yaşatır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir