Gözetimin Gölgesinde Bir Yaşam: “PANOPTICON” (2024)

Gözetimin Gölgesinde Bir Yaşam: “PANOPTICON” (2024)

Adını 18. yüzyılda filozof Jeremy Bentham tarafından tasarlanan ve sürekli gözetim altında olma hissini simgeleyen hapishane modelinden alan “Panopticon” (2024) filminin yönetmen koltuğunda ilk uzun metraj filmine imza atan George Sikharulidze oturuyor. Senaryoyu da kaleme alan George Sikharulidze, babası manastıra giden genç Sandro’nun Gürcistan’ın post-Sovyet toplumunun karmaşık ortamında kimliğini ve cinselliği keşfetme macerasının yanı sıra aşırı sağcı bir grupla ilişkisini de merkeze alarak izleyiciyi sarsıcı bir ahlaki sorgulamaya davet ediyor. Ayrıca film, başroldeki Data Chachua’nın nefes kesen performansıyla Asia Pacific Screen Awards’ta kazandığı “En İyi Yeni Performans” ödülüyle birlikte, Gürcistan’ın “En İyi Uluslararası Film” dalında resmi Oscar adayı olarak seçilmesiyle de öne çıkıyor.

Gürcistan’ın Batum şehrini gezerken ülkenin Oscar adayı olan ve son zamanlarda adından sıkça söz ettiren “Panopticon” filmini izlemeden dönmemem gerektiğine karar verdim. Takvimler 15 Kasım 2025 tarihini gösterirken Cavea Grand Mall alışveriş merkezindeki sinemada, filmin İngilizce altyazılı gösterimine bilet alıp Gürcistan’ın arka sokaklarında geçen çarpıcı bir büyüme ve kimlik arayışı yolculuğuna katıldım.

Yalnızlık, İnanç ve Keşif

Anne ve babası ayrılmış olan Sandro, oldukça yalnız bir çocuktur. Annesi Amerika’da yaşarken koyu dindar bir adam olan babası ise papaz olmak için manastırda yaşamayı seçmiştir. Bu nedenle Sandro, yaşlı ninesi ile birlikte yaşamak zorunda kalır. Ebeveyn sevgisinden mahrum bırakılmış, özellikle anne şefkatine hasret olan bu çocuğun kalbinde kocaman bir boşluk vardır. Babasının ona doğru düzgün sevgi göstermemesi ve onu Hristiyanlığın katı kurallarıyla yetiştirmesi, bu boşluğu daha da derinleştirir. Cinselliği keşfetme çağında yaşadığı bocalamalar, onu adeta bir kaosa sürükler. 

Sandro, bir yandan metro istasyonunda kalabalıktan yararlanarak kadınları taciz ederken diğer yandan sevgilisi istemesine rağmen onunla evlenmeden birlikte olmayacak kadar muhafazakar bir tavır takınır. Görüp görebileceğimiz en dengesiz, aykırı ve sapkın sayılabilecek davranışları sergilerken aslında Sandro, bilinçaltında anne şefkatini aramaktadır. Bu durum, tesadüfen gördüğü arkadaşının annesine aşık olmasıyla sonuçlanır. Aslında buna aşk demek de doğru değildir. Zira Sandro, bu kadını düşünerek cinsel eylemlerde bulunsa bile çok açık bir şekilde annesizliğin verdiği boşluğu onunla doldurmaya çalışmaktadır. Sandro’nun kalbindeki boşluk zamanla daha da büyür. Onu nasıl dolduracağını bilememesi, sürekli saçma kararlar vermesine ve etrafındaki insanları birer birer kaybetmesine neden olur.

Her Tırtıl Kelebek Olur mu?

Film başladığında Sandro’nun bencil ve duygusuz bir insan olduğunu görürüz. Bu süreçte adeta bir tırtılın kelebek olmaya çalışması gibi Sandro’nun da bir arayış içinde olduğunu anlarız. Zira Sandro ne olmak istediğini tam olarak bilmemektedir. Mesela futbol okuluna gitmektedir ama bundan zevk aldığına dair bir emare görmeyiz. Muhtemelen babasının teşvikiyle gittiği futbolda başarılı olduğuna dair birkaç üstünkörü cümle duysak da onu bir kere bile futbol oynarken görmeyiz. Sandro’nun annesinin operaya olan yeteneğini, ninesiyle olan konuşmaları sayesinde öğreniriz ve Sandro’nun bazen opera söylemeye çalıştığına şahit oluruz. Ancak bu da annesinin hayalini yeniden yaşatma çabasından başka bir şey değildir. Anlayacağınız Sandro, kendini var edeceği hayali, ona yaşam amacı verecek tutkuyu bir türlü bulamaz. Zaten film, bizi Sandro’nun bu arayış sürecine dâhil eder. Sandro’nun arayışı tamamladığında da film nihayete erer. Tırtıl artık kelebek olmuş, uçmaya hazırdır…

Ancak burada en büyük sorun, Sandro’nun değişiminin inandırıcı bir şekilde gerçekleşmemesidir. Sandro, çok keskin bir karaktere sahiptir. Katı hatta bağnaz diyebileceğimiz bir inanca sahip olan bu çocuk, aynı zamanda en basit tabirle uçkuruna sahip çıkmakta zorlanan, tacizci bir sapıktır. Böylesine karmaşık, adeta kaosun vücut bulmuş hâli olan bir karakterin değişiminin inandırıcı bir şekilde sunulmasının film için oldukça elzem olduğu aşikârdır. Fakat Sandro’nun değişimi çok keskin ve ani bir şekilde gerçekleşir. Daha önceden eleştirip selamı sabahı kestiği insanlarla ilişkisi bir anda değişir. Hatta kendisini bulma sürecinde, sert eleştiriler sunduğu bir arkadaşı ona yol gösterici olur. İşte hikâye açısından çok önemli olan bu dönüm noktasının filmde pek iyi işlenmediğini düşünüyorum. Zira filmin en önemli kısmını, Sandro’nun bu dönüm noktası oluşturmaktadır!

Bölük Pörçük Bir Günlük Gibi

Filmde sanki bölük pörçük yazılmış bir günlük gibi Sandro’nun hayatından kesitler izliyoruz. Fakat bu yapının doğru kurulmadığı çok açık. Zira neredeyse filmin her karesinde olmasına rağmen Sandro’yu tanımakta ve anlamakta zorlanıyoruz. Evet, zor bir çocukluk geçirmiş ve yaşadığı ev ona iyileşmesi güç travmalar bırakmış, bunu anlıyoruz. Ancak onun günlük hayatına dair gördüğümüz detaylar son derece az, bunun sebebini anlayamıyoruz. Bu çocuğun arkadaşlarıyla ya da sevgilisiyle olan ilişkilerini tam olarak bilmiyoruz. Mesela böylesine sapkın ve teşhirci bir çocuk, daha önce hiç kimseyle bir problem yaşamadı mı? Buna dair bir şey öğrenemiyoruz. Üstelik bu durum sadece Sandro için de geçerli değil! Sandro’yu tanıyamadığımız gibi ne onun annesini ne babasını ne ninesini ne sevgilisini ne arkadaşını ne de aşık olduğu arkadaşının annesini doğru düzgün tanıyabiliyoruz. Film, bize sunduğu karakterleri tanıtmak için yeterli çabayı bir türlü göstermiyor. Bu insanlar hikâyeye ani bir şekilde giriş yapıyorlar. Bu yüzden onlarla herhangi bir bağ kuramadığımız gibi onları hikâyede konumlandırmakta da zorlanıyoruz.

Filmin Hristiyanlıkla ilgili eleştirilerinde de tam olarak neyi anlatmak istediği belirsiz. Hristiyanlık üzerinden dinin insanları kısıtladığını ve onları görünmez bir hapse soktuğunu mu anlatmak istiyor, yoksa dinin yanlış uygulanışının sonuçlarını başka insanların çektiğini mi anlatmak istiyor? Bu konuda filmin oldukça muallak bir anlatım biçimi var. Ancak genele baktığımızda filmin modern insanın içinde bulunduğu hapishaneyi anlattığını çözmek çok zor değil. Bir yandan din, bir yandan aile, bir yandan arkadaşlar, bir yandan aşk, bir yandan iş, bir yandan etnik kimlik gibi birçok çerçevenin insanı sardığını ve hapsettiğini etkileyici bir üslupla anlatan yönetmen George Sikharulidze, filmin isminin hakkını sonuna kadar veriyor.

Bu Ne Biçim Çocuk?

Gürcistan’da geçmesine rağmen bu film, evrensel olabilecek bir hikâyenin temellerine sahip ama maalesef potansiyelini tam olarak kullanamıyor. Bunun da en büyük sebebi Sandro’nun onunla hiçbir şekilde özdeşleşme sağlanamayacak, anti-kahramanı bile mumla aratacak karakteri oluyor. Buna bir de karakterin değişimine ve yeniden doğuşuna dair güçlü bir argüman sunulmaması eklenince bize anlatılan bu hikâyenin gücü zayıflıyor. Öte yandan, hakkını yememek gerekir ki Sandro’ya hayat veren Data Chachua, sinema perdesindeki ilk oyunculuk tecrübesinde son derece başarılı bir performans sergiliyor. Sandro gibi problemli bir karakteri layıkıyla canlandıran oyuncu, bizim bu karakteri bazen şefkatla, bazen nefretle, bazen de merakla takip etmemizi sağlıyor.

Film ağır aksak ilerleyen bir tempoya sahip olmasına rağmen şaşırtıcı bir şekilde sıkıcı olmamayı başarıyor. Yönetmen, filmin merak unsurunu doğru bir şekilde kullanarak izleyiciyi Sandro’nun yolculuğuna eşlik etme konusunda teşvik ediyor. Durağan kameralar, sessiz sahneler, soğuk ışıklandırma, cansız renkler ve az konuşan insanlar. Yönetmen, bu minimal dünyadan ilginç bir kendini keşfetme hikâyesi çıkartıyor. Bunu yaparken de hem ülkesiyle ilgili eleştirilerde bulunuyor, hem din ile ilgili analizler yapıyor, hem aile kavramını mercek altına alıyor, hem de cinselliğin insanın kendini keşfetme yolculuğundaki önemli bir parça olduğuna değiniyor. Elbette Sandro, tahammül etmesi güç bir karakter ve onun yolculuğuna eşlik etmek herkese göre değil. Ancak “Panopticon”, izlendikten sonra kolay kolay unutulamayacak bir dünya sunuyor, buna da hiç şüphe yok!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir