Sinema Dolu Bir Yolculuk
İlk kez sinemaya gittiğim o günü hatırlıyorum da… 2002 yılıydı. Kadıköy, benim için henüz fethedilmemiş İstanbul kadar gizemli ve cezbediciydi. Ağabeyim ile birlikte, bir zamanlar Türkiye’nin en göz alıcı sineması olan Süreyya’dan içeri girdiğimizde adeta büyülenmiş gibi etrafıma bakıyordum. O çocuk aklımla, o gün benim için her şeye bedel bir gündü. Ama aynı zamanda hayatımdaki en önemli dönüm noktasıydı. Zira o günden sonra adeta Frankenstein’ın canavarı misali kendimi durduramaz olmuştum. Bir bilet almaya yetecek kadar param olduğu müddetçe, soluğu hemen sinema salonunda alıyordum.
Uzun süre edilgen bir sinemasever olarak sadece bol bol film izledim ve sinema ile ilgili ne bulursam okudum. Ama bununla yetinmek istemiyordum. Tam olarak ne yapacağımı bilmesem de yıllar ilerledikçe bir şeyler yapma isteğim daha da artıyordu.

Ve derken, 2010 yılının Kasım ayında, büyük bir sadakat ile takip ettiğim sinema dergilerine özenip “Sinopsis e-Dergi” adıyla bir sinema dergisi çıkarmaya karar verdim. Karar verdim vermesine ama etrafımdaki insanların sinema ile olan ilişkisi benimki gibi değildi. Filmleri ben seçiyordum, konuları ben tespit ediyordum, son derece kısıtlı tasarım bilgimle derginin tasarımını ben yapıyordum ve yazıları yayına ben hazırlıyordum. Ekibe dahil ettiğim insanların hiçbiri elini taşın altına sokmaya yeltenmiyordu. Bu yüzden ite kaka ancak 4 sayı çıkardıktan sonra bu işi yapmaktan vazgeçtim.
Başarısız olduğum için mutsuzdum ama bu başarısızlık kendimle ilgili bir şeyi fark etmemi sağlamıştı. Ben sinema üzerine yazmaktan büyük keyif alıyordum! Bu yüzden çeşitli sinema sitelerinde film eleştirileri kaleme almaya başladım. Yazdıkça daha çok yazasım geliyordu. Yazdıkça kendimi daha iyi ifade ediyordum. Yazdıkça araştırıyor, araştırdıkça sinema konusunda daha çok bilgi sahibi oluyordum.
Nihayetinde bir gün, artık başkalarının mecralarında değil de kendime ait bir yerde yazmam gerektiğine karar verdim. Bu fikrimi hemen ağabeyim ile paylaştım. Neticesinde çevremdeki insanlarla bu işi yapamayacağımı anlamıştım. Bana sinema aşkını aşılayan ağabeyim ile ortak bir site açma fikri, bu yüzden bana çok daha mantıklı geliyordu. Ağabeyim de bu düşünceme sıcak baktı ve uzun sohbetler sonunda siteyi kurmaya karar verdik. Ama ortada bir sorun vardı, sitenin ismi ne olacaktı? Zira onlarca sinema sitesi vardı ve akla gelecek bütün isimler başkaları tarafından çoktan alınmıştı.

Uzun uzun düşündük, bütün olası isimleri bir kağıda yazdık. Her bir isim üzerinde tek tek tartışıp bu ismin doğru isim olduğu konusunda birbirimizi ikna etmeye çalıştık. Ama hiç biri içimize tam olarak sinmiyordu; bir türlü aradığımız ismi bulamıyorduk! Bu arayış bütün gece sürdü. Öğretmen olan ağabeyim, ertesi gün işe gideceği için “Yarın düşünmeye devam ederiz” diyerek yattı. Ben de yattım ama zihnim bir türlü durmuyordu. Olasılıklar zihnimden geçip giderken nasıl oldu bilmiyorum, birden aklıma daha önce hiç düşünmediğimiz bir isim geldi: “MAKSAT SİNEMA OLSUN”!
O an, kendimi “Eureka!” diye ünleyen Arşimet gibi hissediyordum. Sonunda aradığımız ismi bulmuştum. Hemen bir kağıda bulduğum ismi yazdım ve ağabeyimin baş ucuna koydum. Artık üzerimdeki ağır yükten kurtulmuştum, güzel bir uyku çekebilirdim. Başımı yastığa koyar koymaz uykuya daldım. Sabah uyandığımda, baş ucumdaki küçük kağıt parçasını gördüm. Ağabeyim kısa ve öz bir şekilde şöyle yazmıştı: “Harika! Aradığımız isim bu.”
Aradan onca zaman geçmesine rağmen o an, zihnimden hiç çıkmıyor. Bir gün sonra, yani takvimler 31 Temmuz 2011 tarihini gösterdiğinde ben siteyi kurmuştum ve ağabeyim ile bir anlamda manifestomuz olan ilk ortak yazımızı paylaşmıştık: “Her şey bir Rüya ya da Maksat Sinema Olsun”!

İşte “Maksat Sinema Olsun” macerası bu şekilde başladı ve 14 yıl boyunca da bir şekilde sürdü, sürmeye de devam ediyor. Belki hayal ettiğimiz türden bir başarı elde edemedik ama yazdığımız yazılarla farklı bakış açımızı ortaya koyduk. “Maksat Sinema Olsun” büyürken biz de onunla büyüdük, değiştik ve geliştik.
Derken uzun zamandır aklımda olan bir düşünceyi gerçekleştirmemi sağlayacak fırsat birden karşıma çıktı. Böylece “Maksat Sinema Olsun”un kuruluşunun 14. yılı anısına kapsamlı bir kitap hazırladım. 03 Nisan 2025 tarihinde Devri Alem Yayınları’ndan çıkan bu kitapta, 2011-2025 yılları arasında yazdığım yazılardan yaptığım bir derlemeyi sizlere sundum. “Dur Durak Bilmeyen Sergüzeştler”, “Tarihin Aynasından Yansıyanlar”, “Yaratıcıya Giden Yollar”, “Hayatın Tam Kalbindekiler”, “Hayallerin Ötesindeki Dünyalar”, “Cesaretini Yitirmeyen Kahramanlar”, “Kahkahası Eksik Olmayan Öyküler” ve “Peşimizi Bırakmayan Korkular” isimlerini verdiğim başlıklar altında toplam 69 filmin eleştirisi “Maksat Sinema Olsun” kitabında sizleri bekliyor. 14 yıllık büyük bir maceranın küçük bir özeti olan bu kitap, sevdiğiniz yada merak ettiğiniz filmlere farklı bir gözle bakmanızı sağlayacak. Ama bununla birlikte size film seçmek konusunda rehberlik ederken eleştirilerde yer alan detaylı bilgiler vasıtasıyla sinema tarihinde ufak yolculuklara çıkmanızı da sağlayacak.

17 Nisan 2025 tarihinde ise bir başka hayalimi gerçekleştirdim ve “Maksat Sinema Olsun”u Türk Patent ve Marka Kurumu’na başvurarak tescil ettirdim. Anlayacağınız “Maksat Sinema Olsun” artık tescilli bir marka.
Yolculuğumuz bundan 14 sene önce başladı ama hala ilk günkü heyecan ile yola devam ediyoruz.
Sinema dolu günler dileğiyle…