
Aliens vs. Predator: Requiem (2007)
2004 yılında gösterime giren “Alien vs. Predator” filminin bittiği yerden başlıyor “Aliens vs. Predator: Requiem” (Bundan sonra filmden AVPR olarak bahsedilecektir). Predatorlerin uzay mekiği dünyaya düşer ve içindeki yeni bir tür Alien olan Predalien, av aramak için kasabaya gider. Predalien’i etkisiz hale getirmek için kendi gezegeninden dünyaya Predator gelir. Predator ırkından üreyen Predalien ve Predator’ün amansız savaşı masum insanların yaşadığı kasabaya sirayet edecektir ve yine insanlar bu savaşın ortasında kalacaktır.

Strause Kardeşlerin Yönetmenlik Sınavı
Colin ve Greg Strause kardeşler sinema kariyerlerine 1996 yılında “The Nutty Professor” filminde 3D Animator olarak başlarlar. 2018 yılına kadar da 80’den fazla yapımda görsel efekt alanında görev almışlardır. Çalıştıkları bazı filmler şunlardır: “Rampage” (2018), “Geostorm” (2017) (Kendi firmaları olan Hydraulx üstlenmiştir görsel efekt tasarımlarını), “Death Note” (2017), “The Conjuring 2” (2016) , “The Avangers” (2012)…
Strause kardeşlerin ilk sinema filmi deneyimleri Aliens vs. Predator: Requiem öncesinde üç dört tane müzik klibi çekmiş olduklarını görmekteyiz. 2010 yılında da şimdilik son filmleri olan “Skyline”ı çekerler. Aradan geçen 11 yıl boyunca film çek(e)meyen kardeşler benim tahminime göre piyasadan el çektirilmişlerdir. İlk olarak AVPR filmi başarısızlığı sonrası, Skyline ile de kabızlıklarının tekerrür etmesi sebebiyle hiç bir firma bu biraderlere filmlerini emanet etmemiştir, kendileri de cesaret edip film çekmeye bir daha yeltenmemişlerdir.
20th Century Fox ikinci bir AVP filmi için Strause kardeşleri görsel efektlerdeki geçmişleri sebebiyle seçer. Sözde mütevazi bir bütçeyle iddialı bir film ortaya çıkarabilecekti Strause kardeşler. Ancak evdeki hesap çarşıya uymamıştır. Fox’un ilk üç Predator filmindeki yönetmen tercihlerinden sonra Strause kardeşleri seçmesi çok büyük bir yanılgı olacaktır. Seri haricinde düşünürsek de istisnasız en kötü filmlerden birine imza atmışlardır. Ne demişler herkes kendi bildiği işi yapmalı.
Alien serisini es geçerek, ben bu filmin Predator serisinin 4. filmi olarak görüyorum ve sadece serinin en kötü filmi değil, dünyada çekilmiş en başarısız filmlerden biri olarak da düşünüyorum. Bunun sebeplerine gelirsek; John McTiernan, Stephen Hopkins ve Paul W.S. Anderson gibi kalburüstü, deneyimli yönetmenlerden sonra, önemli bir serinin devam filmine kelimenin tam manasıyla çömez iki kardeşi getirmeleri başarısızlığın ana sebebidir. Bir diğer etken de filmin yüzde 80 gibi bir bölümünün karanlıkta geçmesi ve ekranda hiç bir şeyi doğru düzgün göremeyişimizdir. Hadi insanları merak etmiyorum, filmi Predator ve Predalien’i görmek için izliyorum. Predator’ün yeni teknolojileri nasılmış, bu filmdeki fiziksel özelliklerini görmek istiyorum, yeni nesil Alien’ı detaylı bir şekilde incelemek istiyorum ancak film tam anlamıyla körleme gidiyor. Görüntü yönetmeni Daniel Pearl, filmin perde arkası tanıtımlarından birinde, bu filmi sabit kamera, geniş çekimler kullandığı AVP’den görsel olarak farklılaştırmak istediğini belirterek eleştiriyor. Aşırı parlak aydınlatma sebebiyle yaratıkların çoğu fazlasıyla açığa çıkıyormuş. Pearl, canavar korkusunun belgesel tarzı karanlık ortamlarda daha iyi bir etki elde edeceğini düşünerek, elde tutulan kameralar ve loş ışıklı setler kullanır. Ancak filmin en fazla eleştirilen kısmı da filmin aşırı karanlık olması ve titrek kamera hareketleridir. Ağır derecede yönetmenlik zaafı söz konusudur. Aksiyon gerçekleşiyordur ancak izleyici olarak ne döndüğünü bir türlü anlayamıyoruzdur.
Morales karakterini oynayan “John Ortiz” haricinde tanıdık oyuncu olmaması ve ekibin kaliteli oyunculuk sergileyememesi filmi müsamereye döndürüyor. Nerede Arnold Schwarzenegger, nerede Danny Glover? Başrolü Steven Pasquale denen adı sanı duyulmamış birine emanet etmişler, kadro baştan aşağı kaybedenler kulübü. Alien ve Predator savaşını izleyeceğimize liseli gençlerin fingirdeşmelerini izleyerek de saçmalığın daniskasını yaşatıyor yönetmenler bize.

Yenilenmiş Bir Predator ve Daha Vahşi Bir Alien
Filmin belki de olumlu yanlarından biri 4-5 saniye olsa da Predatorlerin gezegenini göstermesi. İlerleyen yıllarda başka Predator filmleri çekilecekse bu tasarımlar üzerinden ya da sıfırdan gezegen gösterebilirler. Artık dünyada geçen senaryolar haricinde Predator (Yautja) ırkına yakın plandan bakmak isterim. Zaten Predatorlerin gezegenini daha detaylı göstereceklermiş ancak potansiyel bir üçüncü filmde kullanılması lehine vazgeçilmiş. Filmin ticari başarısızlığı yüzünden üçüncü film hiç bir zaman gelmedi. Strause kardeşler hem kendilerini yaktılar hemde seriyi hiç ettiler.
Tek kişilik uzay aracıyla dünyaya gelen Predator tasarımını sevdim. Yapımcılar “Pulp Fiction” (1994) filmindeki Winston Wolfe karakterinden esinlenerek Predator’e “Wolf/Kurt” ismini layık görmüşler. İsminin hakkını veriyor gerçekten. Tam manasıyla kendisi bir “temizlikçi”. Daha vahşi, daha agresif ve yeni ekipmanlarla donatılmış.
Filmin karanlık yapısı hem gerçek manada bir şey göremediğimizden işliyor, hemde çoluk çocuk, genç yaşlı demeden insanların vahşice öldürülmesiyle yoluna kanlı, irinli devam ediyor. Wolf’un miğferi, Predator 2’deki avcıdan büyük ölçüde esinlenmiş. Bu temel taslağın yanına ek olarak, gri bir doku ve alın bölgesinde dikenler ve işaretler eklenmiş. Wolf önceki filmlerde gördüğümüz silahlara ek olarak “Güç Eldiveni” isimli yeni bir teknoloji kullanıyor. Benim en sevdiğime gelecek olursak Predator bu filmde kırbaç da kullanıyor. Hareketli sahnelerle bezeli kırbaç ile dövüştüğü anlar en fazla yükseldiğim bölümlerdi. Ayrıyeten Predator, insanların ve Alienların cesetlerini yok etmek için parlak mavi renkte bir sıvı kullanıyor. Yeşil renkteki ilginç kanlarına benzeyen bu sıvıyı kanıtları temizlemek ve yok etmek için kullanan Predator’ün eline bir hayli yakışmış. Pompalı tüfek benzeri omzuna takmayıp elinde kullandığı lazer silahını da ilk defa bu filmde görüyoruz. Kısacası teknolojik yenilikler açısından sonsuz eklemeler yapılabilecek bir karakter olan Predator bu filmde de kullanışlı ve izleyiciye hoş gözüken özellikler elde etmiş. Ancak sümüklü bir ergenin Predator’ün elde taşınan lazer silahını kullanması ise filmin en vasat kısımlarından biriydi. Predator filminde, avcı kendi silahlarını kullanmayacaksa insana giydirin Predator elbisesini o savaşsın o zaman. Film zaten bir vakit sonra sirke dönmekten kurtulamıyor ne yazık ki! Predalien tasarımı ise dikkat çekici ve kendisi de bir hayli güçlü .
AVP filminde Alienları Predatorlere tercih etmekle suçlanan Paul W.S. Anderson’a göre bu filmde ise Strause kardeşlerin tek bir Predator’ün çok sayıda Alien’ı az bir çabayla öldürmesi sonucu kardeşlerin açıkçası taraflarını belirttiği görülür. Filmin sonunun beni tatmin ettiğini belirtmek isterim..
Predator karakteri “Alien vs. Predator” çizgi romanındaki “Broken Tusk” karakterinden esinlenilmiş. Filmdeki sevdiğim göndermelerden biri de Kelly ve Molly’nin anne-kız ilişkileri, Ripley ve Newt’in “Aliens” (1986) filmindekini çağrıştırmasıdır.
Predator ve Alienların kapışmasını kanalizasyonda, ormanda, kasabada, hatta hastane içinde izliyoruz. Bu çeşitlilik orijinal ve daha önceki filmlerde denenmemiş olmasına rağmen iki genç aşığın havuz başındaki cinsel deneyimi, polis şefinin sağda solda kafasına buyruk davranması ve onca insan varken yardım için hapishaneden yeni çıkmış birini yanına alması gibi sahneler filmi Predator-Alien kapışmasından soyutlayıp ayrı bir yere konumlandırıyor. Pizzacı ergen gencin halleri ise sinir bozucu olmaktan da öte, niçin bu filmde ben Alien ve Predator göreceğime bu insanları görüyorum, neden süremden çalıyorlar? İlk filmde Dutch ve ekibinin düştüğü zor durumları aklıma getiriyorum, sonra bu filmde sübyan bir gencin makineli tüfekle kadim Predator’ü oryantal gibi oynatması akıllara zarar, evlerden ırak…

Serinin En Vasat Filmi
Filmin karanlık oluşundan bahsetmiştim. Ne Predator’ün yeni tasarımı ne de Predalien’ın gül cemalini doğru düzgün göremiyoruz. Üstüne bir de filmde elektrik santralinin patlaması ile tüm kasabanın karanlığa gömülmesi ile kim kime saldırıyor, kim kimi kovalıyor belli olmuyor. Karakterlerin de geçmişlerini bilmiyoruz, yapay ve havada asılı duruyorlar resmen. Başrol yok diyebiliriz. Komiser, birkaç polis memuru, asker bir anne ve ufak kızı, pizzacı çocuk ve zevcesi gibi gelgeç karakterler serinin en sıradan tiplemelerini barındırıyor. Bu oyuncularında hangi filmde oynadıklarından habersiz davranmaları da filmin muhtevasını oldukça etkiliyor.
Filmin metninde de komediye kaçan replikler görmek mümkün. “Amerikan Pastası” filmini izliyor olsak hiç yadsımayacağım replikler en kanlı, bilimkurgunun en başarılı serisine ait filmlerden birinde karşıma çıkınca oldukça garipsiyorum. Örnek vermek gerekirse, hastaneye girmeden önce grubun arasında geçen konuşma şöyle: “Ne bu Titanic mi? Bırak önce çocuklar ve kadınlar repliğini”. Burada bahsedip alacağınız hazzı ya da sinir krizlerini azaltmak istemediğim için kız çocuğu ve babası arasındaki “yaratık” sohbetini deşifre etmek istemiyorum. Ama evlere şenlik olduğunu da unutmayınız…
Sonlara doğru askeri ekibin tanklarla gelmesi, Alienların ufak bir ordu halinde er meydanına çıkması ve yalnız kurt Predator’ün direksiyonun başına geçmesi ile filmin heyecan dozajı artıyor ancak yine de filmin hangi türe meylettiğinin belli olmaması, yapımcılarının kafasının oldukça karışık olması sebebiyle işi Jan Claude van Damme filmlerine benzetmesi filmi absürt statüsüne sokuyor. Filmin sonu kimileri için irite edici olabilir ancak ben tamamım.
Yönetmenler Colin Strause ve Greg Strause, Bayan Yutani’nin Predator av tüfeğini ele geçirmesinden sonra gerçekleşecek bir son düşünmüşler. Silah, 50 yıl sonra bir uzay gemisinde Weyland-Yutani logosuna dönüşecek ve Predatorlerin ana gezegenine doğru ilerleyecekmiş. Sahne daha sonra, Predator kabilesinin devasa kanatlı dinozor benzeri bir uzaylıyı yakalamaya çalıştığı gezegenin yüzeyine iniş yapacakmış. Buradaki fikir, Predator silahının tersine çevrilmiş olması ve Weyland-Yutani şirketine yıldızlar arası uzay uçuşu yeteneği veren bilimsel atılımlara yol açması. Ancak sahne hiçbir zaman gerçekleştirilemiyor. Bu şekilde olmasını isterdim. Yazının başında da belirtmiştim, Predatorlerin gezegeni ve ırkları hakkında ne kadar çok şey öğrenirsek benim için oluru vardır. Ancak biz ne izliyoruz, birkaç serseri pizzacı dövüyor, sarışın hatun havuz başında çırılçıplak soyunuyor. İşte bu alakasız detaylar filmi sönükleştiriyor.
Sözün özü bu filmin başarısızlığı üçüncü bir Predator-Alien karşılaşması görmemizi engelliyor. İki karakterde bundan sonra kariyerlerine solo devam edeceklerdir. Film vasat ve yönetmenleri de film çekmekten bihaber olunca sonuç fiyasko oluyor. Şansımızı bir sonraki Predator filminde denemek üzere. Hayatta kalın…
Yazar: Umut Uçan