ANNEMİN ODASI: İki Kardeş, Bir Oda ve Geçmişin Ağır Yükleri
20 Kasım 2024 tarihinde prömiyerini yapan, Sinem Gül Sağlam’ın yazıp Ezgi Gürçay’ın yönettiği “Annemin Odası”, iki kardeşin annelerinin son günlerinde bir araya gelmelerini konu ediniyor. Aile olmak hakkında etkileyici bir hikâye sunan oyunu, 15 Aralık 2024 tarihinde Kocaeli’nin Gebze ilçesindeki Ada Tiyatro’da izleme fırsatı buldum.
Sevgiye Ait Bir Oda
“Annemin Odası”, 75 dakikalık süresi boyunca sevginin ne demek olduğunu farklı kavramlar üzerinden sorguluyor. Aile, annelik, kardeşlik, ölüm, yaşam, yalnızlık, aidiyet yoksunluğu, başarı ve başarısızlık… Sevgiyi farklı yollarda arayan Zeynep ve Hasan isimli iki kardeş, aslında yıllar önce kaybolduklarını ve yollarını bir türlü bulamadıklarını anneleri ölüm döşeğindeyken anlıyorlar. Çatışma ile başlayan iletişimleri uzlaşma ile sürerken birbirlerini hiçbir şekilde kabul etmeye çalışmadıklarını geç de olsa fark ediyorlar.
Oyun boyunca tıpkı hayatta olduğu gibi bazen acı bazen de mutluluk ile karşılaşıyoruz. Bazen hüzünlenirken bazen kahkahalarla gülebiliyoruz. Şaşırtıcıdır ki birbirinin oldukça zıttı olan duygular arasındaki geçişleri hiçbir şekilde yadırgamıyoruz. Tabii bunda Sinem Gül Sağlam’ın yazdığı metnin payı oldukça büyük. Bu küçük evrende, aslında tüm duyguların birbirini beslediği iyi analiz edilerek tatbik edilmiş ve duygular arasındaki denge başarıyla inşa edilmiş.
Zeynep karakterinin psikoloğuyla, Hasan karakterinin ise karısıyla konuştuğu sahneler, adeta sinema dünyasındaki paralel kurgu estetiğiyle seyirciye yansıtılıyor. Sahneye baktığımızda gördüğümüz şey aslında son derece basit bir tablo: iki tane küp üzerinde oturmuş iki insan, seyirciye bakarak konuşuyor. Ama sahneler zekice yazılmış, güzel planlanmış, iyi yönetilmiş ve başarılı bir oyuncukla taçlandırılmış olduğu için bize inanılmaz bir seyir zevki veriyor. Dördüncü duvarın tamamen yıkıldığı bu sahnelerde karakterler sanki bizle konuşuyormuş gibi hissediyoruz.
Sadeliğin Yabana Atılmaz Gücü
Tüm oyun, iki kardeşin çatışması üzerine kurulduğu için biz de onların ilişkilerindeki bu dalgalanmayı anbean takip etme fırsatına sahip oluyoruz. Her şey o derece sahici ki bazen sahnedeki karakterleri gerçek hayatta yaşayan birer insanmış gibi düşünüyor ve onları gizlice izliyormuş gibi hissediyoruz. Bazen de sanki karakterler bizimle konuşuyorlarmışçasına oyunun içine, hem de fazlasıyla içine giriyoruz. Karşımızda üzülen, sinirlenen ya da mutluluğunu paylaşan kişinin duygularına bir yakınımız ya da arkadaşımız gibi ortak oluyoruz.
Tüm bu sahiciliği elbette iyi yazılmış diyaloglar besliyor. Ama metnin de ötesinde Zeynep’e hayat veren Sinem Gül Sağlam ve Hasan’ı canlandıran Cem Güzel’in ayakta alkışlanacak oyunları, sizi parçalanmaya yüz tutmuş bu ailenin adeta bir üyesiymiş gibi hikayeye dahil ediyor.
Anlatım üslubuyla dramatik tiyatronun özelliklerini barındıran “Annemin Odası”, dekor ve sahnesi ile epik tiyatronun izinden gidiyor. Küçük bir sahne, bir sandık ve iki küpten oluşan basit bir dekor… Seyirciyi yabancılaştırmak için biçilmiş kaftan denilebilecek bir tercih!
Ama yukarıda söylediğimiz gibi özdeşleşmenin güçlü olduğu bir oyundan bahsediyoruz. İşte tıpkı duygular arasındaki geçişlerde sağlanan denge gibi seyircinin oyuna yabancılaşması ve özdeşleşmesi arasında da enterasan bir denge sağlandığını söyleyebiliriz. Bu sayede oyuna daha fazla derinlik katmayı başaran yönetmen Ezgi Gürçay, seyirciyi hem gözlemci hem de katılımcı statüsünde konumlandırabiliyor.
Yönetmen dışında Betül Yılmaz ve Seçil Duran’ın sadelikten gücünü alan dekor tasarımını ve Burçin Kekeç’in dekorla uyum içerisindeki minimalist ışık tasarımını da tebrik etmek gerekiyor. Hazır söz ekipten açılmışken bir parantez de oyunun afişi için açmak çok yerinde olacaktır. Sude Sürmen tarafından hazırlanan afiş tasarımı, tıpkı oyunun geneline baktığımızda olduğu gibi basit ama yaratıcı, sade ama güçlü olmasıyla dikkat çekiyor.
Uzun lafın kısası, Sinem Gül Sağlam’ın yazdığı ilk oyun olmasına rağmen “Annemin Odası”, diyaloglarının gücü ile seyirciyi etkisi altına almayı başarıyor. Ama bu mütevazi oyunun hafızalara kazınmasını sağlayan asıl şey, Sinem Gül Sağlam ve Cem Güzel’in birbirleriyle müthiş uyumlu olan enfes performansları oluyor.