Kırık bir Kalp ve Buzlara Esir Olmuş bir Kent: DARK SOULS – Kış Garezi

Kırık bir Kalp ve Buzlara Esir Olmuş bir Kent: DARK SOULS – Kış Garezi

Kısa öyküleri ve romanları ile tanıdığımız George Mann ve büyük yayıncılar için yaptığı kapak çizimleri ile öne çıkan Alan Quah… Biri yazarlık diğeri ise çizerlik konusunda rüştünü ispatlamış bu iki isim, Hidetaka Miyazaki’nin çığır açan video oyunu “Dark Souls”un çizgi roman uyarlaması için bir araya geldi. Ve ortaya 5 ciltlik macera dolu bir seri çıktı!

Hem oyunun hayranlarını memnun edecek hem de fantastik bir maceranın peşine takılmak isteyenleri cezbedecek bu 5 ciltlik eserin ilk iki kitabı, Eksik Parça Yayınları tarafından Türkçe olarak yayınlandı. Üçüncü ve dördüncü cildin ise 2025 yılının Ocak ayında raflardaki yerini alacağını unutmadan hatırlatalım. 

Korkmalısın Kışın Garezinden

Dark Souls evrenindeki maceraya hız kesmeden devam etmemizi sağlayan “Dark Souls: Kış Garezi” isimli ikinci cilt, “Andolus’un Nefesi” isimli ilk ciltte tanıştığımız kahramanlar şövalye Fira ve kahin Aldrich’i anlatmıyor.

Bu sefer aynı evrende geçen farklı bir maceranın içine balıklama dalıyoruz. İlk cilt, ejderha Andolus’u düşündüğümüzde bizi cehennem sıcağı ile karşılıyordu. Ama ikinci ciltte, adından da anlaşılacağı üzere iliklerimize kadar işleyen buz gibi topraklara adım atıyoruz ve atalarının ruhundan dövülmüş kadim bir kılıcın mirasçısı olan Ithvaleli Andred ile tanışıyoruz. 

Tahmin edebileceğiniz gibi bu cildin “MacGuffin”i bahsettiğimiz bu kılıç. Aslında ilk ciltte kahramanlarımızın peşinden koştuğu şeylerden biri de kılıçtı: Ebedi Lord’un ejderha kemiğinden yontulmuş kılıcı! Yazar George Mann, hikayelerin merkezine yerleştirdiği kılıç objeleri ile aslında hikayenin özünün tarifini de yapmış oluyor. İlk ciltte ejderha dişinden bıçak ve ejderha kemiğinden yapılmış bir kılıç gibi objeler ile kendimizi daha dışa dönük bir maceranın içinde bulacağımızı anlıyorduk. Ama bu ciltte ataların ruhundan dövülmüş bir kılıç, adeta bize daha içe dönük, daha ruhani bir maceranın işaretini veriyor.

Talihsiz kahramanımız Ithvaleli Andred, isimsiz bir savaşçı tarafından sinsice pusuya düşürülerek hayatında ilk kez yeniliyor. Ama onu bu yenilgiden daha da üzen şey isimsiz savaşçının ondan en kıymetli varlığını, atasından kalan Ateşkılıcı’nı çalması oluyor. Bundan sonra kahramanımız zorlu bir yolculuğa çıkarak harabelerde, çorak bölgelerde, lanetli bozkırlarda ve uğursuz köylerde ona ait olan bu mirası geri almak için dolanıp duruyor. Sonu gelmez bu yolculuk onu bitap düşürdüğünde ise yakalanıyor ve kendini bir zindanda zincirlenmiş buluyor.

Bu noktada çok dikkatli okurların fark edeceği bir detaydan da bahsetmek gerekiyor. İlk ciltte karşımıza çıkan kahin Aldrich’i de bu zindanlardan birinde görüyoruz. Aslında bu da Fira ve Andred’in hikayelerinin paralel bir şekilde ilerlediğini gösteriyor.

Buzulun Gladyatörleri ve Zombilerin Taht Oyunları

Bitmek tükenmek bilmeyen bir kışın ortasındayız. Buzullar her tarafı ele geçirmiş, korkunç bir soğuk yüreklere kadar işlemiş. Düellolar, kılıç şakırtıları ve amansız bir mücadele… 

Eğer “Andolus’un Nefesi” için macera dolu bir yol hikayesi dersek, “Kış Garezi” için ise soğuğun  hüküm sürdüğü bir kılıç ve sandalet filmi diyebiliriz. Adeta fantastik bir evrende geçen “Gladyatör”ün hikayesini takip ediyormuşuz gibi hissettiren macera, buzul bir dünyadaki zombiler ile de “Taht Oyunları”nı akla getiriyor. 

Kitabın başında bizi yine bir efsane karşılıyor. Almeria Leydisi’nin kırık kalbinin ve buzlara esir olan bir kentin anlatıldığı bir efsane… Aslında bir anlamda hikayeye giriş yapmadan önce ısınmamızı sağlayan bu efsane, asıl hikayenin geçtiği dünya ile ilgili de önemli bilgiler veriyor. “Andolus’un Nefesi” ile benzer bir izlek takip eden “Kış Garezi”de dört bölümden oluşuyor. Yine kitabın sonunda karakterleri tanıtan ve varyant kapakların sergilendiği bir albüm olduğunu hatırlatalım.

İlk ciltte olduğu gibi bu ciltte de sinematik anlatımın sürükleyiciliğinin ve ince işçilikle yapılan çizimlerin etkileyiciliğinin altını çizebiliriz. Ama hikaye çoğunlukla kahramanımızın ağzından anlatıldığı için bu sefer yazarın daha şiirsel bir dil kullandığını da belirtmek gerekiyor. Bu da hikayenin bize sunduğu içe dönük macera konsepti ile büyük bir uyum sağlıyor. Öte yandan hikayenin temasına uygun olarak seçilen usta işi renk paletinden de söz etmeliyiz. Mavinin çoğunlukta olduğu bu renk paletinde, sıcaklık ve canlılık veren “sarı” ile insanın içine ürperten ve tekinsizlik hissiyatı veren “mavi” renklerinin bir arada kullanılması, başarılı bir atmosfer inşa edilmesine büyük katkı sağlıyor.

Kırık bir aşk hikayesi… Vahşet dolu bir intikam çığlığı… İnsanı tedirgin eden soğuğun fısıltısı… “Dark Souls: Kış Garezi”ni ister serinin bir kitabı, isterseniz de bağımsız bir çizgi roman olarak okuyun, emin olun hiç fark etmez. Sizi avucunuzun içine alacak bu kısa ama çarpıcı macera; aksiyonun dozunu iyi ayarlayan senaryosu, diyaloglarının keskin gücü ve bir tablo estetiğindeki çizimleri ile size vaat ettiği her şeyi yerine getiriyor.

Sırasıyla “Alev Efsaneleri”, “Ateş Çağı” ve “Söğüt Kral” isimlerini taşıyan diğer ciltlerde ne ile karşılacağımızı bilmiyoruz. Bu maceralar birbirleriyle kesişecek mi yoksa sadece aynı evrende geçtiklerine dair ufak detaylar mı verilecek, bunu da bilmiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey varsa, o da şudur ki diğer ciltlerde de bizi hem unutulmaz hem de sürükleyici maceralar bekliyor olacak, buna hiç şüphe yok.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir