13 (2010)
Gürcü yönetmen Gela Babluani’nin 2005 yılında düşük bütçe ile çekmiş olduğu ama Sundance, Venice ve Cesar gibi festivallerden ödülle dönen “13 Tzameti” filminin yeniden çevrimi “13”! Haneke’nin “Funny Games” filminde yaptığı başarılı işi bende yaparım diye kalkışan Babluani, elinin altında yönettiği birbirinden yetenekli Hollywood yıldızları olsa da ilk filminin çok gerisinde kalıyor ve film Rus Ruleti sahneleri haricinde bekleneni veremiyor. Bir de bu filmdeki oyuncuları, ilk filmde oynattığı oyunculara benzetme çabaları var. “13 Tzameti” filminde başrolde kardeşine rol veren Babluani, bu filmde kardeşine benzeyen yeni yetme bir oyuncu olan Sam Riley ile çalışmış. Benzer birini oynatmak istiyorsa Edward Furlong’u deneyebilirdi mesela. O daha çok benziyor ilk filmdeki karaktere, üstelik Sam Riley’den daha yetenekli olduğu da şüphesiz!
Daha kimler kimler yok ki! Psikolojik sorunlu karakterleri oynamakta ihtisas sahibi Michael Shannon baş köşede, ölüm hakemi rolünde. Diğer taraftan Jason Statham ve Ray Winstone kardeş olarak Rulet organizasyonun ağır topları. Mickey Rourke, 50 Cent, Alexander Skarsgard gibi oyuncularda cabası. İlk filmin başarı kredisini oyunculara yatırmış Babluani. Ama ne yazık ki dünya şöhretlerini de alsa film istenen tempoda hiç ilerlemiyor. Burada da yönetmen maharetinin ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Filminizde dünyanın en iyi oyuncusu bile oynasa, siz o filmi iyi yönetemezseniz işler Arap saçına dönmez de ne olur!
Bir Davetiyenin İzinden…
Filmin konusuna gelecek olursak, tesadüfler silsilesi Vince (Sam Riley)’in başına neler açıyor onu izliyoruz. Eline geçirdiği bir davetiyenin izinden giden Vince, hayatının en mide bulandırıcı, en fazla adrenalin salgıladığı ve ölüme selam durduğu gününü yaşıyor. Zengin zümrenin at yarışı oynar gibi insan hayatına bahis yatırdığı bir organizasyona düşüyor ve tetiği çekmeden bu yerden çıkması imkânsız. Ama kendi hayatı, arkasında bulunan, beynine silah dayamış adamın hızına da bağlı. Bu cemiyette oyuncu olarak hiçbir öneminiz yok. Sadece rakamdan ibaretsiniz. Vince’nin numarası da uğursuz 13! Filmin rulet sahneleri Michael Shannon’un eşine az rastlanır patetik karakteriyle birlikte ekrana mıhlıyor izleyiciyi. Ortada duran lamba yandığında numaralar birbirlerine ateş ediyor. İzlerken insan hayatına verilen değersizliği görünce sinir krizine girmeniz olası. Zaten yönetmen de küçükken ülkesinde yaşadığı savaşlar, ölümler sebebiyle bu filmin senaryosunu kaleme almış. Çocukluğunu yaşayamamış birinden de daha azı beklenemezdi.
Silahlarınızı Doldurun!
Mickey Rourke’nin oynadığı karakterin her tur sonrası 50 Cent’in oynadığı karaktere yalvarırcasına kendisini buradan çıkarması için para teklif etmesi aslında karakterin sonunun ne olacağını bize tarif ediyordu. Ama filmin sonunda akıbetini göstermeyi unuttular mı acaba? Sonunda bu kişinin ölüp ölmediğini görmüyor oluşumuz nasıl açıklanabilir bilemiyorum. Filmde hafızama yer etmiş bazı sahneler var. Bunlardan ilki Vince’in polise yakalandıktan sonra ayakkabısının köselelerini koşmaktan düşürdüğünü göstermesi. Polisi bu şekilde ikna ediyor oradan kaçtığına. Filmin başında gösterilen sahnenin sonunda bu sahne için yazılmış olması çok zekice. Film tutarlılığı adına kayda değer. Rulet oynayanların bazılarının bayılması, delirmesi ya da kafasından vurulan bir oyuncunun ayağa kalkması gibi detaylar filmi diri tutmuş ama yine de nafile çabalar bunlar. Aynı yönetmene çektirmeleri hata olmuş. Başka bir yönetmen kendi üslubunu katarak daha çekebilirdi bu filmi ve “13 Tzameti”nin bire bir aynısını izliyor olmazdık. Rulet sahnesindeki sessizlik, ölümü bekleyiş ve silahların o patladığı o an istisnasız en başarılı sahneler. Zaten filmin amacı, insanların bir önemlerinin olmadığını ve sadece bahis için kullanılan değersiz et parçaları olduklarını betimlemek. Ama Sayın Babluani, geleceğin Roman Polanski’si olarak gösterilirken şimdi neredesiniz? Silahınızı doldurun ve kendi kafanıza sıkın Bay Babluani!
Yazar: Umut Uçan