Sarı Zeybek (1993)

Sarı Zeybek (1993)

Gazeteci Can Dündar’ın belgeselci kişiliğinden bahsedeceğimiz zaman, kuşkusuz aklımıza hemen “Mustafa” (2008) filmi gelecektir. Zira Atatürk’ü objektif bir bakış açısıyla ele almaya çalıştığı bu başarılı belgesel ile Can Dündar, ilk kez sadece Atatürk’ü konu edinen uzun metraj bir filme imza atmıştır. Ama elbette bu onun Atatürk hakkında çektiği ilk belgesel de değildir. Kendisi tam 24 yıl önce, 10 Kasım 1993’te televizyonda yayınlanmış olan “Sarı Zeybek” (1993) isimli orta metraj belgeselde, Atatürk’ün son 300 gününü 44 dakikaya sığdırmayı denemiştir.

Atatürk’ün Son 300 Günü

İlk kez yayınladığı günden sonra neredeyse her 10 Kasım’da televizyonda yayınlanmış olan bu belgesel, zamanında sinemamızdaki “Atatürk” boşluğunu doldurmaya çalıştığı için baş tacı edilmiştir, bu bir gerçek. “Sarı Zeybek”, uzun bir süre Milli Eğitim’in tavsiyesiyle okullarda gösterilmekle kalmamış, Genelkurmay’ın talimatıyla askerlere de izlettirilmiştir. İstanbul’da bir tiyatro grubu tarafından sahneye uyarlanmıştır. Hatta bir rakı markasına adı verilmiştir!

Belgeselden bir yıl sonra yayınlanan ve şimdiye dek 30 baskıdan fazla yapan aynı isimdeki kitap ise belgeselle aynı doğrultuda gitse de olaya çok daha geniş bir perspektifle bakmaktadır. Böylece belgeselde havada kalan birçok sorunun cevabı kitapta rahatlıkla bulanabilmekte ve Atatürk’ün son 300 günü hakkında daha detaylı bilgi edinilebilmektedir. Bu bakımdan, Can Dündar’ın ilk kitabı olma özelliğini taşıyan “Sarı Zeybek” kitabının, belgeselinden daha etkileyici olduğunu ve amacına daha doğru bir şekilde hizmet ettiğini söylemeliyiz.

Teknik Anlamda Kusurlu Bir İş

“Sarı Zeybek”, Atatürk ile ilgili yapılan ilk belgesellerden biri olması bakımından önemli bir konumda bulunuyor. Yapıldığı dönem ve kısıtlı bütçesi göz önünde bulundurulduğunda ortada eli yüzü düzgün bir belgesel olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz. Ama genel olarak sırtını hatıralara, anılara, mektuplara dayayan bu belgeselde görmekten daha çok dinliyor, hatta okuyoruz. Bu yüzden Can Dündar’ın yazı ile görüntü arasındaki o dengeyi tam anlamıyla tutturamadığını düşünüyorum. Her ne kadar siyah beyaz fotoğrafların üzerine düşen alıntıları görmek bir süre sonra sıkıcı ve rahatsız edici bir hale dönüşse de bu alıntıları seslendiren Ecder Akışık ve Mehmet Atay’ın başarısını görmezden gelmemiz mümkün değil. 

Aynı zamanda belgeselin anlatıcısı da olan Can Dündar’ın gözüktüğü kısımlar, bir belgeselden ziyade yüzeysel bir haber programını andırıyor. Arşiv görüntülerini desteklemek için kullanılan çekimlerde ise kameranın kullanımı son derece başarısız. Ama her ne kadar teknik anlamda bolca kusur bulunabilecek bir iş olsa da Can Dündar’ın bu belgeseli ortaya çıkarmak için yaptığı başarılı araştırmayı da takdir etmemek elde değil. Ayrıca Atatürk’ün farklı zamanlardaki kamera kayıtlarını ve fotoğraflarını bir arada görmek de belgeselin olumlu taraflarından biri olarak sayılabilir. Tabii belgeselin olumlu taraflarından bahsederken, belgesel için yaptığı etkileyici müziği hafızalarımıza kazıyan Fahir Atakoğlu’nun ismini de mutlaka anmamız gerekiyor.

Karanlıkta Kalmış Son Günlere Tutulan Işık

Bu kısa belgeselde Atatürk’ün son günleri, kronolojik bir sırada ve kısa bölümlere ayrılarak anlatılmaya çalışılmış. Bu sayede Can Dündar hem uzun bir zaman dilimini kısa süreye sığdırma handikabını nispeten çözmüş hem de ortaya seyri daha kolay olan bir belgesel koymayı başarmış. 

Can Dündar, belgeselin her bölümünde Atatürk’ün karanlıkta kalmış son günlerine ışık tutmayı, onu en insani yönüyle ele almayı hedefliyor ve bu amacına büyük ölçüde ulaşıyor. Üstelik bunu yaparken sadece Atatürk’ün son 300 gününe şahit olmuş insanların anılarını aktarmakla kalmıyor, aynı zamanda pek fazla duyulmamış ya da detayına inilmemiş konular çerçevesinde, bu büyük liderin son dönemindeki portresini de çiziyor.

Sarı Zeybek’ten Mustafa’ya…

“Sarı Zeybek”, dönemi içerisinde değerlendirildiğinde, cesur bir çabanın ve titiz bir araştırmanın ürünü olması sebebiyle başarılı bir belgesel olarak görülebilir. Ama zamana meydan okuyan bir tarafının olduğu pek söylenemez. Aslında “Sarı Zeybek”, öncül bir film olarak düşünülmelidir. Zira Can Dündar’ın bu belgeselden tam 15 yıl sonra çekeceği “Mustafa”nın temelleri “Sarı Zeybek” ile atılmıştır…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir