Maksat Sinema Olsun “7” Yaşında: Konuşan Balonlar
Takvimler 31 Temmuz 2011 tarihini gösterdiği zaman “Her şey bir Rüya ya da Maksat Sinema Olsun” demiştik. Şimdi aradan tam yedi yıl geçti, anlayacağınız Maksat Sinema Olsun şimdi yedi yaşında! Bildiğiniz gibi her senemizi bir hikaye ile kutluyoruz. Bu sene de geleneği devam ettirerek, Taylan K. Torunoğlu‘nun yazdığı eğlenceli bir hikaye olan “Konuşan Balonlar” ile sizleri baş başa bırakıyoruz.
Her balon kendisine verilen gazla hayat bulup uçmak ister. Hayat bulmalarından itibaren tek amaçları uçup gitmek olan balonlar, çoğunlukla küçük çocukların elinde tutsak gibi dolaşırlar. Sürekli birbirlerine özgürce uçup gitmiş ve en yükseğe ulaşmış balonların hikayelerini anlatırlar. Bizim hikayemizin kahramanı da işte bu özgürlüğüne düşkün balonlardan birkaçı…
Bir apartmanın altında yeni bir dükkân açılmıştır. Dükkânın önündeki iki ağaç arasında asılmış olan “Uçan Balon” yazısı altında onlarca balon bağlı durmaktadır. Birkaç balonun konuşmasına kulak misafiri oluruz.
Sabırsız Balon: Bir yolunu bulup çıkmam lazım gökyüzüne. Oradan nasıl görünüyordur kim bilir buralar.
Hikayeci Balon: Bundan yaklaşık 8-9 sene önce yaşlı bir adam karısının ve kendisinin hayallerini gerçekleştirmek için 100’lerce kardeşimizi evine bağlamış ve beraber Güney Amerika’daki cennet şelalelerine gitmişler. Oradaki manzarayı öve öve bitirememişler. Ya! Düşünün, bu zamanlara kadar geldi hikayesi.
Bütün balonlar hep bir ağızdan: Vay be!
Sıkılgan Balon: Ama ben size söyleyeyim, öyle maceracı adamlar bu mahalleden çıkmaz. Buradaki balonlar sıkıntıdan patlıyorlar!
Hikayeci Balon: Macera dediniz de geçenlerde çocuğun teki bir balon kardeşimizi almıştı, hatırlarsınız. Dün çocukla birlikte önümüzden geçiyordu, çocuk annesiyle beklerken bir süreliğine bizimkiyle konuşma fırsatım oldu. Yazık, korkudan sapsarı kesilmiş bir haldeydi.
Sıkılgan Balon: O balon hep sarıydı zaten.
Hikayeci Balon: Duyduklarıma inanamadım. Sahilde kurşuna dizilen balonlardan söz etti!
Bütün balonlar hep bir ağızdan: Ne!
O sırada bir çocuk balon almak için önlerinde durur. Çocuk, kırmızı balonu almak için uzanır. Balonun birkaç arkadaşı, ona ilk rüzgârda uçuvermesi için şans diler. Diğer balonlar ise zamanlarının gelmediğini anlayınca, üzgün bir şekilde yine beklemeye koyulurlar.
Hikayeci Balon: Ne diyordum, evet, hava dolu bu balonları vuruyorlar. Hem de eğlencesine yapıyorlar bunu. Neyse ki kurşunlar, balonları patlatmayacak malzemedenmiş. İnsanoğlunun paragöz olması iyi oluyor bazen.
Sabırsız Balon: Şu dünyaya kırmızı balon olarak gelenler çok şanslı!
Sıkılgan Balon: Neden?
Sabırsız Balon: En önce onları seçiyorlar da ondan. Bana şimdi rengin önemi yok filan demeyin. Siyah balon alan gördünüz mü hiç? Zaten yok öyle bir balon, yok!
Hikayeci Balon: Kırmızı balon bir tanıdığım vardı. Onu da palyaço kılıklı bir adam almıştı. Adam sürekli çocuklara uçuyoruz dermiş, çocuklar da kaybolurmuş. Haliyle orada yaşayan insanlar, kırmızı balon görünce kaçmaya başlıyorlar.
Sıkılgan Balon: Uçuyoruz mu dermiş, emin misin?
Hikayeci Balon: Buna mı takıldın sen? İster süzülsün ister uçsun. Bu iş şans işi arkadaşlar, kaderde varsa olur. Bu saatten sonra rengimizi değiştirecek değiliz.
Fırsatçı Balon: Şansımız yaver gider de bizi 4-5 yaşında bir çocuğun eline verirlerse, ilk rüzgârda uçup gitmek lazım. Yoksa bir daha zor!
Sabırsız Balon: O değil de niye kimse almıyor bizi?
Tam da bu lafın üzerine kapüşonlu bir adam, baloncunun yanına gelir ve 8 tane balon ister. Bütün balonlar adamdan yayılan garip bir “güç” hissederler. Adamımızla uzun bir yolculuğa çıkarlar. Belli ki bu adam onları büyük bir maceraya götürüyordur; belki de sandıklarından çok çok uzağa… Ve bu yolculuk sırasında Sabırsız Balon ipinden kurtularak gökyüzüne doğru yükselmeye başlar. Gözden kaybolmadan önce, arkadaşlarına manzarayı överek mutlulukla bağırır.
Yolculuğun sonunda gizemli bir evden içeriye girerler. Bütün ev karanlıktır ama tek bir odadan zayıf bir ışık dışarı sızıyordur. Adamımız kapüşonunu çıkarır ve balonları alıp o odaya doğru yürümeye başlar.
Hikayeci Balon: Abi, ışığı görüyor musunuz? Bu çok garip bir ışık ya!
Fırsatçı Balon: Beklediğimize değdi galiba.
Odanın içine girdiklerinde büyük bir gürültüyle ışıklar açılır, konfetiler patlar ve “İyi ki doğdun!” sesleri etrafı inletir.
Hikayeci Balon: Oğlum ışık dediğimiz, pastanın üzerindeki mumlar çıktı ya!
Fırsatçı Balon: Ne yazıyor pastanın üstünde? Ben okuyamıyorum buradan.
Hikayeci Balon: “Maksat Sinema Olsun, 7 Yaşında!”
Sıkılgan Balon: Dedim size, bu mahalleden maceracı adam çıkmaz diye…
Yazar: Taylan Kaan Torunoğlu