Maksat Sinema Olsun “10” Yaşında: Bay T’nin Esrarengiz Rüyası
Takvimler 31 Temmuz 2011 tarihini gösterdiği zaman “Her şey bir Rüya ya da Maksat Sinema Olsun” demiştik. Şimdi aradan tam on yıl geçti, anlayacağınız Maksat Sinema Olsun şimdi on yaşında! Bildiğiniz gibi her senemizi bir hikaye ile kutluyoruz. Bu sene de geleneği devam ettirerek, yeni logomuz ile sizi selamlarken bu logoya yakışır bir hikaye olan “Bay T’nin Esrarengiz Rüyası” ile sizleri baş başa bırakıyoruz.
Bay T, dev bir ornitorenke dönüştüğünü gördüğü kâbustan irkilerek uyandı. Hızlıca odasına bir göz attı. Odasında değişen bir şey olmadığını görünce bu kez de vücuduna bakmaya başladı. Ne bir kunduz kuyruğuna sahipti ne de perdeli ellere. Üstelik komik bir gagası da yoktu. Ornitorenk olmadığına inanmak için uzun bir süre daha vücuduna baktı. Ellerini, yüzünü, hatta kuyruğunun olmadığından emin olmak için arkasını bile yoklayıp durdu. Fakat hala emin olamıyordu. Acaba bir ornitorenke dönüşmüş müydü? Emin olmanın tek bir yolu vardı, aynada kendine bakmalıydı! Hemen kalkıp banyoya koştu. Banyonun lambasını yakmaya çalıştı ama başaramadı. Birkaç denemeden sonra bundan vazgeçti. Üzgün ve bitkin bir şekilde olduğu yere çöktü. Başını iki elinin arasına alırken gagasının olup olmadığını bir kez daha kontrol etti. Uzun yılların ardından ilk kez ağlıyordu. Gözyaşları önce burnunu sonra dudaklarını ıslattı…
Aslında Bay T, sıradan bir adamdı ve bu sıradan adamın sıradan korkuları vardı. Ailesini, işini, arkadaşlarını, parasını kaybetmekten korkardı; bir de diğer herkes gibi ölmekten! Ama şimdi bu saçma korku tüm bedenini ele geçirmişti. Acaba bir ornitorenke dönüşmüş müydü?
Bay T, uzun bir süre boyunca yerde öylece kaldıktan sonra yavaşça doğruldu. Odasına gidip yatağına uzandı. Daha fazla düşünmek istemiyordu. Kafasındaki bu soru, onu sanki kilometrelerce yol yürümüşçesine yorgun ve bitkin bir hale sokmuştu. Artık normal davranamıyor, düşünmemek için kafasına vurup duruyordu. Fakat bu sorunun, beynini kemirmesine engel olamıyordu. Aniden kafasını yatağın yanındaki duvara vurmaya başladı. Kan yavaş yavaş yüzünden süzüldükçe o daha hızlı vuruyordu. Bunu yapacak gücü kalmayınca olduğu yere yığıldı kaldı. Şu an tek istediği şey soğuktu, buz gibi bir soğuk. Kalan son gücünü kullanarak, birkaç denemeden sonra pencereyi açabildi. Soğuk hava acımasızca küçük pencereden içeri girdi. İliklerine kadar üşüyen Bay T, tir tir titreyerek kendini yatağa attı. İçinden “Ziyanı yok!” dedi ve “Hala bir şeyler hissedebildiğimi görmek için bu soğuğa ihtiyacım var” diye ekledi. Vakit çabucak geçmiş ve akşam olmuştu. Fakat Bay T’nin saatten haberi yoktu. Biraz düşününce tarihi de hatırlayamadı. Sessizlik bütün odaya hâkimdi. Tek ses rüzgârın gürültüsünden ibaretti. Bu gürültülü ninni biraz sonra onu büyük bir huzura kavuşturduğunda, saati ya da tarihi düşünmekten vazgeçti. Yavaş yavaş göz kapakları kapandı. Uykuya dalmadan hemen önce, son bir kez yine o soruyu düşündü…
Göz kapaklarını yavaş yavaş açtığında soğuktan neredeyse donacak olduğunu fark etti. Elleri soğuktan titriyor, bedeni çok üşüyor ve başı feci halde ağrıyordu. Kafasını hafifçe kaldırıp baktığında göğsünün sol tarafından ufak, mavi bir tüy olduğunu gördü. Şaşırdı, daha önce hiç mavi bir tüy görmemişti. Zor da olsa pencereyi kapattı ve battaniyesine iyice sarılıp mavi tüyü incelemeye başladı. Acaba bu tüy nereden gelmiş olabilirdi. Buralarda daha önce kargalardan başka bir kuş görmemişti. Yaklaşık yarım saat boyunca mavi tüyü inceleyip durdu. Birden içinde, bu tüyün sahibi olan kuşu bulma isteği belirdi. Sonra yorgunluk, soğuk ve açlık yüzünden bayıldı.
Tekrar kendine geldiğinde aradan ne kadar süre geçmişti bilmiyordu. Birden mavi tüyün olmadığını fark etti. Fakat kendini çok yorgun hissediyordu. Bırakın tüyü arayacak gücü, yataktan kalkacak dermanı yoktu. Düşündü. Ne yapması gerektiğini düşündü. Arayabileceği kimse yoktu. Yardım isteyebileceği, tuhaf rüyasından ya da mavi tüyden bahsedebileceği kimse yoktu. Ve en önemlisi ona ornitorenk olmadığını söyleyecek biri yoktu! Tamamen yalnızdı. Hayatta hiçbir amacı yoktu. İşte bu yüzden mavi tüyü bulmalıydı…
Uzun bir süre kendinde mavi tüyü arayacak gücü bulmaya çalıştı. Fakat olmuyordu. Ne yaparsa yapsın bunu başaramıyordu. Ama yapması gerektiğini de biliyordu. Kendini yataktan aşağı attı. Sürüne sürüne kapıya doğru gitti. Sonra onu çok şaşırtacak bir şey oldu. Mavi tüy kapının orada duruyordu. Bay T, mavi tüyü görür görmez birden ayaklandı. Sanki az önce adım atmaya, elini kaldırmaya gücü olmayan adam o değildi. Tüyü alıp gömleğinin sol cebine koydu ve hemen evden dışarı çıktı. Mavi kuşu nerede arayacağını bilmiyordu. Deniz kenarına gitmeyi düşündü ilk olarak. Nedenini bilmiyordu. Ağır adımlarla yürümeye başladı. Bu sırada dikkatini bir şey çekti. Etrafta hiç kuş gözükmüyordu. Hiç kuş sesi de yoktu. Bu onu umutsuzluğa düşürdü. Bir tane bile kuşun olmadığı yerde mavi bir kuş arıyordu. Kafasını gökyüzüne doğru kaldırıp baktı. Ona tekrardan umut verecek bir şey arıyordu.
Ve sonra tiz bir çığlık duydu. Hiç şüphe yoktu ki bu bir kuş sesiydi. Hemen dikkat kesilip sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştı. Sesi ikinci kez duydu. Ses, deniz kenarında duran büyük ağaçtan geliyordu. Koşarak ağacın yanına gitti. Bütün dallara dikkatli bir şekilde baktıysa da hiç kuş göremedi. Israrla dallara bakmayı sürdürdü. Tam o anda dallarda bir hareketlenme oldu ve bir kuş büyük bir hızla uçarak uzaklaştı. O kadar hızlıydı ki Bay T, onun mavi bir kuş olup olmadığını anlayamadı. Fakat gökyüzünden süzülerek yere düşen tüyü gördüğünde umutları yeniden yeşerdi. İlk bulduğu tüyle neredeyse aynı büyüklükte olan mavi bir tüydü bu da. Bay T, suratına istemsizce yerleşen büyük tebessüme engel olamadı. Ve bu keyifle biraz ilerdeki banka oturup denizi seyretme başladı…