Ölümlü Dünya 2 (2023)

Ölümlü Dünya 2 (2023)

İlk yönetmenlik denemesi “Limonata” (2015) filmiyle bize minimal bir hikaye sunan Ali Atay, sihirli bir dokunuş yapamasa da umut vaat eden bir yönetmen olduğunun sinyallerini veriyordu. İkinci kez yönetmen koltuğuna oturduğunda ise Onur Ünlü ile çalıştığı zamanlardan alışık olduğu absürt dünyalara doğru dümeni kıran Ali Atay, “Ölümlü Dünya” (2018) ile oldukça iddialı bir işe soyunmuştu. İtiraf etmek gerekirse, her biri kendi kariyerinde hatırı sayılır bir başarıya sahip isimlerden oluşan kalabalık oyuncu kadrosu, işin arkasında kimin olduğundan bağımsız bir şekilde oldukça cezbedici duruyordu. 

Mermer Ailesi ile Tanışın

John Wick’in suça bulanmış karanlık dünyasının mizah sosu ile tatlandırılmış bir versiyonu gibi duran “Ölümlü Dünya”, merkezine bir intikam hikayesi değil de hayatta kalma macerası yerleştiriyordu. Ali Atay, dört kişiyle birlikte yazdığı bu suç komedisinde beklentilerimizle oynuyor, sürpriz hamlelerle bizi şaşırtıyor ve absürt mizahı abarttıkça abartıyordu. Tabii bu konuda ikinci filmi de birlikte kaleme aldığı Feyyaz Yiğit ve Aziz Kedi’nin payının oldukça büyük olduğuna hiç şüphe yok. Ama tüm bu debdebenin sonucu pek de parlak sayılmazdı!

Öncelikle ortada gerçek anlamda bir senaryo yok gibiydi. Bir hikaye anlatıyormuş gibi gözüken film, komik sahneleri birbirine pamuk ipliğiyle bağlamakla yetiniyordu. Filmde genel anlamda bir denge olmadığı gibi karakterler arasında da bir denge gözetilmiyordu. Özellikle Feyyaz Yiğit’in canlandırdığı Serbest karakteri tüm ekipten göz göre göre rol çalıyordu. Film, Mermer ailesini değil de Serbest Mermer’in hayatını anlatıyor gibiydi. 

Bölük pörçük ilerleyen film, bir türlü tempoyu tutturmayı beceremiyor; eğlenceli olmayı başarıp yer yer güldürse de kopuk bir akış çizgisinde bizi oradan oraya savuruyordu. Hasılı kafası karışık bir senaryo, ne yapacağını bilmeyen bir yönetmenin elinde iddialı ama etkileyicilikten uzak bir sonuca ulaşıyordu. Ve biz daha ne oluyor demeden film, ansızın bitiveriyordu. Elbette bu filmin devamının geleceğinin büyük bir habercisiydi!

Üç Silahşörlerin Senaryo ile İmtihanı

Biz “Ölümlü Dünya”nın ikincisini beklerken Ali Atay, bir sene sonra “Cinayet Süsü” (2019) ile karşımıza çıktı. “Ölümlü Dünya” ile akrabalık bağları yüksek olan bu filmde yine kalabalık bir oyuncu kadrosu, yine suça bulanmış cafcaflı bir dünyada fink atıyordu. Feyyaz Yiğit’in tekrardan herkesin önüne geçtiği bu film, komik olmasına komikti ama yine yarattığı beklentiyi karşılayamıyor ve yine apar topar bir gelişmenin ardından sözüm ona şaşırtıcı bir şekilde nihayete eriyordu.

Ali Atay, Feyyaz Yiğit ve Aziz Kedi’den oluşan senarist ekibinin yazdığı espirilere, komik anlara ve eğlenceli sekanslara diyecek bir şey yoktu. Ama ortada hala gerçek anlamda bir senaryo da yoktu. Yani üçü bir araya gelip çok komik şeyler yazabiliyorlardı ama tüm bu parlak fikirleri bir araya getirip derli toplu bir hikaye ortaya koyamıyor gibiydiler.

Ölümlü bir Dünyada Ölümsüz Kahramanlar

Dördüncü filminde ne yapacağını merakla beklediğimiz Ali Atay, “Türk İşi Dondurma” (2019) ve “Nuh Tepesi” (2019) gibi önemli filmlerde oyuncu olarak boy gösterirken yönetmen olarak karşımıza çıkmaz oldu. Ta ki “Ölümlü Dünya 2” (2023) filmine kadar!

Usul usul başlayan ilk filmin aksine “Ölümlü Dünya 2”, oldukça hızlı bir giriş sunuyor bize. Aslında bu da filmin sonradan dur durak bilmeyen bir koşuşturmaca ile devam edeceğinin habercisi niteliğinde. İlk filmin kaldığı yerden değil de yaklaşık 9 ay sonrasında başlayan filmdeki bu zaman geçişini, Begüm karakterinin doğumuna az bir zaman kalmasından anlıyoruz. Bu zekice yazılmış ufak detaylar, henüz filmin başında ilk filmden çok daha iyi bir hikaye ile karşılaşacağımızı hissettiriyor desek yeridir.

“Ölümlü Dünya 2”de neredeyse ilk filmdeki tüm ekip korunmuş. Neredeyse diyorum çünkü ilk filmde Meltem Kaptan’ın hayat verdiği Sevil karakterinin bu filmde dizanteriden öldüğünü öğreniyoruz. Zaten ekibe sonradan dahil olan Şenol’un onun yokluğunu aratmadığı da aşikar. Hatta daha ileri giderek, bir yan karakter olarak hikayeye dahil olan Şenol’un yeri geldiğinde diğer ekip üyelerini bile gölgede bıraktığını söyleyebiliriz. Bu noktada Şenol karakterine hayat veren Giray Altınok’u gerçekten tebrik etmek gerekiyor.

Hazır söz karakterlerden açılmışken ilk filmde bir türlü başarılamayan karakterler arası dengeden bahsedebiliriz. Bunca karaktere adil bir şekilde yer vermek, hepsini aynı özveriyle geliştirmek mümkün değil elbette. Ama karakterlerin, varlığını sorgulayacak kadar da geri plana atılmamaları gerekiyor. Bu filmde de bu sorunun tam anlamıyla çözüldüğünü söyleyemeyiz. Yine bazı karakterler çok fazla geri planda kalıyorlar. Ama her karakter için yazılmış özel sahneler ile en azından o karakterin öne çıkması sağlanıyor. Bu da ilk filme oranla karakterler arasında nispeten daha dengeli bir tablo çizilmesine sebep oluyor.

Görevimiz Flash Bellek

İlk filmde kullanılan hikaye şablonu, üç aşağı beş yukarı bu filmde de kullanılıyor. İlk filmde oğlu Serbest’i korumak için örgütü karşısına alan Gazanfer, bu filmde ise oğlu Zafer’i kurtarmak için örgütle masaya oturmanın yollarını arıyor. Mermer ailesinin reisinin değişen bu yaklaşımı da filmin tonunun değişimine sebep oluyor. İlk film suç filmlerinin dünyasını ödünç alıp onu kendi süzgecinde geçirirken, ikinci film aksiyon-macera filmlerinin klişeleriyle dalga geçtiği bir dünya inşa ediyor. Ama birbirine çok benzeyen ana konuları, hikaye akışları ve esprileri göz önüne alındığında “Ölümlü Dünya 2”nin ilk filmin geliştirilip güncellenmiş hali diyebiliriz. 

“Mission: Impossible”dan fırlamış bir dünyayı kara mizah gözlüğü ile izlediğimiz film, bir devam filmi olarak başarılı olsa bile ilerledikçe zayıflayan hikayesinin azizliğine sık sık uğruyor. Özellikle ikinci yarıdan sonra temposunda ciddi bir ivme kaybı olan film, her şeye rağmen iyi yazılmış espirileri ile neredeyse her sahnede bizi güldürmeyi başarıyor. 

Ama tabii ki gül gül nereye kadar? İlk filme saygı duruşunda bulunacağım diye bize yaşattığı Deja vu sahneleri haddini aşınca, atmosferi güçlendirmek için popüler şarkılardan medet ummayı abarttıkça işin tadı da kaçmaya başlıyor. Öte yandan filmin bazı kısımlarının fikrimizi 180 derece değiştirecek kadar kuvvetli olması bizi sık sık ikilemde bırakıyor. Hem siyasi hicivin doruk noktası olan hem de aksiyon ile komediyi harmanlamasıyla göz dolduran Dündar Dinç sekansı bunların başında geliyor.  Hasılı öyle ya da böyle akıp giden iki saatlik maceranın sonunda “Ölümlü Dünya 2”, hem sevip hem nefret edeceğiniz türden bir film olarak hafızalarınıza kazınıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir