
Evlilik ile Sosyal Medyanın Flörtü: “İYİ DELİRDİK”
Mine Artu, “Benimle Delirir misin?” ve “Etekler ve Pantolonlar” gibi ilgi çeken oyunlarından sonra kaleme aldığı “İyi Delirdik” ile günümüzün en büyük tartışmalarından biri olan sosyal medya ile evlilik kurumunun trajikomik kesişimini sahneye taşıyor. “Benimle Delirir misin?”in devamı niteliğindeki oyunda, bir yandan Nermin’in barışma şartı olarak öne sürdüğü sosyal medya diyetini kabul eden Cevdet’in çabasına tanık olurken bir yandan da hikâyeye dahil olan yapay zekâ robotunun Nermin’e kur yapmasına şahitlik ediyoruz. Teknolojinin ilişkiler üzerindeki etkisini iğneleyici bir mizahla ele alan bu oyunun başrollerini Necmi Yapıcı ve Nihan Durukan paylaşıyor. “İyi Delirdik” oyununu, 10 Ekim 2025 tarihinde Kocaeli’nin Darıca ilçesindeki Adnan Menderes Kültür Merkezi’nde izleme fırsatı buldum.

Teknolojinin Dönüştürücü Gücü
Telefon icat edildiğinde, insanlığı bu denli köklü bir biçimde dönüştüreceği elbette tahmin edilemezdi. Ancak bu dönüşümün arkasında telefonu çok farklı bir boyuta taşıyan başka bir unsur olduğu da unutulmamalı: İnternet. Başlangıçta korku filmlerine konu olan bir bilinmezliğin başkahramanıyken günümüzde internet, kontrollü kullanılması gereken, aksi takdirde bağımlılık yaratan ciddi bir problem olarak görülüyor. İşin ilginç yanı, bundan on yıl önce de internet ile ilgili aynı şeyleri söylüyorduk. Ama hiçbir şey değişmedi demek de doğru olmaz. Zira artık hayatımızda yepyeni bir gelişme var: Yapay Zekâ. Bu teknoloji, internet bağımlılığını ve telefon kullanma alışkanlıklarımızı kökten değiştirecek gibi duruyor. Henüz hayatımıza gireli birkaç yıl olmasına rağmen, yapay zekânın yaşamımızı nasıl şekillendirdiği apaçık ortada! Üretim konusunda tembelliğe eğilimli olan büyük bir çoğunluk, yapay zekânın sunduğu nimetlerden faydalanarak kendini “sanatçı”, “içerik üreticisi” ya da “yazar” olarak konumlandırmaktan geri durmuyor. Her fırsatta yapay zekâyı kullananlar, ondan bir dost olmasını bile bekleyebiliyor. Sözün özü yapay zekâ, kısa sürede insan yaşamının vazgeçilmez bir parçası olmuş durumda.
Elbette gerici bir zihniyetle insanların hayatını kolaylaştıracak bir teknolojiye karşı çıkmak mantıklı değil. Yapay zekâ, birçok alanda yaşamımızı kolaylaştıracak, bize farklı bir perspektif kazandıracak ve insan ile makine arasında kurulan birliktelikten ilginç sonuçlar doğmasına sebep olacak muhteşem bir teknoloji. Ancak bu teknolojiyi kullanmanın dozajını bilmek gerektiğini düşünüyorum. Temel sorunumuz ne yalnızca internet ne de yalnızca yapay zekâ! İnternet, sosyal medya ve yapay zekâ gibi unsurların birbiriyle iç içe geçtiğini, birbirlerini beslediğini bilmek ve geldiğimiz bu noktada onları birbirinden ayrı düşünemeyeceğimizi kabul etmek gerekiyor.

Mizah Aynasında Çağın Yalnızlığı
İnsan, doğası gereği herhangi bir şeye bağımlı olmaya eğilimlidir. Giderek bireyselleşen ve yalnızlaşan modern insanın sosyal medyaya olan bağımlılığı da bu nedenle kaçınılmazdır. Daha önce bu problemi farklı şekillerde işleyen yapımlarla karşılaşmıştık ama kuşkusuz komedi, bir eleştiriyi sunmanın en kolay ve en etkili yoludur. “İyi Delirdik” oyunu da kadın-erkek ilişkilerini, toplumun en küçük yapı taşı olan çekirdek aile kavramı üzerinden ele alıyor. Bunu yaparken de sosyal medya ve internet bağımlılığını mizah yoluyla anlatarak, bu bağımlılıkların ilişkileri nasıl etkilediğini göstermeye çalışıyor. Ancak bu noktada, oyunun en büyük probleminin metinden kaynaklandığını da belirtmek gerekiyor. Zira ortada büyük bir dağınıklık söz konusu. Yazar, etkili eleştiriler ve komik anlar barındıran sahneler yazsa da bunları bir bütün olarak birleştirmekte zorlanıyor. Oyun tamamen skeç mantığıyla ilerliyor ve birbirinden kopuk bu skeçleri bir bütün olarak değerlendirmek oyun ilerledikçe daha da imkansız bir hale geliyor.
Üstelik bu durum, oyunda yer alan eleştirilerin de yetersiz kalmasına sebep oluyor. “Kadınlar şöyledir, erkekler böyledir” minvalindeki klasik ve basmakalıp düşüncelerden ibaret mizahın artık pek geçerli olmadığı ortada. Elbette genele hitap etmek için belirli tiplerden ve kalıplaşmış düşüncelerden medet ummak normaldir. Ancak cavcav kahvesi misali sürekli önümüze getirilen “erkekler hiç ev işi yapmaz”, “erkekler kadınların kıymetini bilmez” türünden beylik laflar ancak bir fıkrada etkileyici olabilir. Bir tiyatro oyununun ise kuşkusuz daha olgun bir metne, daha olgun bir hikâyeye ihtiyacı vardır. Ama kabul etmek gerekir ki bu basmakalıp düşüncelerle bile oyunda oldukça komik anlar ve espriler yaratılıyor. Zaten oyunun komik olma konusunda hiçbir sıkıntısı yok! Neredeyse oyunun sonuna kadar kahkahalarınıza engel olamıyorsunuz. Ancak bu, sahnede izlediğimiz şeyin “iyi yazılmış bir komedi” örneği olduğu anlamına da gelmiyor. Komik espriler, birbirine adeta pamuk ipliğiyle bağlanmış zayıf bir hikâye örgüsüyle bize sunuluyor. Ele alınan internet ve sosyal medya bağımlılığının insan üzerindeki etkileriyle ilgili eleştiriler son derece yüzeysel kalıyor. Teknolojinin olmadığı zamanlara duyulan özlemler ise bayatlamış bir söylem olmanın ötesine geçemiyor. Oysa insan, hep daha ileriye gitmek için yaratılmış bir canlıdır. Dolayısıyla sadece hayatımızı kolaylaştıran icatlara suç bulmak yerine, insanın varoluştan gelen problemlerini de irdelemek gerekir. Muhtemelen günümüz teknolojisinin olmadığı zamanlarda da benzer iletişim sorunlardan bahsetmek mümkündü.

Her Şeye Rağmen Komik ve Eğlenceli!
Oyunda en etkili eleştiriler yapay zekâ üzerinden yapılıyor desek abartmış olmayız. Bu durum, beklenmedik bir anda karşımıza çıkan insansı robotun, oyunun en komik anlarını oluşturmasına sebep oluyor. Tam bu noktada, oyunda çok kısa bir rol almasına rağmen hafızalara kazınmayı başaran Haşim Sönmez’i de tebrik etmek gerekiyor. Yapay zekâ robotu olarak gerçekten oldukça eğlenceli bir performans ortaya koyan Haşim Sönmez, bazı anlarda oyunun başkahramanlarından bile rol çalmayı başarıyor. Ancak oyunun bir türlü anlatmak istediği şeye karar verememesi, adeta daldan dala atlayarak konuları değiştirmesi dakikalar ilerledikçe yapının dağılmasına sebep oluyor. Bu yüzden kısa sürede yapay zekâ konusu da sahneden tasfiye ediliyor ve tekrardan Nermin ve Cevdet karakterlerinin sıradan evlilik sorunları ile baş başa kalıyoruz. Özellikle oyunun yarısından sonra yapay zekâ, sosyal medya ve internet gibi kavramlardan tamamen uzaklaşılıp kadın-erkek ilişkileri üzerine bazı tespitlerin yapıldığını görüyoruz. Karısının kıymetini bilmeyen adam ile kocasının üstüne fazla giden kadın klişeleri üzerinden, bugüne kadar defalarca benzerlerini izlediğimiz sahneleri tekrar tekrar seyrediyoruz.
Tüm bu klişeleri katlanılabilir kılan ise Necmi Yapıcı ve Nihan Durukan’ın müthiş uyumu oluyor. İkilinin sahnede tabiri caizse karşılıklı döktürmesi, oyunun sürükleyici gücünün temel kaynağını oluşturuyor. Necmi Yapıcı ve Nihan Durukan çiftinin gerçek hayatta evli olması, Cevdet ve Nermin karakterlerinin arasındaki ilişkinin daha samimi ve daha inandırıcı görünmesini sağlıyor. Ama özellikle Necmi Yapıcı’nın performansının altını çizmek gerekiyor. Necmi Yapıcı, takdire şayan bir oyunculuk ile izleyiciyi sürekli kahkahaya boğmayı biliyor ve karakterinin derinliksiz yapısına rağmen dikkat çekici bir rol ortaya koymayı başarıyor.
“İyi Delirdik” oyununun her şeye rağmen keyifli dakikalar sunduğunu söylemek zorundayız. Ancak ne yapmak istediği eleştirileri layıkıyla yapabiliyor ne de ortaya derli toplu bir ilişki komedisi koyabiliyor. Evlilik ve sosyal medya üzerine yapılan eleştirileri harmanlamakta büyük sıkıntı çeken oyun, tutarlı bir hikâye izletmeyi de ne yazık ki başaramıyor. Bunun yerine birbirini seven ama iletişim kurmayı beceremeyen insanların hayatlarından kesitler sunmakla yetiniyor. Akıcı ama herhangi bir yenilik vaat etmeyen hikâye ve eğlenceli ama derinlikten yoksun karakterler, oyunun belli bir seviyeden yukarı çıkmasına engel oluyor.