Mononoke Hime / Princess Mononoke (1997)
Princess Mononoke, 1997 yılına damga vuran destansı bir anime. Hayao Miyazaki’nin emekli olmayı düşündüğü anime, getirdiği başarı sayesinde Miyazaki’nin bir sonraki “Spirited Away / Ruhların Kaçısı (2001)” animesiyle Oscar almasına da ön ayak olmuştur. Princess Mononoke, hikâyesinin “The Art of Princess Mononoke” adlı sanat kitabında Miyazaki tarafından yazılan şiirsel bir dille anlatımını okuduktan sonra hem sizi nasıl bir hikâyenin beklediğini göstermesi açısından hem de izlemiş olanlara hatırlatma açısından bu anlatım tarzının güzel bir yol olacağını düşündüm…
İnsanlar ve Ormanın Öfkeli Tanrıları Arasındaki Savaş
Bir zamanlar uzun, uzun zaman önce, insanlar Ormanın Ruhunu öldürmüştü. İnsan yüzlü. Vahşi bir hayvan bedeninde. Kafasının üzerindeki boynuzları büyük ağaçların gövdeleri gibi. Hangi nedenden dolayı insanlar onun hayatını aldı?
İnsan nüfusu fazlaydı. İlk zamanlardaki ağaçların çoğu kesilmişti. Şurada ve burada, birkaç parça orman kalmıştı, insanların içlerine girmelerine direnmekteydiler. Bu ormanlık sığınaklar, dev ve tanrısal hayvanlar tarafından korunmaktaydı. Ormanın hayvanları, yaban domuzları ve kurtlar, antik ormanı korumak için kendi canlarını hiç çekinmeden verirlerdi. Onlar kendi alanlarını işgal eden insanlara saldıran ormanın öfkeli tanrılarıydılar. Onlar ormanın ruhuna taparlardı. O ne emir verirse onu yaparlardı.
Tatara denilen klan, demir üreticisiydi ve ormanın öfkeli tanrılarıyla arka arkaya vahşi savaşlar verenler de onlardı. Liderleri bir kadındı, Leydi Eboshi. Yardımcıları Gonza, Toki ve Kohroku, Leydi Eboshi’nin emirlerini uygularlardı. Ve gizemli keşiş Jigo, Ormanın Ruhunu yenmeye yemin etmişti… Gerçekten o kimin dostuydu?
Orman tanrıları: Okkoto, dev bir kurt olan Moro ve Nago, Ormanın Ruhunun izinden giderlerdi. Ve de Kodama denilen küçük ağaç ruhları…
San denilen kız insan olarak doğmuştu. Ancak Moro tarafından Prenses Mononoke olması için büyütüldü, Ruh Prensesi. Ormanı işgal eden insanlardan nefret etti, işgalcileri öldürerek kutsal sığınakları korumayı istiyordu.
Yetim kalmış bir genç, Ashitaka, şaşırtıcı yetenekteki bir savaşçı, Tatara ve öfkeli tanrılar arasındaki son savaşa katılıyor. Kolu kıvrımlı bir yaraya sahip, onu yavaşça öldüren garip bir lanetin büyüsü. Büyüyü bozmak için bir yol ararken kendini Tatara kampında buluyor.
Ashitaka ve San savaşın karmaşasında ve katliamın ortasında tanışıyorlar. Farklı taraflarda savaşıyorlar. Ölümün ve nefretin içine batmış bir yerde doğmuş aşk hisleri için nasıl bir umut olabilirdi ki? Bu destansı kumaş üzerindeki resmin dokularında, hangi taraf baskın çıkacak? İnsan ve hayvan arasındaki orman için savaş mı yoksa savaşçı ve prenses arasındaki aşk mı?
Filmin Japon Çağından ve İnsanlarından Esinlenişi
Hikâyenin pek dikkat etmediğimiz küçük detaylarında dahi şüphesiz çok düşünülmüş. Bazen biz fark etmesek bile, filmin bizde etki bırakması bu üzerinde çok düşünülen detaylar sayesinde oluyor. Örnek olarak bu filmin hikâyesinde Miyazaki, “Muromachi Çağı”nı seçmiştir. Bunun nedeni ise bu çağda demir üretimi yükselişe geçmiş, bu da büyük oranda ağaçların kesilmesiyle sonuçlanmıştır. İnsanlar doğayı kontrol edebilecekleri hissine kapılmışlardır. Bilinen Japonya’nın ortaya çıkmasından önceki bu çağ karışık ancak canlı idi. Kadınların daha çok özgürlüğü vardı ve birçok yeni sanat ortaya çıkmıştı. Samurayın, çiftçilerin ve esnafların oluşturduğu katı sınıf yapısı henüz oluşmaya başlamıştı.
Ashitaka, Emishi kabilesinin son prensidir. Emishiler Japonya’nın batısından sürülmüş bir kabiledir. Kökenleriyle ilgili pek bir şey bilinmese de haklarında tarihi bilgiler mevcuttur. Ashitaka köyden ayrılmadan önce bir daha geri dönmeyeceğini saçlarını keserek gösteriyor. Köyden sürgün edildiğinde onu sadece kendisine “küçük kız kardeş” olarak niteleyen Kaya uğurluyor. Bunun nedeni sürgün edilen kimse artık ölü sayılıyor ve bir daha köye ayak basmayacak olduğundan halk bu şekilde davranıyor. Kendisine küçük kız kardeş yakıştırması yapan Kaya aslında gelecekte Ashitaka’nın gelini olması düşünülen biri ve kız kardeş terimini sevgisini gösterme amacıyla kullanıyor. Tabi bunu Miyazaki’nin açıklamasından anlıyoruz.
Miyazaki Nasıl Bir Film Yapmak İstedi?
Miyazaki, “The Art of Princess Mononoke” kitabında nasıl bir film yapmak istediğini şu cümleleri ile anlatıyor:
Geleneksel dönem draması sahnesine uygun kaleler, şehirler ve pirinç tarlaları, tarım köyleri sadece uzak arka planlar bu filmde. Bunun yerine yapmak istediğim şey, çok az insanın var olduğu, barajların olmadığı, ormanların sık olduğu, geniş dağlarıyla ve karanlık vadileriyle, temiz ve hızlı akan nehirleri, dar toprak yolları ve yüksek sayıda kuşların, hayvanların ve böceklerin olduğu doğanın yüksek oranda kendini korumuş olduğu zamanların Japonya’sının manzarasını canlandırmayı istiyorum. Böylece geleneksel dönem dramalarının önyargılarına, geleneklerine bağlı olmadan karakterlerin daha özgür görünmesini amaçlıyorum. 21. yüzyılın kaotik dönemiyle yüzleşirken, burada bu filmi yaratma amacımın nedeni yatıyor. Tüm dünyanın sorunlarını çözmeye çalışmıyorum. İnsanlık ve öfkeli tanrıların savaşında asla mutlu son olamaz. Nefretin ve katliamın ortasında bile olsa hayat yine de yaşamaya değer. Harika rastlantıların ve güzel şeylerin olması mümkün.Düşmanlığı tasvir edeceğim ama bu daha kıymetli bir şeyin olduğu gerçeğini göstermek için. Lanetin esaretini tasvir edeceğim kurtuluşun getirdiği sevinci göstermek için. Göstereceğim şey çocuğun kızı sonunda anlamaya başlaması ve kızın çocuğa kalbini açma süreci. En sonunda kız, çocuğa belki şöyle söyler, “Seni seviyorum, Ashitaka. Ama insanları affedemem.” Çocuk gülümser ve der ki, “Önemli değil. Benimle birlikte yaşamaz mısın?” İşte böyle bir film yapmak istiyorum.
Dünyadan Filme Tepkiler
Miyazaki, göstermek istediği Japonya manzarasında ve vermek istediği duygularda gerçekten de başarılı oldu. Filmin aldığı ödüller ve kazandırdıkları zaten bunun kanıtı niteliğinde. Yaklaşık 23,5 milyon dolara mal olan film yayınlandığı sıralarda o zamana kadar yapılmış en pahalı animeydi ve toplamda 148 milyon dolarlık bir gelir elde etti. Japonya’da 1997 yılının en yüksek gişe hasılatı elde eden filmi oldu, bir kaç ay sonra “Titanik” filmi onu bu koltuğundan indirdi.
Roger Ebert, filmi “büyük bir başarı ve harika bir deneyim ve yılın en iyi filmlerinden” olarak nitelendirmiştir. Princess Mononoke, 52. Mainichi Film Ödülleri’nde “En İyi Japon Filmi”, “En İyi Animasyon”, “Japon Film Fanlarının Tercihi” ödüllerini ve 21. Japon Akademi Ödülleri’nde “En İyi Resim” ödülünü almıştır.
SONuç
Miyazaki bu animasyon filmde kendisinden alışkın olmadığımız kafa ve kol kopması ya da kan gibi şiddet unsurlarına yer vermiştir. Buradan da anlaşılacağı gibi bu film daha çok 12-13 yaş üstü çocuklara ve yetişkinlere yöneliktir. Prenses Mononoke, İnsanlar ve Tanrılar arasındaki savaşı ve aralarındaki yoğun nefreti ele alıyor. Miyazaki, “Ne zaman bir kavga olursa, kaçınılmaz olarak biraz kan akmıştır ve bunu göstermekten kaçınamayız” demiştir. Yani Miyazaki’nin diğer filmleri ile kıyaslandığında bu film size daha vahşi gelecektir. Çoğunlukla doğa ve canlıları sevdirmeye, onların önemine yönelik animasyon filmlerinden bildiğimiz Miyazaki, bu sefer bunu daha çarpıcı bir hikâyeyle seyircilerin beğenisine sunmuştur. Gerçekten izlenmeye değer bu animeyi izledikten sonra içinizde buruk bir mutluluk hissedeceksiniz ve bu da aslında filmin yapmak istediğini başardığının da bir göstergesi.
Kaynakça
1. Miyazaki, H. (2014). The Art of Princess Mononoke. VIZ Media.
2. https://en.wikipedia.org/wiki/Princess_Mononoke
3. http://www.nausicaa.net/miyazaki/mh/faq.html#staff
Yazar: Taylan Kaan Torunoğlu