Hidden Figures / Gizli Sayılar (2016)
NASA, Sovyetler Birliği ile dünyanın çok ötesinde bir mücadele içindeyken, dünyada, NASA Uzay Araştırma Birimi’nin içinde de birtakım mücadeleler gerçekleşmekte. Nasıl mı? Bir zamanlar dünyanın bir yerinde, ten renkleri farklı olduğu için, tuvaletlerinden kütüphanelerine, lokantalarına, okullarına, kısacası yaşam içerisinde karşılaşılabilecek her şeyde, Amerika’da, aşağılayıcı bir şekilde ayrı bir yaşam sürmekte olan insanların mücadelesi…
Uzay Araştırma Birimi’nin yer aldığı binada da siyahiler tarafından verilen mücadele aynı. Hidden Figures, bu konu üzerine bizi 1961’e zaman yolculuğuna çıkarıyor. Bu tarihle ilgili birçok bilgi ve fikre sahip olurken, bu ayrımcılığa dair kabullenilmiş bir havanın hâkim olduğuna da şahit oluyoruz. Evet, Hidden Figures, böyle bir ortamda geçen bir mücadele filmi, gerçek hayat hikâyelerinden uyarlanmış olan bir mücadele filmi! Senaryoyu Allison Schroeder ile birlikte yazan Theodore Melfi, ayrıca filmin yönetmenliğini de üstlenmiş.
Bu mücadeleyi, üç kadının hayatına odaklı izliyor olsak da genel çerçevede sorunun çok daha geniş olduğu muhakkak. Bu esnada, her ne kadar üç kadın karakter olsa da Katherine’nin daha ön planda olduğu da bir gerçek. Hatta film, durumun vahametini genel çerçevede gösterdikten sonra Katherine’nin Uzay Görev Ekibi’ne dâhil olmasıyla biraz daha hızlı konu üzerinde ilerlemeye başlıyor. Katherine, kendisine uzatılan tebeşiri her eline aldığında, cinsiyetinden ve renginden, sosyal statüsünden, anneliğinden, ona layık görülen her türlü önyargıdan sıyrılarak sadece tutkuyla hesaplarını yapıyor. Filmin diğer iki kadın karakteri Mary Jackson ve Dorothy Vaughan hakkında da aynı şeyleri söylemek mümkün. Tutku yani… İşte bu tutkuyla beraber, her ne kadar olanlara zaman zaman hayıflanmalar olsa da kendi içlerindeki dayanışmaları ile bu üç kadın ve beraberindeki birçok siyahi kadın bambaşka hayatlar yaşamaya başlıyorlar.
Katherine’nin özel hayatına nazaran diğer iki karakteri o kadar görmüyoruz. Çünkü Katherine’nin âşık olup evlendiği bir süreç var. Katherine’nin âşık olma sürecinde, adamın daha ilk konuşmada kadının ne gibi işler yapıp yapamayacağı yahut nelerde başarılı olabileceğine dair bilindik ve sınırlı sözlerinde toplumsal fikirleri de bir kez daha dinlemiş oluyoruz. Burada Katherine’nin verdiği tepki de gayet olması gerektiği gibi. Fakat daha sonra adamın kırıcı sözlerinden pişman olması bir yana, sanki düşüncelerinin hemen değiştiği gibi bir kanıyla kadına yaklaşması filmin olayları aktarırken bir denge sorunu yaşadığını düşündürüyor insana. Zira her fikir ve davranış bu kadar ani değişebilir mi? Değişimden söz açılmışken filmin en can alıcı ve kırılma noktası olan Katherine’nin Al Harrison’a çalışma şartlarıyla ilgili yaptığı konuşmasından sonra verilen tepkiler ve yapılan yeni uygulamalar… Ayrıca, Al Harrison, yani Kevin Costner, vücut dilini çok iyi kullanan bir oyunculuk sergilemiş.
Bina içinde aşağılayıcı tabelalardan, önyargılardan, kötü bakış ve davranışlardan insanların yavaş yavaş kurtulduğunu gördüğümüzde anladığımız tek şey şu oluyor: Öğrenilmiş bir sınıf ayrımı, toplumsal eşitsizlik içindeki insanlar, ufacık bir kıvılcımla olması gereken ve iyi bir tavır ile yaşamaya başlayabilir. Çünkü insanlar içindeki sevgiyi ve birliği, kuralla veya nefretle veya bu konu üzerine hiç düşünmemekle örter. Kısaca, NASA’da işlerin yoluna girmesi gibi bina içinde de her şey güzelleşmeye başlıyor.
Film, ağır ağır eşitsizliği işlerken ve bu eşitsizlik içinde bir de kadın olmanın zorluğuna dikkat çekmek için art arda sahneler sıralıyor. İlk başta bunun bizi bir ikna etme çabası olduğunu düşünsem de filmin daha çok ayrıntılara ve o hayatla ilgili boşlukların olmamasına özen gösterdiği için böyle olduğu kanısına varıyorum. Bu sahnelerden ve verilen mücadeleye kanıt olacak birkaç güzel örnek sahneden bahsetmek mümkün. Bunun yanı sıra NASA’nın verdiği emeklere ve yaptığı çalışmalara bol bol kutsallıklar atfedildiği ve milli duyguların hayli coşkun olduğunu söyleyebiliriz. Yani, bu kadar duvarların ve haksızlıkların içinde milli bir amaç uğruna bir araya gelebilenlerin yeri NASA. Ara ara bu atmosferin içinde kadın karakterlerimizi normal bir hayatın seyrinde görmenin memnuniyetini yaşamaya başlıyorken bir anda kadınlara daha da önemlisi siyahi kadınlara çizilen sınırlarla, kapatılan kapılarla, aşağılayıcı bakışlarla karşı karşıya kalıyoruz. Bu noktada da aslında tenlerinden ayrı başka bir mücadelenin kapısını aralamış oluyoruz. Sorumlu olunan çocuklar ve eşler ve aileler…
Yazar: Ülkü Tatar