Kulübelerde Vızıldayan Haikular – Uğur Tatar (Kitap Tanıtımı)

Kulübelerde Vızıldayan Haikular – Uğur Tatar (Kitap Tanıtımı)

Dünyanın en kısa şiir türüdür Haiku. Japonya’da 16. yüzyıl Edo döneminde çıkmıştır. İlk büyük Haiku şairi Matsuo Basho kabul edilirken, Masaoka Shiki ise modern Haiku’nun kurucusu sayılmaktadır. Geleneksel örneklere göre bir Haiku her biri beş, yedi ve beş Japon ses birimi olan üç kelimeden meydan gelen birer mısradan oluşur. Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat; günümüz şairlerinden de Oruç Aruoba, Kadir Aydemir ve İlhan Berk Haiku şiiri yazmışlardır. Günümüze geldiğimizde ise bu şairinlerin yanına yeni bir isim daha eklenmekte: Uğur Tatar.

Kulübelerde Vızıldayan Haikular, 91 doğumlu bu genç yazarın Haiku’nun babası diyebileceğimiz Matsuo Basho’ya selam durarak, onun yazmış olduğu bir haiku ile açılıyor. Yazar kitabını 5 bölüme ayırmış. Mukaddime yani Önsöz haricinde bu  bölümler şunlar: Muhakeme, Muhavere, Muhayyile, Muharebe ve Muhaceret.

Sayfalar ilerledikçe kendimi yazarın hayal dünyasında gezinirken buldum. Bazen şaşırdım, bazen tebessüm ettim. Yazar hayatının belli bir dönemini kapsayan uzun bir yazma sürecinden sonra bu 69 sayfalık eseri tamamlamış. Yani bakıldığında bir günde bitebilecek bir eser var karşımızda ama bir ömür sığmış sayfaların arasına. Sayfaları birer ikişer çevirirken mevsimler değişiyor, hayvanlar gündelik yaşamda raks ediyor ama her satırda bir dünya görüşü bu sayfalardan dışarı sızıyor. 

Bu kitap okurun ara ara çıkartıp tekrar tekrar okuması gereken bir maneviyat rehberi adeta. Bu yolculukta size açlığın tanımını yapmıyor olsa da sormanız gereken kişiyi gösterebiliyor ve yahut günlük doğal hayatın izdüşümü ile sizi karşı karşıya bırakabiliyor. Hayvanlar demiştik; bazen bir karga bazen ise bir kelebek, kimi yerde krizantem, rüzgarlı bir havada bir uçurtma çıkıveriyor karşımıza. Derin anlamlar yüklü düşünceleriyle bu canlı ve cansız varlıklar size yol gösteriyor. Tabii tüm maharet, bu olaylar silsilesine can veren yazarda…

Bu kitabın bende bıraktığı etki tam manasıyla “yaşam” denen şeyin kendisiydi. Rüzgarda salınan bir kuş misali beni aldı sürükledi. Dünyanın faniliği ile bir başıma kaldım. Bu eser bana nedense ölümü hatırlattı; aynı zamanda sıkı sıkıya hayata sarılmayı…

Bu maneviyatı büyük eser için Uğur Tatar’a teşekkür ediyorum. Yaşadığımız bu zor zamanlarda bizi kendi içimize döndürdüğü ve unuttuğumuz yetilerimizden biri olan “sorgulamayı” bize tekrar hatırlattığı için…

Yazar: Umut Uçan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir