Yangın (1977)
Yönetmenliğini 5 Mayıs 2006 yılında 81 yaşında kaybettiğimiz Atıf Yılmaz’ın yaptığı Yangın filminin ülke sinemamız adına çok önemli bir yeri vardır. Her ne kadar kıyıda köşede kalmış olsa da ve Atıf Yılmaz’ın devasa filmografisinde (Yangın, yönetmenin çektiği 120 filmden 84. filmidir) geri planda dursa da bu film, Ayhan Işık’ın ölmeden önce oynadığı son filmdir. Dramadan komediye birçok farklı türde film çeken Atıf Yılmaz’ın filmlerinde zengin kadrolar kurduğu ve sinematografiye önem verdiğini biliriz. Yangın’da her ikisinden de bolca var. Kadro alev alev yanıyor resmen…
Kinski ve Bronson ile Birlikte Rol Almış İki Usta Oyuncu
1974 senesinde Türkiye’ye gelen İtalya yönetmen Sergio Garrone ve ekibi, Hidiv Kasrı’nda iki film çekerler. “Le Amanti Del Mostro” ve “Le Mano Che Nutre La Morte” isimli bu filmlerde, setlerdeki çılgın halleri ile meşhur, kendine has oyunculuk stili ile şöhret olmuş başarılı Alman oyuncu Klaus Kinski ile birlikte Ayhan Işık da rol almış ve Kinski’nin karşısında ezilmemiş, başarılı bir performans sergilemiştir. Işık işte bu filmlerden yalnızca üç sene sonra son filmi Yangın’da boy gösterecektir. 16 Haziran 1979 senesinde ise trajik bir şekilde genç bir yaş diyebileceğimiz 50 yaşında hayata gözlerini yummuştur.
Fikret Hakan ise 1970 senesinde Peter Collinson’un yönettiği “You Can’t Win ’Em All” (Her Zaman Kazanamazsın) filminde Charles Bronson ve Tony Curtis ile birlikte rol almıştır. Peter Collinson’un yönettiği filmin diğer adları ise “The Dubious Patriots” (Kaypak Yurtseverler) ve “Soldiers of Fortune” (Paralı Askerler)’dur. Asıl adı Bumin Gaffar Çıtanak olan Fikret Hakan, bu filmin İstanbul’da geçen sahnelerinde Salih Güney ile birlikte görev almıştır. Filmin yönetmeni Peter Collinson, oyuncuya epey bir ilgi göstermiş ve Hollywood’a çağırmıştır. Hakan, ilginç bir şekilde bu teklifi kabul etmemiştir. Oyuncuya teklif götüren firma daha sonra Omar Sharif ile anlaşacaktır.
Görünen o ki Ayhan Işık ve Fikret Hakan kariyerlerini Hollywood’da geçirme şansları varken bir takım olumsuzluklar yüzünden bu fırsattan istifade edememişlerdir. Yabancı oyuncularla çevirdikleri filmlere bakınca onlardan eksikleri olmadıklarını hatta kimi yerlerde daha iyi bile oynadıklarını görmekteyiz.
Savcı Bey Soygun Vakası Var!
Yangın’da Ayhan Işık, Selçuk Ünver isimli bir Savcı’ya hayat veriyor. Onun saf ve alımlı eşi Nevin’i ise Necla Nazır canlandırmakta. Fikret Hakan ise Savcı’nın en yakın çocukluk arkadaşı Kenan Taner rolündedir. Film, Kenan’ın Almanya’dan Selçuk’u ziyaret etmek için gelmesi ile açılır. Kenan’ın annesi, Selçuk’un da kendi annesi gibi gördüğü bir insandır. Bu iki karakter yakınlıklarıyla kardeş görünümü verirler. Hatta Kenan’ın ifadesiyle, annesi Selçuk’u daha çok sevmektedir. Savcı Selçuk; kültürlü, toplumda saygın bir yer edinmiş, güzel bir eşe sahip ve zengindir. Kenan ise gizem adamıdır. Kendisi hakkında önceleri bilgi edinemeyiz. Ancak Kenan’ın hayatında birçok sırra vakıf olduğunu film açıldıkça öğreneceğizdir.
Filmin seyri Kenan’ın Selçuk ve eşinin evine giderken bir soyguna karışması ile değişir. Savcı Selçuk, en yakın arkadaşının masumiyeti için meslek etiği ve dostu arasında seçim yapmak zorunda kalır. Savcı karakteri filmde hak ve adaletten taviz vermez bir yapıdadır. Karısına bile adalete karşı gelirse kendisini emniyete teslim edeceğini söyleyecektir. İdealleri olan birisidir. Savcı kimliğini, en yakınları için bile kullanmayacağı profilini çizmektedir. Filmin senaristi Ahmet Üstel, hikaye çatısını kurarken aralarından su sızmayan bu ikilinin birbirlerine olan güvenlerini ve dostluklarını ön plana çıkarmıştır. Ana izlence de bir yere kadar Kenan’ın suçlu olup olmadığının anlaşılmasına ayrılmıştır.
Kenan’ın sevgilisi rolünde, Gönül Hancı’nın oynadığı Belkıs karakteri de ortaya çıkınca film sürat kazanır. Dakikalar geçtikçe hızlanan bir tren yolculuğuna döner film adeta. Bir takım olaylardan sonra Kenan Pars’ın canlandırdığı mafya lideri Emin karakteri ortaya çıkar. Filmin aksiyon yükünü çeken bu karakter ve adamlarıdır. Emin saplantılı aşık karakteri ile sinemamızda görmeye alışık olduğumuz tiplemelerden biridir. Bu saplantının ne derecede olduğunu anlamak için şu sahne yeterlidir: Emin, Belkıs karakterine sahip olmak istiyor ancak Belkıs oralı değil. Eski eşinin kendisine yüz vermemesi sebebiyle saplantılı aşık Emin, kendi adamlarını kadının üzerine salıyor. Bu adamların zombiler gibi kadının ırzına geçmeye çalıştıkları sahne eşine az rastlanacak sahnelerden birisi… Hatta bu mafyatik karakterin adamları da birçok Yeşilçam filminde gördüğümüz fedailerden (Yadigar Ejder, İhsan Gedik, Hakkı Kıvanç) oluşur.
Yılanlı Yalı’ya Sirayet Eden Kanlı Hesaplaşma
Mafya Emin ve adamlarının konuşlandığı sahneler Büyükada’da çekilmiş. Kaldıkları yapı filmde “Yılanlı Yalı” olarak geçiyor. Savcı’nın adaya gelmesi ile dönemin vapurları, Büyükada meydanı ve tarihi saat kulesi de gözükmektedir. Yalıya gidene kadar da Savcı’yı faytonla yolculuk ederken görürüz. Büyükada her zaman atmosferi ile doğal bir film platosu görünümündedir. Bu filmde de mekan olarak çeşni görevi görmüştür.
Savcı’nın yalıya geldiği sahnede uşak rolünde görünen, Yeşilçam’ın emektar oyuncusu Feridun Çölgeçen’dir. Hollywood’da da şansını deneyen Çölgeçen, burada birçok filmde rol almıştır. Bu filmlerden biri de üç Oscar adaylığı bulunan, 1958 yapımı “A Certain Smile” filmidir. Amerika’da oynadığı bu filmde de uşak rolündedir ve kendi sesiyle oynamıştır.
Adadaki sahneler ilginç bir hesaplaşmaya dönüşür. Kavga dövüş, kıyamet kopar, silahlar patlar. Ne yazık ki onca vur kır ve hikaye bu filmin başarılı bir yapım olmasına yetmez. Ben buna benzer daha önce birçok film izlediğim diyebileceğiniz bir senaryoya sahiptir. Ancak oyunculuklar konusunda yardımcı rollerden başrole üst düzey yeteneklerin gövde gösterisi yaptığını söylemek gerekiyor. Birkaç sahnenin de o sahne özelinde sinemamıza yenilik getirdiğini söyleyebiliriz. Bunlardan biri geminin mekan olarak kullanıldığı sahnedir. Gemide geçen sahneler, heyecanın tavan yaptığı görselliği zengin karelerdir. Filmin ismini veren yangın sahnesi, Emin’in gaz döküp kendini beceriksizce yakması ve ana yangın sahnesi olan geminin yanması da ülke sinemamızın özgün ve kaliteli sahnelerinden biridir . Her yer duman dumanadır. Oksijen tüpleri infilak eder, altı patlarlar ortalığı barut dumanına boğar. Filmin sonu, filmin tamamını kurtarmaya yetmiştir.
Ufak tefek komik sahnelerde yok değildir. Senaryo zafiyetleri olarak görülebilir. Fikret Hakan’ın oynadığı karakterin sevdiği kadın ve Savcı’yı bayılttığı sahneler çok amatörce. Üstünde çalışılsa daha gerçekçi bir yöntem bulunabilirmiş. Bu tarz sahneler olunca filme olan ciddiyet azalıyor ki neden bu filme olan bakışımız değişsin… Yine senaryonun tıkandığı noktalarda zorlama sahnelerle film geçiştirilmeye çalışılmış. Örnek vermek gerekirse, Fikret Hakan’ın Yadigar Ejder ve onun gibi dev cüsseli adamlar tarafından yakalanması ama her ne hikmetse bir anda bu adamların elinden fiziksel gücüyle kurtulması gibi sahneler mantık düzleminden ayrılan sahneler olarak belirtilebilir.
Ezberleri bozmayan bir film Yangın. Ancak oyunculuklar filmi izlenir kılıyor. Mekanların filme yedirilmesi, sanat tasarımı ve sinematografisi eli öpülesi işler. Atıf Yılmaz’ın imza işlerinden değil fakat Fikret Hakan ve Ayhan Işık’ın doğal yetenekleri gözlerimizin pasını silmeye yetiyor. Ayhan Işık’ın son filmi olması hasebiyle de meraklılarının mutlaka izlemesi gereken bir film. Film hakkındaki görüşlerinizi, 1977 senesinde Büyükada’da bu filmin çekimlerine tanık olduysanız da anılarınızı bizimle paylaşırsanız çok seviniriz.
Yazar: Umut Uçan