Çanakkale Geçilmez (2008)
Çanakkale Savaşı, tarihimizin en önemli ve kritik savaşıdır. Yaşananlar üzerine kitaplar, belgeseller ve filmler çekilmiştir. Bu yapımların arasında Türkiye’de bir ilk olan animasyon film “Çanakkale Geçilmez” ise ilginç bir konumda duruyor. Şimdi gelin bu film üzerine birkaç kelam edelim.
Türkiye’nin İlk Çanakkale Animasyonu
Yönetmenliğini ve senaristliğini Orhan Bal’ın yaptığı, Düşlerevi Çizgi Sinema Atölyesinde tasarlanan, Ümraniye Belediyesi’nin iştirakleriyle hazırlanan “Çanakkale Geçilmez” animasyon filmi, en çok figürün, gemi modelinin, özel efektin kullanıldığı, Mustafa Kemal Atatürk ile birlikte diğer önemli şahsiyetlerin de animasyon tekniğiyle çizildiği ve Çanakkale Savaşı hakkında yapılan ilk ve en uzun çizgi sinema olarak lanse edildi. Buraya kadar ortada yanlış bir şey yok. Söylenenler de oldukça haklılar. Ancak maalesef ülkemizde ilk olma yarışı oldukça meşhur bir hadise. Her şeyin ilki olma, ilkini yapma konusunda çok hırslı bir ülkeyiz. Bu ilkler genelde hızlı ve acele yapılan işler olduğu için yeterli seviyede olmuyor. Göğsüne taktığı ilk olmanın verdiği madalyaları gururla taşıyan “Çanakkale Geçilmez” animasyonu ne yazık ki çağa ayak uyduramaması sebebiyle yetersiz bir proje olarak sınıflandırılabilir.
400.000 TL gibi Türkiye için oldukça yüksek bir maliyeti olan animasyonu izleyince bu paralar nerelere harcandı demekten kendimi alamıyorum. Ortada bu paranın yarısı etmeyecek acemilikte bir iş duruyor çünkü. Öncelikle ne kadar iyi niyetli bir proje olursa olsun çiğ duran bir animasyon izliyoruz. Olmamışlığı hikayenin kendisi bile kurtaramıyor ki ortada hikaye denecek düzeyde bir anlatım görmek de çok zor. Yine beyanatlara göre Gelibolu Yarımadası’ndan ve savaşın olduğu yerlerden görüntüler alınarak 40.000 sayfalık resimler çizilmiş, 10.000 saatlik bilgisayar çalışmasıyla ortaya 75 dakikalık bu eser zuhur etmiş. İyi niyetli olmak isterdim ama objektif bakmak zorundayım; elin firmaları “Ratatouille”, “Toy Story” gibi animasyonları yapıyor, biz bu kadar emeğe 90’lı yıllarının animasyon görüntülerine benzer işler çıkartıyoruz. Şapkayı önümüze koyma vaktidir.
Kimse kusura bakmasın! Pixar’da yüzlerce çalışan var, onlar kurumsallaşmış firma demesin bana. Düşlerevi Çizgi Film Atölyesi, 67 kişilik ekiple bu işi kotarmış. İlk olma derdine düşmeyip biraz daha bekleyip daha iyi işler çıkmaz mıydı diye sormak istiyorum?
Homeros’un İlyada’sı veya Çanakkale Zaferi
Gelelim izlediklerimin beni niye tatmin etmediğine. Öncelikle Gelibolu doğumlu biri olarak bu tarz yapımlara ayrı bir önem veriyorum. Her yaz gittiğim Şehitlikler, Abideler ve Çanakkale Yarımadası turları beni her seferinde duygulandırır ve yaşadığım topraklara sevgimi daha da arttırır. Konu Çanakkale olunca ayrı bir bilinçle konuyu incelerim. “Çanakkale Geçilmez” animasyonunu da izlemeden önce çok heyecanlıydım. O savaşın animasyon teknolojisiyle görselleştirilmesi, kağıt üzerinde mükemmel bir fikir olarak duruyordu. Keşke kağıt üstünde kalsaydı!
Öncelikle animasyon tasarımları 2008 yılında çıkan bir animasyon için çok yavan. İzlenebilecek yüzlerce animasyon örneği var ve çizimler buna rağmen hiç ehil değil. Yani mesele ilk olmak değil, kaliteli bir ilk animasyon olmalıydı. Savaşlarda aynı tiplemelerin gözükmesi, kuş bakışı görsellerde yere düşen topun hep aynı yerde patlayıp durması gibi uğraşılmamışlık örnekleri çok fazla var. Yüz tasarımlarına özen gösterilmemiş, arka planlar bomboş. Çizim konusunda yetersiz bir iş. Seslendirme cephesinde filmin çok daha efektif olduğunu söyleyebiliriz. Zaten ülkemizde çok kaliteli dublaj sanatçılarının olduğu bir gerçek. Örnek vermek gerekirse, Yüzüklerin Efendisi filminde Gandalf’ın dublajını yapan İstemi Betil’in performansını hatırlayalım. Türkçe izleyip nadir keyif aldığım filmlerden biridir.
Film, üç ana hikayeden oluşuyor. İlki Cevat Paşa’nın rüyasında kendisine bir zat görünüyor ve 26 mayının denize döşenmesini söylüyor. Malumunuz Nusret mayın gemisinin üstün başarısıyla İngilizlerin savaş gemileri boğazın derinliklerine boylanmaktan kurtulamamıştı. Stüdyodan gelen açıklama şöyle: “Filmin tarihsel gerçekliği olmayabilir. Bu Truva gibi bir film. Duygusallık da abartı da olur. Biz belgesel değil, film çektik” diye açıklama yapmış. Truva örneği ilginç bir örnek. Homeros’un epik destanında Akhalar Truva’yı ele geçirmek için Agamemnon önderliğinde binlerce gemiyle gelirler. Aynı İngilizlerin devasa gemileriyle boğazlara gelmesi gibi. Destanda iki tarafa da Yunan tanrıları yardım eder, taraf tutar. İnsan faktörü adeta önemsizdir, tanrıların satranç mücadelesine dönmüştür iş. Animasyon da taktiksel başarı ve askerin azmi geri plana itilmiş ve savaşın kazanılması uhrevi boyutlara indirgenmiş. İmanlı ordumuzun inancı çok büyük faktördür ancak o atmosferi İlyada eserinde olduğu gibi manevi yardımlara yüklemekte tek taraflı bakış açısında sıkışıp kalmak demektir. Oldu ki karşı taraf olan İngiliz ve sömürge kuvvetleri de tanrısız insanlar değil. Sonuçta her savaşta söylenen klişe bir söz vardır: “Tanrı bizim yanımızda”. Ancak inanç konusu yanında komutanların üstün özverisi de aktarılsa iyi olurmuş. Ne yazık ki 75 dakikalık animasyonda Mustafa Kemal, 5 dakika ya var ya yok!
İkinci hikayede Seyit Onbaşı anlatılıyor. Herkesin bildiği o mucizevi olayı izlemek insanın tüylerini diken diken ediyor. Son hikaye ise en duygusal olan Yozgatlı Kınalı Hasan bölümü. Müzikler olur olmaz yerde girip çıkıyor, bir yükseliyor bir alçalıyor. Müzik olması gereken yerlerde sinir bozucu sessizlikler var. Ne yazıkki bu konuda da çuvallamışlar.
Animasyonda Bizi Çoktan Geçtiler
Çanakkale Savaşı’nı anlatacak bir proje bu şekilde olmamalıydı. Dizi şeklinde daha uzun sürelere yayılsa belki anlatılmak istenenler daha dokunaklı ve tarihsel gerçekliklere dayanan bir şekilde aktarılabilirdi. Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu da anlatılanların tarihsel gerçekliği olmadığını vurgulamış. Bana kalırsa bu gibi tarihi projelerde kurguya gidilmemeli. Gidilecekse minimumda tutulmalı. Kişilerin kendi fantezisini yaratacağı alan olmamalı bu gibi gerçeklikler. Propaganda için hiç ama hiç kullanılmamalı. İstanbul’un Fethi, Dandanakan, Ankara Savaşı, Çanakkale Savaşı vb. tarihi öneme sahip kritik savaşlarımız kişilerin elinde oyun hamuruna dönüşmemeli.
İlkokul talebelerine izletmek için tasarlanmış deniyor. Bu daha da kötü. Firmanın “gerçekliği olmayabilir” sözü daha da sıkıntı verici o halde. İlkokul çocukları Çanakkale Savaşı’nın nasıl kazanıldığını daha net ve gerçekçi öğrenmeye hakkı var. Zaten Youtube’da ki saçma sapan içeriklerle akılları bulanıyor, bari tarihimizi adam akıllı öğrensinler. Ancak bu animasyon öğretici olmaktan çok uzak. Birinci olmamış ama şanlı ikinciler, kaliteli üçüncüleri dört gözle bekliyorum. Bazen tarihte ilkler de hatırlanmayabilir. Bekleyip göreceğiz.
Yazar: Umut Uçan