Keşif (2018)

Keşif (2018)

Keşif, Çanakkale Savaşı’na farklı bir soluk getiren film. 2018 yapımı filmin yönetmeni Şubat, Kaçak, Bana Artık Hicran De, İlk Aşkım, Sıcak Saatler, Azize gibi televizyon dizilerinin yönetmeni Ahmet Volkan Kocatürk. Yönetmen, sinemadaki gerçek dünyadan sanal gerçeklik içine düşme hikâyelerini seviyor olacak ki tek sinema filmi Keşif de böyle bir hikâye tercih etmiş ve bence çok da iyi etmiş!

Bu Nasıl Bir Oyun? 

Film, farklı sosyal çevrelerde yaşayan aynı yaşlardaki üç gencin, bağımlısı oldukları bilgisayar oyunun içine düşmelerini ve eve dönmek için verdikleri mücadeleyi konu ediyor.  Berk (Burak Can), Esma (Sude Zulal Güler) ve Hasan (İbrahim Yıldız) farklı sosyal çevrelerde, birbirinden habersiz yaşayan üç gençtir. Bu gençlerin hepsi gerek sosyal, gerek ekonomik problemler yaşamaktadır. Üçünün de ortak noktası bir bilgisayar oyunudur. Bu oyun, üçü için de adeta bir takıntı haline gelmiştir. Oyunun ilerleyen aşamalarında karşılarına çıkan soruları doğru cevaplayınca, bir zaman tüneli kapısı açılır ve kendilerini Çanakkale Savaşı’nın içinde bulurlar. Kanlı meydanda savaşan bu askerler kendi yaşlarındaki çocuklardır. Evlerine geri dönebilmek için oyunun bazı aşamalarını geçmeleri gerekir. İpuçlarını çözmeye başlarlar. Ama ne yazık ki içlerine düştükleri bu savaş, daha önceden oynadıkları gibi bir oyun değildir!

Ne İçin Savaşıyorum? 

Günümüzde yatağının içine gömülüp sanal dünyada onlarca adam öldürerek kendi varoluş savaşlarından kurtulmaya çalışan çocukların, tarihin en kanlı savaşlarından birinin içine girmeleri oldukça ilgi çekici bir konu. Bu çocuklardan en hırçın olanı Berk. Hayatındaki̇ duygusal boşluğu girdiği her yarışı kazanarak doldurmaya çalışan bir genç. Bunu üç kahramanımız ve Bekir’in ormanda tek başına bir düşman askerine rastladıkları sahnede çok iyi görüyoruz. Berk hemen silahını korkmuş ve aman dileyen düşmana doğrultuyor. Bekir ise onu durduruyor ve Berk’e şu öğüdü veriyor: “Savaşacaksan mertçe savaşacaksın. İnsanlığını kaybedersen kendine yenilirsin. Kendine sorman lazım, ne için savaşıyorum?”

Bekir’in verdiği bu mesaj, filmden ve savaştan bağımsız bir şekilde düşündüğümüzde bile işimize yarayacak bir öğüt oluyor aslında. Berk ise içine girdiği bu oyun sayesinde benliğindeki eksiklerle yüzleşiyor. Kendi farkında olmasa da oyunda bir level daha atlıyor.

Savaşırken Savaşı Sorgulamak 

Bekir karakteri filmde önemli yere bir sahip. Üç ana karakterimizle bir şekilde yolları kesişiyor ve onlara yol gösteren kişi oluyor. Kırklı yaşlarında gösteren Bekir, aslında Bulgaristan’ın Deliorman bölgesinde tarımla uğraşan bir köylüdür. Okuma yazma bilmemesine rağmen bilgili bir adamdır. Balkan Harbi döneminde köyü yakıldığı için çocuğunu ve karısını kaybetmiştir. Bunun üzerine Çanakkale’ye gönüllü yazılır. Ön saflarda savaşan korkusuz bir askerdir. Omzundan yaralanır ve evine gönderilir. Fakat gidecek bir evi olmadığı için arazide tek başına düşmanla savaşır. Bir yandan da yarasının iyileşmesini bekler. Çünkü yarası iyileşince birliğine geri dönebilecektir. Savaş meydanında ölmek için iyileşmesi gerekiyordur. Bu bağlamda Bekir’in enteresan bir adam olduğunu fark ediyoruz. Bekir toprakları için savaşmak ister ama bunu içindeki intikam hırsından bağımsız bir eylem olmasını amaçlar. Savaşırken savaşı sorgular. Bambaşka insanlar tarafından alınan kararlar ve verilen emirlerle iki insanın birbirlerini öldürmek zorunda kaldığı bu kanlı oyunu eleştirir.  Ne için savaşmalıyız konusunda ki düşüncelerini, filmin farklı sekanslarında oldukça etkileyici bir biçimde iletir. Özellikle hücum sahnesinden bir önceki konuşması tüyleri diken diken eder. Akabinde gelişen savaş sahnesinin etkileyiciliğini arttırır.  

Filmin en etkileyici sahnesi söz konusu olan bu savaş sahnesidir. Hikâyenin gerçekçiliğinden kopmadan filmin yarı fantastik yapısına uygun bir anlatıma sahiptir. Hücum emriyle siperlerinden ölmek ve öldürmek için çıkan insanları izlediğimiz bu sahne; kullanılan müzik, ağır çekim ve yakın planlar sayesinde muazzam bir gösteri şöleni sunar. Çok başarılı ve etkileyicidir.

Yarı Fantastik Bir Film 

Film hakkında tamamen şahsi bir bakış açısıyla şöyle bir yorumum var: Çanakkale Savaşı beni her zaman diliminde çok etkileyen bir savaş olmuştur. Bu etkilenme milli duygulardan bağımsız bir şekilde bir hürriyet savaşı, bir var olma mücadelesi olmasından, imkânsız denen bir şeyin olmadığını kanıtlamasından kaynaklanıyor. Bu nedenle bu konu her açıldığında heyecanlanır ve duygulanırım. Hatta filmdeki kahramanların yaşlarındayken, bir kapı olsa ve o kapıdan geçerek Çanakkale Zaferi’ni deneyimlesem, o ruhu hissetsem diye hayal kurardım. Anlaşılan bu hayali kuran bir ben değilmişim. İşte tam bu nedenle filmin hikayesi beni çok çekti. Harikalar yaratmasa da özgün bir fikir olmasa da keyifle izlenecek bir film olduğunu düşünüyorum. 

Filmde beklentimi karşılamayan tek nokta, Çanakkale Cephesi’nde bir Mustafa Kemal görememek oldu. Çocukların bu sanal dünyada Mustafa Kemal ile karşılaşabilme ihtimalleri beni çok heyecanlandırmıştı. Geçen her bir sekansta bunu bekledim. Ama Çanakkale’de bir efsaneye dönüşen Mustafa Kemal ismini, tıpkı bir destan gibi dilden dile aktarılırken izleyebildik. Gerçi bu ayrıntı, izlediğimiz fantastik hikâyenin inandırıcılığını arttırmış. Senaristlerimiz Irmak Atabek, Damla Atabek ve Evren Yiğit de benimle aynı fikirde olmalılar ki bunu böyle taktir buyurmuşlar. Saygı duyarım.

Film için tarihi gerçekliğe dayalı yarı fantastik bir film demek yanlış olmaz. Oyunculuklar, senaryo, kurgu, dekor ve kostümler iyi. Başı sonu belli, derli toplu, temiz bir iş. Fonda Çanakkale Savaşı’nın olduğu, tarih ve teknolojinin birleştiği bir hikâye. Zamanda yolculuk yapan kahramanların kendilerini keşfettikleri bir deneyim.

Yazar: Ayşenur Özdemir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir