Dabbe: Zehr-i Cin (2014)

Dabbe: Zehr-i Cin (2014)

Şehirden uzakta bir ev… Lanetli bir köy… Bu köyün gizemini keşfeden bir kadın… Hasan Karacağ, “Dabbe: Bir Cin Vakası” (2012) ve “Dabbe: Cin Çarpması” (2013) filmlerinden aşina olduğumuz bir konuyu bir kez daha damarlarımıza zerk etmeye çalışıyor. “Zehr-i Cin” alt başlığını taşıyan bu beşinci Dabbe filminde, serinin diğer filmlerinde daha önce görmediğimiz hiçbir şey yok! Bu filmde de bizi köye yapılan bir yolculuk bekliyor. Bu filmde de lanetli köyden kurtulmayı başaran biriyle tanışıyoruz. Bu filmde de “aynalı oda” ritüeli ile karşılıyoruz. Bu filmde de sürpriz bir son bizi şaşırtmaya çalışıyor. Ve en önemlisi bu filmde de kötü insanların cinlerden beter olabileceği vurgulanıyor.

Karacadağ’ın En Büyük Reklam Kampanyası

“Reklamın iyisi kötüsü olmaz” diye düşündüğünden midir bilinmez, Hasan Karacadağ’ın her filminden önce unutulmayacak açıklamalar yaptığı artık herkesçe bilinen bir gerçek. 2014 yılında “Dabbe” henüz ününden bir şey kaybetmemişken, “Dabbe: Zehr-i Cin” filminin fragmanı Facebook ve Twitter üzerinden en çok paylaşılan fragman olmuş ve Youtube üzerinden iki haftada 160 bin kişi tarafından izlenmişti.[1]

Ama bu ilgi Karacadağ’a yeterli gelmemiş olacak ki kendisi “Dabbe” tarihinin en büyük reklam kampanyası olacak olan yarışmayı düzenledi. Facebook ve Twitter üzerinden dünya çapında katılıma açık olan bu yarışmada korkmayacağını iddia eden 10 kişi, sosyal medya üzerinden belirlenecek ve daha sonra belirlenen bu kişiler Fono Film stüdyolarındaki özel bir ortamda filmi izleyecekti. Film boyunca beynin korku bölgesi olan amigdala’da herhangi bir değişiklik olmayan kişiye 10 bin dolar ödül verilecekti![2] Bu cazip teklife birçok kişinin başvurduğuna kuşku yok. Fakat yarışmanın sonucuna ilişkin herhangi bir bilginin internet ortamında mevcut olmadığını notlarımız arasına eklemeliyiz. Evet, sonuç ne oldu bilemiyoruz ama Hasan Karacadağ’ın ilgi çekmek için gösterdiği bu çabanın filmlerinden daha korkunç olduğu ortada!

Cinler Bizi Gözetliyor

Filmin girişinde alışık olduğumuz üzere bizi yine bir gazete kupürü karşılıyor. Ama ona eşlik eden bu sefer bir telefon konuşması değil, bir ses kaydı! İzleyeceklerimizin gerçek olduğuna inanmamızı isteyen bu küçük numaraların sebebi oldukça basit aslında. Hasan Karacadağ, daha ilk dakikadan itibaren bizi korku çemberine almak istiyor. Zira izleyeceklerimizin gerçek olduğuna inanırsak, onun yarattığı dünyaya kapılıp gitmemiz de o kadar kolay olacak. Ama yönetmenin bunu son üç “Dabbe” filminden beri tekrar etmesi, ancak şapkadan tavşan çıkaran yaşlı bir sihirbaz kadar ilgi çekiyor.

Film, final ile bağlantılı olan etkileyici bir doğum sahnesi ile başlıyor. Anadolu’nun tekinsiz topraklarındayız. Takvimler, 14 Ağustos 1979’u gösteriyor.

Bir Cin Vakası” ve “Cin Çarpması” filmleriyle “Dabbe”yi bir found footage serisine dönüştürmeye kararlı gibi gözüken Karacadağ, “Dabbe: Zehr-i Cin”de bu parlak fikrinden uzaklaşıyor. Ama tam anlamıyla vazgeçtiğini de söyleyemeyiz. “Dabbe: Zehr-i Cin” bir buluntu film olmasa da filmdeki ilk olağanüstü olay sonrasında eve takılan kameralar sayesinde bazı sahnelerde yine bu etkiyi hissediyoruz. Bu sahneler filmin gerçekçiliğini güçlendirmek adına olumlu olsa da filme pek bir şey katmadıkları gibi hikâyeye de hizmet etmiyorlar. Sanki önceki filmlerin etkisi devam etsin isteyen yönetmen, vazgeçemediği bu alışkanlığını sürdürmek için bu sahneleri kullanmış gibi duruyor.

Yarattığı karakterleri “gözetleme” konusunda elini korkak alıştırmayan Karacadağ, bunun tam tersi bir şekilde seyirciye artık hiçbir şeyi açık açık göstermemeyi tercih ediyor. Bunun sonucunda da filmde bolca karanlık sahneyle karşılaşıyoruz. Görüş alanımızı iyice daraltan vinyetler ile bu karanlık sahneler çok daha rahatsız edici bir hal alıyor.

Daha Fazla Ama Çok Daha Fazla!

Hatırlarsanız “Dabbe 2” (2009) filminin başında Düceyye el-Arâbi ismindeki hayali bir zatın, M.Ö. 388 yılında kaleme aldığı bir parşömenden bahsediliyordu. Bu parşömende Dâbbetü’l-arz ile ilgili uyarılar yer alıyordu. İşte meşhur (!) Düceyye el-Arâbi’nin ismi bu filmde de geçiyor. Bunun dışında filmde internet ve Dabbe arasındaki bağdan da bahsediliyor. Ama önceki filmlerle gerçek bir bağ kurulduğunu söylememiz pek mümkün değil. Karacadağ, eski filmleri anımsatacak bazı küçük sürprizlerler yaparken “Dabbe” serisinde daha önce gördüğümüz her şeyi daha fazla ama çok daha fazla göstermeyi yeğlemekle yetiniyor.

Örnek vermek gerekirse, bu filme kadar bir Hasan Karacadağ filminde, cinsellik ve erotizm hiç olmazdı, küfür ve kan ise çok az olurdu. “Dabbe: Zehr-i Cin”de bu durumun bariz bir şekilde değiştiğini görüyoruz. Dansöz sahnesi, öpüşme sahnesi, kan ve vahşet dolu sahneler… Hatta en çok kan gösterilen Karacadağ filmi “Dabbe: Zehr-i Cin” dersek yanılmış olmayız. Ama bu noktada parantez açmak gerekiyor. Zira ilginç bir şekilde Türk Korku Sineması’nın en büyük gişesini de bu film yapıyor!

Bir Gölge Gibi Takipte Geçmiş

Cinci hocanın kadın olması ve rüyalarla kurulan bağlar, bize serinin ilk filmini anımsatıyor. Ama “Dabbe” serisine baktığımızda aslında yönetmenin hikayelerini hep benzer bir kalıba göre inşa ettiğini görüyoruz. Kullandığı simgeler, yaptığı göndermeler, merak uyandıran bulmacalar ve sinemasever tarafının öne çıktığı dokunuşlar… Karacadağ’ın her filminde çıtayı biraz daha yükselttiği göz önüne alındığında bunun kötü bişey olduğunu söyleyemeyiz. Öte taraftan sanki hep aynı sularda yüzüyormuş hissiyatı ise bir süre sonra bunaltıcı olmaya başlıyor.

Beyaz gecelikli kadın, ayna, nazar boncuğu, Fatma Ana Eli ve yılan… Bu ögeleri bir filmde toplu olarak gördüğümüzde ister istemez aklımıza Hasan Karacadağ geliyor. Beynimize bir mıh gibi çaktığı bu imza niteliğindeki ögelere yüklediği anlamları, her filminde biraz daha geliştirmeye çalışması ise hikayeleri zorlama bir hale sokabiliyor. Bununla birlikte Karacadağ’ın bulmacalara olan düşkünlüğü, bu filmde de kendini gösteriyor. Ama bu seferki bulmacanın basitliği, yönetmenin en azından bu konudaki yaratıcılığını yitirdiğini de gözler önüne seriyor.

Küçük de Olsa Umut Verici Bir Adım

Bir korku filmine göre uzun olmasına rağmen sıkıcı olmadan akmayı başaran film, nispeten derinleştirebildiği karakterleri ve oyunculuklardaki başarı sayesinde seyir keyfi bakımından rakiplerinden ayrılmayı başarıyor. Ama unutmamalıyız ki bir cin filminde seyirci bundan daha fazlasını bekliyor. “Dabbe: Zehr-i Cin” etkileyici cin seansı, cinlerden yardım isteme fikri ve cin ile konuşma sahneleri ile akılda kalırken, cinler alemine gitme fikrinin cezbediciliği ile de merak uyandırıcı olmayı başarıyor. Ama ne yazık ki cinler aleminin görselleştirilmesi pek başarılı olmadığı gibi cinler ile ilgili orijinal fikirler de birer birer harcandığı için beklenen etkiyi film boyunca bir türlü veremiyor.

İlk “Dabbe” filminden bu yana cinler, sinemamızın vazgeçilmez unsurlarından biri haline geldi. Ama bolluk, her zaman bereket demek değildir. Artık neredeyse her hafta bir cin temalı korku filmi görücüye çıksa da bunların içlerinden hem seyirci olarak bizi tatmin edecek hem de korku sinemamızı yükseltecek bir örnek bulmak çok zor. Elbette bazı filmler bu korkunç hengâmeden bir arpa boyu da olsa öne çıkıp kendini hatırlanabilir kılıyor. “Dabbe” serisine bir katkıda bulunmasa da bireysel olarak değerlendirildiğinde -bütün sıkıntılarına rağmen- “Dabbe: Zehr-i Cin” için de hatırlanacak cin filmlerinden biri diyebiliriz.

Dipnotlar

[1] Öteki Sinema, “Dabbe 5 Filminin Fragmanı İzlenme Rekoru Kırdı!”, 21 Ağustos 2014, http://www.otekisinema.com/dabbe-5-filminin-fragmani-izlenme-rekoru-kirdi/ (Erişim Tarihi: 13 Mart 2022)

[2] Radikal, “Bu filmden korkmayana 10 bin dolar”, 09 Eylül 2014, http://www.radikal.com.tr/kultur/bu-filmden-korkmayana-10-bin-dolar-1211744/ (Erişim Tarihi: 13 Mart 2022)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir