Ölümle Yaşam Arasında Eğlenceli Bir Yolculuk: TUR REHBERİ

Ölümle Yaşam Arasında Eğlenceli Bir Yolculuk: TUR REHBERİ

Daha çok, gedikli oyuncusu Ata Demirer ile çektiği filmler vasıtasıyla tanıdığımız Hakan Algül, komedi sinemamız söz konusu olduğunda şüphesiz ilk akla gelen yönetmenlerden. En son “Bursa Bülbülü” (2023) ile karşımıza çıkan yönetmen, Ata Demirer ve Cem Gelinoğlu ikilisinin birbirine zıt oyunculuklarını güzel bir şekilde harmanlamayı başararak bize hem duygusal hem de eğlenceli bir film izletmişti. İki sene aradan sonra yönetmen koltuğuna oturduğu “Tur Rehberi” ise Cem Gelinoğlu ile güçlerini birleştirdikleri ikinci film olma özelliğini taşıyor.

Ali Kundilli’den Aykut Enişte’ye

Son dönemde adını sıkça duyduğumuz Cem Gelinoğlu, açıkçası Ali Kundilli (2015) gibi büyük bir fiyasko ile başladığı sinema macerasında özellikle “Aykut Enişte” serisi ile büyük bir ilerleme kaydetti diyebiliriz. Oyuncu kimliği dışında senarist kimliği ile de öne çıkan Cem Gelinoğlu, “Ali Kundilli” serisinde dağınık ve kaotik bir skeç mantığı ile ilerleyen senaryolara imza atmışken, “Aykut Enişte” ile derli toplu bir hikaye sunmayı ve bunu yaparken de unutulmayacak bir komedi filmi ortaya koymayı başarmıştı. Espriler daha kaliteli bir hal alırken, hikâyeler de daha sürükleyici bir forma dönüşmüştü. Tabii bunda birlikte çalıştığı insanların etkisi de yadsınamaz. Özellikle “Aykut Enişte”de senaryoyu birlikte yazdığı Giray Altınok’un dokunuşlarını göz ardı etmek pek mümkün değil. 

“Tur Rehberi”nde ise Muammer Tali, Onur Dur ve İrem Tuğba Erol ile birlikte senaryoyu kaleme alan Cem Gelinoğlu, kendine ait bir mizah anlayışı geliştirirken başarılı bir hikâye anlatıcısı olduğunun da sinyallerini veriyor. Bu noktada Cem Gelinoğlu’nun yazdığı senaryolar kadar oyunculuğunun da çok ilerleme kaydettiğini belirtmek gerekiyor. Önceleri oldukça karikatürize ve hatta itici bir oyunculuk sergilerken şimdiler de daha doğal ve izlemesi hayli keyifli bir performans sunduğunu söylemeliyiz. “Tur Rehberi” filminde hayat verdiği Ercüment karakteri de hem tahmin edilemez kişiliği hem de her durumdan mizah çıkaran yapısı ile görülmeye değer bir karakter doğrusu.

Yazının bundan sonraki kısmının, film ile ilgili sürprizleri bozacak bilgiler verebileceğini unutmayın!

Antalya’nın Prensinin Tur Rehberliği ile İmtihanı

Kendini gösteri adamı olarak niteleyen beceriksiz bir tur rehberi, yaşlı insanlarla dolu bir otobüs, kendini zorla bu yolculukta bulmuş küçük bir kız, söylediği her laf başka bir yere çekilebilen bir otobüs şoförü, tekerlekli sandalyeye mahkûm bir hasta ve onun bakıcısı… Nereden bakarsanız bakın bir araya getirmesi mümkün olmayan bu kişiler, bir araya geldiklerinde hikâye hiç beklemediğimiz bir yola giriyor. Başkarakterimizin kendini beklemediği bir macerada bulması alışık olduğumuz bir şey. Ama genelde başkarakterimiz için beklenmedik olan bu macera, bizim için çok da “beklenmedik” olmaz. “Tur Rehberi” ise bu anlamda örneklerinden biraz ayrılıyor. Hem başkarakterimiz Ercüment hem de bizim için beklenmedik bir macera sunan film, maceranın içine gizlediği sürprizler ile bizi şaşırtırken merakımızı da diri tutmayı başarıyor.

Bir tur otobüsü, intihar etmeye karar vermiş bir grup insan ve ölüm gibi ciddi bir meselenin mizah ile ele alınması… Bunları düşündüğümüzde akla unutulmaz bir Japon kara komedisi olan “Ikinai” (1998) filmini getiren “Tur Rehberi”, ailesine para bırakmak için bankadan kredi çekip sonra da intihar etmeye karar veren karakteri ile de adeta bu filme bir gönderme yapıyor. Öte yandan bir yolculukta bir araya gelen, toplum tarafından unutulmuş ve hatta dışlanmış yaşlı insanların hayata yeniden bağlanmalarının hikâyesi akla Mahsun Kırmızıgül’ün “Beyaz Melek” (2007) filmini de getirmiyor değil. Ama “Tur Rehberi”nin çok farklı bir maceraya yelken açmamızı sağladığını da belirtmek gerekiyor.

Bu Filmin Antalya’sı Eksik!

Film, Antalya’da geçiyor. Antalya denince çoğu insan için akla sadece deniz, kum ve güneş gelse de bu kadim kent bünyesinde birçok doğal güzelliği ve tarihi eseri barındırıyor. Filmde gördüğümüz tur firmasının ismi bile geçmişi M.Ö. IV. yüzyıla kadar uzanan “Simena” kentinden geliyor. Hal böyle olunca da insan, Antalya’da geçen gezi hikâyesinde Antalya’ya dair bir şeyler görmek istiyor.

Misal Guy Ritchie’nin çektiği “Operation Fortune” (Servet Operasyonu, 2023) filmini göz önüne alalım. Elin yabancısı diyeceğimiz bu yönetmen, Antalya’nın tüm güzelliklerini hikâyenin arka planında sergilemeyi ne kadar da ustaca yapıyordu. İsmi “Tur Rehberi” olan ve bütün hikâyesi aslında bir Antalya turu üzerine kurulu olan filmimizde ise Antalya sadece birkaç drone çekimi ile geçiştiriliyor. Elbette filmin bir gezi rehberi niteliğinde olmasını beklemek doğru değil ama Antalya turu üzerine kurulu bir hikâyede Antalya’ya dair daha çok şey görmemiz gerektiği de bir gerçek diye düşünüyorum.

Bir Komedi Malzemesi Olarak Yaşlılar

Şüphesiz bu filmin en takdire şayan kısmı yaşlı insanları kullanış biçimi oluyor. Genelde dramatik bir öge, acı dolu bir yalnızlık nesnesi olarak kullanılan yaşlıların bu filmde bir komedi malzemesi olarak kullanılması filmin en güzel sürprizlerinden. Üstelik bu, şaklabanlıklardan medet ummadan; zekice kelime oyunları ve hayat kadar samimi dokunuşlar ile oldukça başarılı bir şekilde yapılıyor. Filmin geneline hâkim olan dram ve komedinin dengesi de filmin sonuna kadar güzel bir şekilde korunuyor. Kendilerini öldürmek isteyecek kadar mutsuz olan bu insanlara bir yandan üzülürken bir yandan da onlarla birlikte eğlenebiliyoruz. Bu müthiş bir denge demek ve bu denge gerçekten layıkıyla sağlanmış. Üstelik kahkaha tufanlarının arasına ağlak sahneler sıkıştırılmadığı için herhangi bir gelgit de yaşamıyoruz. Dram, filmin içinde kendine sahici bir şekilde yer buluyor.

Yaşlıların intihar etmeye karar vermesi, genç başkarakterimizin onları başlangıçta kendi çıkarları için, daha sonradan ise gerçekten onlara değer verdiği için engellemeye çalışması, hikâyedeki çatışma söz konusu olduğunda enginlere sığmayacak olasılıklar silsilesi doğuruyor. Ama bunun gerçekten başarılı bir şekilde kullanılıp kullanılmadığı ise tartışılır. Bu noktada altını çizmemiz gereken en önemli husus, hikâyenin çatısı inşa edilirken iki saate sığdırılmaya çalışılan olaylar yüzünden her şey fazlasıyla oldubittiye getiriliyor. Bu anlamda hem filmin süresinin iyi kullanılmadığını hem de olay örgüsünün başarılı bir şekilde kurulmadığını söyleyebiliriz. Ana olaylar, yan olaylarla beslenirken bir yandan hikâye zenginleşiyor ama diğer yandan da elimizde bir sürü bitmemiş, tamamlanmamış küçük hikâyeler kalıyor.

Bol Kahkaha ve Bol Bol Karakter

Filmin bir başka sorunu ise hikâyede çok fazla karakter olmasından kaynaklanıyor. Bazı karakterler fazla öne çıkarılırken bazı karakterler geri plana itiliyor. Bazıları sadece bir dekor olarak filmde kendilerine yer bulurken bazıları da sürpriz etkisi yaratmak dışında hiçbir işe yaramıyor. Ama bazıları da gerçekten hikâye hizmet ediyor, hatta başkarakterden rol çalacak kadar iyi bir performans sergileme fırsatı buluyor. Elbette bütün hikâyeyi sırtlanan Cem Gelinoğlu’nun hayat verdiği Ercüment oluyor. Ama filmde yaratıcı ekip tarafından önemsenen diğer karakterler de başkarakterimizi destekleyen ve ruhu olan karakterler olarak karşımıza çıkıyor. Anlayacağınız filmde karakterler söz konusu olduğunda terazinin kefelerinin birbirini hiç tutmadığını söyleyebiliriz. Bu dengesizlik, hikâyenin akışına da zarar veriyor. Sadece tek bir karakterin üzerine yoğunlaşan bir komediden ziyade, başkarakterini geri plana itmeden ama onun yanındaki diğer karakterleri de unutmadan “aile tadında” bir ekip hikâyesi anlatmayı başarması ise bol karakterin en önemli artısı oluyor.

Karakterlerdeki değişimler ise genelde inandırıcılıktan yoksun ve ikna edicilikten uzak olabiliyor. Filmin temelinin karakterlerdeki bu değişime göre kurulduğunu düşünürsek, bunun ne kadar önemli olduğunun farkına daha iyi varırız. Ama filmin adeta bir telaş içinde ve bir şeyleri yetiştirme gayretiyle hikâyeyi anlatmasından dolayı, hikâyenin gücünü ve seyir zevkini etkileyecek bu değişimler beklentiyi karşılamıyor. 

Hâsılı dört kişinin yazdığı senaryoda ortak bir dilin bulunamadığı aşikâr. Elde çokça parlak fikir, takip etmesi eğlenceli bir sürü diyalog, gülmekten krize sokacak hayli espri ve keyifli bir yol hikâyesi tohumu var. Malzemeler özenle seçilmiş ama maalesef doğru bir şekilde birleştirilememiş. Başlangıçta bizi hikâyeye iyi hazırlayan, karakterle doğru tanıştıran film; beklemediğimiz gelişmelerle de bizi etkilemeyi başarıyor. Ama filmin ilerleyen dakikalarında tempo sorunları baş gösterirken ne anlatmak istediğini bilen yapının da çatırdadığını görüyoruz. Filmin iskeletinin doğru kurulmaması, ana hikâye ve yan hikâyelerin bağlarının yeterince sağlam olmamasına sebep olurken bol keseden eklenen karakterler ise hem karakterlerin iyi işlenememesine hem de sürenin iyi kullanılmamasına sebep oluyor. Ama tüm bunlara rağmen sıcak ve içten bir hikâye sunmayı becererek nihayete eren “Tur Rehberi”, seyircisini salondan keyifli bir şekilde uğurlamayı başarıyor. Tabii ki unutulmaz bir komedi filmine imza atılma ihtimalinin elden kaçırıldığı, aklımızın bir köşesine kazınıp kalıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir