Film Mahkemesi #1: The Smurfs (2011)
“Empire” isimli sinema dergisini takip etmiş olanlar bilirler; “Film Mahkemesi” bölümü, bu derginin son sayfalarında yer alan, son derece yaratıcı ve okuması bir hayli keyifli olan bir bölümdür. Derginin Ocak 2009 sayısı ile Türkiye’deki yayın hayatına son vermesi bizi fazla üzdüğünden, bu bölümden esinlenerek kendimize has bir “Film Mahkemesi” yapalım dedik. Bu ay mahkemede Şirinler var. Hazırsanız mahkeme başlasın!
Maddi-manevi her türlü kaynaktan kendine çıkar sağlayarak, kârını sürekli arttırmaya çalışan kapitalist sistem, elbette ki paranın sular gibi aktığı sinema sektörünün dışında kalamaz. Netice itibariyle görsel bir sanat olan sinema daha çok duygulara hitap ettiği için, hep daha çok para kazanmayı düşünen bu sistem insanların gönlündeki hangi tele ne zaman ve nasıl dokunacağını da çok iyi bilir. Şimdi ise bu meziyetini insanların ‘şirin’ hislerine temas ederek gösterip, yine daha çok kar etmenin peşinde.
Öncelikle Yüce Mahkemeyi Şirinler hakkında bilgilendirmek istiyorum:
Belçikalı çizer Pierre Culliford’un 1958 yıllında çizgi roman olarak oluşturduğu Şirinler, daha sonra 1981 yılında televizyonlar aracılığı ile çocuklarla buluştu. Şirinler hakkında birçok şey yazıldı-çizildi. Kimileri onların komünist bir sistemin örneğini teşkil ettiğini söylerken, kimileri de onların sadece çocukları eğlendiren, eğlendirirken de verdiği mesajlarla eğiten sevimli mantar kurtları olduğunu söyledi.
Çocukların hiç fark etmediği, bizim ise çözemediğimiz bu mesele dolayısıyla önemini kaybetmiştir. Altında bir ideoloji ya da başka bir şey var mı yok mu bunu belki hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz ama bizi asıl ilgilendirenin çocukların bu çizgi filmi beğenerek izlemeleri, hatta müptelası olacak kadar çok sevmeleri olduğunu belirtmek isterim. Yani Şirinler sadece çocuklar için var olan bir çizgi filmdir. Kendi çocukluğumun da bu dönemlere denk gelmesi sebebiyle buna ben de şahit olabilirim. Eğer sayın jüri üyeleri isterlerse, akranım olan onlarca kişiyi şahit getirebilirim.
(Kanıt A)
Şahit olanların listesi mahkeme dosyasının ekindedir.
Filme girmeden önce söylemek istediğim bir şey var: biraz önce belirttiğimiz gibi seyirci kitlesi küçükler olan bir çizgi filmi, beyazperdeye aktarırken -işin içinde başka meseleler yoksa- tür olarak animasyon seçilmeliydi. Sanırım sayın mahkemenin de takdiri bu yönde olacaktır. Hem görselliğiyle çocuklara daha sıcak gelir hem de geçmiş çizgisine daha yakın dururdu. Ama tabi bu durum kapitalist sistemin işine gelmez! Neden mi? Çünkü sadece küçüklere hitap eden bir filmin seyirci sayısı ciddi anlamda az olurdu.
Burada hemen şu şekilde itiraz edilebilir: Animasyonlardan da başarılı yapıtlar ortaya çıkabiliyor. Evet! Bu doğru. Fakat başarıyı elde eden animasyonlar genellikle özgün senaryolara sahip olanlarıdır. Çizgi film uyarlamaları çoğu zaman başarıyı elde edememişlerdir. Para kazanmayı hedefleyenler bu riski göze alamazlardı. Dolayısıyla sadece küçüklere değil, mümkün olduğunca aile bireylerinin hepsine hitap edebilecek bir film yapmaya karar verdiler!
(Kanıt B)
Gelelim filmin içeriğine: Hoş, ferah, cıvıl cıvıl bir doğa görüntüsü ve çizgi filmini hatırlatan anlatımlarla açılış yapan filmde, ne olduğunu anlamadan şirin köyüne giriyorsunuz. Bu belirsizliğin sebebi köyü dışarıdan kamufle eden enerji kalkanı(!) Soruyorum size sayın jüri, bir çocuk filminde böyle şeylere ne gerek var? Ama tabi bunlar çocuklar için değil, gişe kaygısıyla filme sonradan dahil edilmiş yetişkinlere… Zaten ilerleyen zamanlarda göreceğiz, para için zavallı şirinler ne hale sokulmuş!
Açılıştan sonra Gargamel ve kedisi Azman’ı görüyoruz. Aman Allah’ım! O da ne öyle? Animasyon olarak filme eklenmiş şirinlere karşı gerçek bir karakterden oluşturulmuş Gargamel, çizgi filmindeki haline neredeyse hiç benzemiyor! Buna ilaveten (sanırım) Gargamel’in gerçek bir karakter olmasından dolayı uyum adına gerçek bir kedi ile tiplenmeye çalışılan Azman ise bir kedinin beceremeyeceği sahneleri, animasyonla tamamlanması sebebiyle görsel anlamda inanılmaz çirkin, nahoş görüntüler oluşturuyor. Bunun yanında şirinler ile Gargamel-Azman ikilisi arasında çizgi filmdekini andırır hiçbir iyi-kötü uyumu da yok!
(Kanıt C)
Şimdi de size filmin içinden bazı sahneleri kanıt göstererek, Şirinlerin ne hale sokulduğunu, nasıl âleme maskara olduklarını ve dolayısıyla filmin suçlu olduğunu göstermek istiyorum:
- Filmde Şirin Baba Gargamel’den kaçarken, sadece yanında bulunan şirinleri kurtarmayı düşünerek fevri hareket ediyor. Oysa Şirin Baba her zaman bütün şirinleri düşünerek, hiçbirini geride ve yalnız bırakmayarak hareket eder. Ve bunu naçiz bedenini onlar için feda edecek şekilde düşünür. Yeter ki ‘birkaçı’nın değil ‘hepsi’nin canı sağolsun!
- Filmde şirinler nedense boyut değiştirerek kapitalist sistemin reklam devlerini barındıran New York’ a gidiyorlar. Üstelik bir şekilde bu reklam işine dâhil ediliyorlar. Soruyorum size Şirinler’in ne işi var New York’ta? O güzel ormanları, köyleri film için yetmedi? Yetmez tabi! Daha çok para için yetmez! Oysa onların parayla, reklamla ne işleri olur? Onlar her şeyi çıkarlarını ya da kar etmeyi düşünmeden birlikte yaparlar.
- Filmde şirinler girdikleri bir mağazada kendilerini gören çocuklar tarafından satın alınmak isteniyor. Aman Allah’ım bu ne aşağılayıcı bir şey! O tatlı şirinleri bir ticaret metasına dönüştürmek… Ama tabi ki bu piyasaya sürülecek oyuncaklarının satması için çocuklara hissettirmeden kurulmuş bir tezgâh!
- Filmde şirinler, köylerine geri dönmeyi beklerken, can sıkıntılarını atıp onları rahatlatmak için eğlendiriliyorlar. Peki neyle: Guitar Hero. Çizgi filmlerinde hep doğallığı ve tabiatla içi içe olmayı öğütlemeleri ile hatırladığımız Şirinler, günümüz çocuklarının baş düşmanı bilgisayar oyunlarını teşvik etmek için kullanılıyor.
- Filmde Şirine, yeni kıyafetlerle, Marilyn Monroe’nin etek sahnesi ile kadınsı gösterilmeye çalışıyor ki burada yorumu Yüce Mahkeme’ye bırakıyorum!
- Filmde Şirinler, boyut değiştirerek geldikleri bu dünyada çizgi romanlarını buluyorlar ki bu, onların dünyası ile bizim dünyamızın farklı boyutlarda olması sebebiyle film adına içinden çıkılmaz bir durum. Bilerek yapılan bu hatanın tek bir sebebi olabilir o da, vicdani rahatsızlıklarını gidermek adın, Pierre Culliford’un ruhunu şad etmeye çalışmak. Ama bu onun kemiklerini sızlatmaktan başka bir işe yaramaz!
- Filmde Şirinler, Şirin Baba’yı kurtarmaya giderken adeta bir ‘çete’ gibi gösterilmişler. Oysa onlar sevimli, sevecen, düşmanlık nedir bilmeyen canlılar.
- Filmin son sahnelerinde Şirin Baba “300” filmini
hatırlatan bir mızrak atışı yapıyor
ki Allah aşkına her zaman sevgiyi öğütleyen birine bu hal yakışıyor mu? Ama
işte her şey para için! - Filmin sonlarında Gargamel’e otobüs çarpıyor ve hala yaşıyor. Film animasyon olamadığı için gerçek olarak gördüğümüz bu sahneyi küçük seyircilere nasıl anlatacaksınız?
- Ve sonunda Şirinlerin Yönetmen-Senarist-Yapımcı üçgeni tarafından zorla dâhil ettirildikleri kapitalist şirket için yapılan reklam işe yarar ve kapitalizm kazanır! Lütfen bana bu filmden çıkarmamız gereken evrensel, insancıl sonucu söyler misiniz?
Sonuç olarak Yüce Mahkemeden, masum şirinlerin beraat ettirilip acilen köylerinin kimsenin bilemeyeceği bir yere tahliye edilmesini, Azman’ın Hayvan Severler’in kucağına bırakılmasını, Gargamel rolündeki Hank Azaria’nın böyle bir rolü üstlendiği için 6 aydan 10 aya kadar hapsini, Raja Gosnell’i Scooby-Doo serisiyle çizgi filmlerin beyazperdeye aktarılırken film içine animasyon eklemesinin doğru olmadığını ve başarı sağlayamadığını bilerek yine de filmin yönetmen koltuğuna oturduğu için 2 yıldan 5 yıla kadar hapsini, senaryoyu yazarları ve yapımcılar için ise böyle ağır bir suçun başlıca müsebbipleri olmaları hasebiyle 8 yıldan 10 yıla kadar hapis istemleriyle yargılanmalarını talep ediyorum.
Gereğinin yapılmasını yüce mahkemeden arz ederim.
Saygı Değer Jüri Üyeleri ve Sayın İddia Makamı…
Bir insanın bu filmi beğenmemesi için, en az Gargamel kadar kötü kalpli ve Azman kadar vurdumduymaz olması gerektiğini belirterek sözlerime başlamak istiyorum. Her ne kadar karşımda filmi yerden yere vuran sevgili ağabeyimde olsa ben haklının yanında olacağım ve 2011 yapımı The Smurfs nam-ı diğer Şirinler filminin kesinlikle haksızlığa uğradığını size, İddia Makamının bütün iddialarını çürüterek ispatlayacağım.
İddia Makamının da belirttiği gibi Şirinler Belçikalı çizer Peyo’nun 1947′de yayımlamaya başlanan çizgi romanı Johan et Pirlouit/Küçük Prens’in 1958′deki macerasında göründüler ilk defa. Daha sonraları çizgi roman olan Şirinler, 1980′li yıllara gelindiğinde çoktan çizgi dizi olmuşlardı bile. Asıl adları Les Schtroumpfs olan bu sevimli yaratıklar, tüm dünyaya Amerikan patentli çizgi filmler üzerinden ulaştıkları için orijinal isimleri The Smurfs’muş gibi gösterildi ve zihinlere bu şekilde yerleştirildi. Hatta bazıları, Smurf kelimesinin harflerinden yola çıkarak bu kelimenin açılımını(!) keşfettiler: Socialist Men Under Red Flag, yani Kızıl Bayrak Altında Sosyalist Adamlar. İşte Zamanında komünist olmakla suçlanan bu üç elma büyüklüğünde ki zavallı yaratıklar şimdi de İddia Makamı tarafından kapitalist olmakla suçlanıyor.
Sayın İddia Makamı filmin neden animasyon olarak çekilmediğini sormuş ve kendi tezlerini öne sürerek bu sorusunu yanıtlamış. Neymiş efendim Şirinler’in sinema uyarlaması için en doğru yol animasyonmuş ancak çok para peşine düşen yapımcılar Şirinler’i gerçek dünya ve gerçek insanlarla birleştirerek kendilerine daha yağlı bir kapı çıkarmışlar. Evet, bu iddiada biraz olsun doğruluk payı var ancak bunun tek sebep olarak ileri sürülmesi oldukça yanlıştır. Bugün Şirinler animasyon olarak çekilip gösterime sokulsaydı da gişede yine aynı başarıyı göstereceği neredeyse kesindir. Neden mi? Çünkü Şirinler gösterildiği her dönemde çocukları etkilemiş bir çizgi filmdi ve bu çizgi filmle büyümüş her anne baba çocuğunu Şirinler’e götürürdü. Tabi ki bir animasyon filmin seyirci kitlesi sadece çocuklar ve onları filmlere götüren ebeveynlerle sınırlı değildir. Eğlenmek isteyen herkes animasyon filmlerini tercih edebilir. Yani Şirinler animasyon olsaydı da gişede yine istediğini alırdı. Bu yüzden bu iddia son derece yersizdir. Hemen burada İddia Makamı’nın itirafını da mahkemeye kanıt olarak sunmak istiyorum.
(Kanıt A)
Altında bir ideoloji ya da başka bir şey var mı yok mu bunu belki hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz ama bizi asıl ilgilendirenin çocukların bu çizgi filmi beğenerek izlemeleri, hatta müptelası olacak kadar çok sevmeleri olduğunu belirtmek isterim. Yani Şirinler sadece çocuklar için var olan bir çizgi filmdir. Kendi çocukluğumun da bu dönemlere denk gelmesi sebebiyle buna ben de şahit olabilirim.
İddia Makamı, Ümit Tatar
Diğer bir iddia ise Şirinlerin Köyünü görünmez kılan enerji kalkanı için. Gargamel’in sürekli arayıp da bir türlü bulamadığı köy nasıl oluyor da bu kadar gizli kalabiliyor? İşte filmde bu sorunun cevabı Şirin Baba tarafından yapılmış görünmezlik kalkanıyla bize veriliyor. Böyle bir yeniliğin bize ne sakıncası olabilir ki. Neticesinde Şirin Baba iyi bir büyücüdür ve bu tarz büyüler yapabilir. Ayrıca İddia Makamının “Ne gerek vardı?” diye suçladığı bu yenilik bence film içinde son derece hoş duran bir ayrıntı olarak göze çarpıyor.
Hiç şüphesiz İddia Makamının en haksız suçlamasıyla karşı karşıyayız sayın jüri üyeleri. Kendisi filmdeki Gargamel’in çizgi filmdeki haline hiç benzemediğini söylemek gibi bir gaflete düşmüş. Üstelik Hank Azaria’nın büyük bir başarıyla adeta ete kemiğe büründürdüğü Gargamel’in çizgi filmdeki haliyle tıpatıp aynı olduğunu görmezden gelerek.
(Kanıt B)
İddia Makamı şimdi de kafayı animasyon olmayan Azman’a takmış anlaşılan. Dört ayrı kedi kullanılarak çekilen bu sahneleri başarısızlıkla suçlamak bence büyük haksızlık olur. Henüz filmi izlememiş iseniz, fragmandan yola çıkarak İddia Makamının dediklerine katılabilirsiniz. Ancak filmi izledikten sonra sizde göreceksiniz ki filmde bunun altından başarıyla kalkılmış. CGI teknolojisinin nimetlerinden faydalanarak kediye eklenen mimikler ise “İnanılmaz çirkin, nahoş görüntüler oluşturuyor” diye kötülenmesine karşın bence tam tersine son derece sevimli ve sempatiktiler.
(Kanıt C)
Ayrıca filmde Şirinler ve Gargamel-Azman ikilisi arasında çizgi filmdekini kıyasla daha farklı bir ilişki var. Sanırım bu yenilikte İddia Makamını fazlasıyla rahatsız etmiş. Zaten bir çizgi filmi ya da çizgi romanı ya da bir kitabı, beyaz perdeye aktarırken illa da her şeye körü körüne sadık kalmak gerekmez. Eserler serbest bir şekilde de uyarlanabilirler. Bu yüzden bu iddia için bir şey söylemeyeceğim. Bu konuda sözü her durumda doğru karar vereceğine inandığım saygı değer jüri üyelerine bırakıyorum ve lafı fazla uzatmadan İddia Makamının diğer iddialarına cevap vererek sözlerimi bitirmek istiyorum.
- Filmin en başında bütün şirinler Gargamel’den kaçarken Şirin Baba, pervasızca davranmakla suçlanıyor ve sadece birkaç şirini kurtarmayı düşünerek fevri hareket ettiği iddia ediliyor. Oysa filmi dikkatli izleyen biri görecektir ki Şirin Baba, ilk başta Sakar’ın diğer şirinleri yanlış yola sokmasını engellemek için onun peşinden gidiyor. Ayrıca o yoldan sadece Sakar gitse de Şirin Baba onun peşinden giderek onu kurtarmak zorunda. Çünkü o bütün şirinlerin babası ve diğer yoldan giderek Sakar’ı tek başına ölüme terk etmesi onun gibi birinden beklenmeyecek bir davranış. Hem büyük ihtimalle şelale New York’a açılan bir geçit olmasaydı bir şekilde yanında ki şirinlerle birlikte kısa sürede diğerlerini bulacaktı.
- Firar eden bir bebek, işgalci uzaylılar, hayaletler, King Kong, Godzilla ve daha niceleri zamanında New York’a geldiler. Neticesinde Şirinler’de bir Hollywood filmi ve New York’a gelmeleri kaçınılmaz. Beni rahatsız eden New York’a gelmeleri değil sadece mutlu mesut yaşadıkları köylerine yeterince değinilmemiş olması. Filmde biraz olsun rahatsız eden bir şey varsa oda budur. Zaten bir Hollywood filminde Şirinler’i tutup da Brüksel’e göndermeleri beklenemezdi.
- Şirinler’in girdikleri oyuncak mağazasında kendilerini gören çocuklar tarafından birer oyuncak sanılmaları bence hiçte aşağılayıcı bir şey değil. Oyuncak mağazasında etrafı incelediğimizde, Şirinler’in gerçektende etraftaki oyuncaklara benzediklerini görüyoruz. Ancak bu sahnenin fazla abartıldığını itiraf etmem gerekiyor.
- Filmin en eğlenceli yerlerinden biri de Şirinler’in Guitar Hero oynadıkları sahneydi kuşkusuz. Hep doğallığı ve tabiatla içi içe olmayı öğütlemeleri Şirinler’i, yeni keşfettikleri bir şey ile eğlenmeyecekleri anlamına gelmez bana kalırsa. Ayrıca günümüzde çocuklar zaten bilgisayar oyunlarına kendilerini fazlasıyla kaptırmış durumdalar. Bunun tek suçlusu olarak Şirinler’i göstermek çok büyük haksızlık değildir de nedir sayın jüri üyeleri?
- 99 erkek şirin arasında yapayalnız olan Şirine’nin dişisel yönüne bir çocuk filmi olan Şirinler’de çocukça değinilmiş. Bana kalırsa bunda rahatsız edici hiçbir unsur yok. Ayrıca şirine üzerinden Marilyn Monroe’ya gönderme yapmakta bence ince ve hoş bir fikir olmuş.
- Şirinler’in bizim dünyamızda kendi çizgi romanlarını bulmalarını, ekibin vicdanları rahatlatmak için bilerek yaptıkları bir hata olarak adlandırmak son derece acımasız bir iddiadır. İnternet ve Sahaf sahnelerinde Peyo’ya yapılan saygı duruşları bence son derece zekice.
- Hayattaki en değerli farklıklarını kurtarmak için örgütlenmeleri Şirinler’i bir ‘çete’ yapacak ise varsın ‘çete’ olsunlar.
- Şirin Baba kullanılarak 300’e yapılan gönderme konusunda maalesef İddia Makamına karşı diyebilecek hiçbir şeyim yok. Çünkü bende onunla aynı fikirleri paylaşıyorum.
- Sayın İddia Makamı ne istiyorsunuz? Filmin sonunda Gargamel’e otobüs çarptığında da ölse miydi yani? Bu nasıl bir bakış açısıdır böyle? Çocuk filmi diyince sadece animasyonlar mı akla gelmeli. Oysa gerçek dünyada gerçek oyuncularla çekilmiş çocuk filmleri de var ve onlarda da buna benzer sahneler görüyoruz.
- Verilmek istenen mesaj, filmin sonunda Patrick Winslow’un karısının gözlerinin içine bakarak Odile ile telefonla konuştuğu sahnede veriliyor. İddia Makamı kusuruma bakmasın ama bunu tekrarlayacak değilim. Kendisi bu mesajı yetersiz buluyorsa ona bu filmin kendisinin de sürekli tekrarladığı gibi bir çocuk filmi olduğunu hatırlatmak isterim. Unutmadan reklam şirketinin sahibi olan Odile üzerinden bir nebze olsun kapitalizm eleştirisi yapıldığını da belirtiyim.
Son tahlilde, yüce mahkemeden Şirinler’in görünmezlik kalkanı ile korunan köylerine geri gönderilmelerini ve Azman’ın kısırlaştırılıp Şirinler’in köyünden çok uzaktaki bir hayvan barınağına bırakılmasını talep ediyorum. Ayrıca Hank Azaria’nın Gargamel rolüyle çok başarılı bir performans sergilediği için, yönetmen Raja Gosnell’in bu filmde tıpkı Scooby-Doo filmindeki gibi gerçek insanlarla animasyon karakterleri başarılı şekilde birleştirdiği için ve senaryo yazarları ile yapımcıların sadece işlerini yaptıkları için tutukluluklarının sona ermesini talep ediyorum.
Gereğinin yapılmasını yüce mahkemeden arz ederim.
Jüri Kararını Verdi:
Şirinler SUÇLU!