K-PAX (2001)
Uzaylı olmak ya da olmamak… Aslında bütün mesele bu değil! Size K-PAX isimli gezegenden gelen birinden bahsetsem, onun hakkında ne düşünürdünüz? Yeşil renkli, koca kafalı ve pörtlek gözlü bir uzaylı olduğunu mu? Eğer düşündüğünüz buysa üzgünüm, yanıldınız! Çünkü K-PAX’ten gelen (daha doğrusu geldiğini iddia eden) Prot’un sizden ya da benden hiçbir farkı yok. İşler sadece biraz(!) karışık…
Merhaba Dünyalı!
New York’un büyük bir tren istasyonunda, göz kamaştıran bir ışık huzmesi ile aniden istasyonun ortasında belirmesinin ardından tanışıyoruz ‘O’nunla. Günlük hayatın telaşına kapılmış yüzlerce insan yanından geçip giderken, zenci bir dilenci dışında kimse tarafından fark edilmiyor. Sıradan pantolonu, sıradan gömleği ve sıradan güneş gözlükleri ile hiçte ilginç bir tip değil. Ama bu adamda (ismi Prot) sıra dışı bir şeyler olduğunu daha ilk dakikadan itibaren hissediyoruz.
Kalabalık bir tren istasyonunun Prot’un ortaya çıktığı yer olarak seçilmesi bir tesadüf olamaz herhalde! Öyle ya her gün onlarca hatta yüzlerce insan görüyoruz, belki de tanıyoruz. Ama bu kalabalıklar arasında
yapayalnız olduğumuz gerçeğini değiştiriyor mu? Ayrıca bu insan sürüsünün arasında Prot’u bir tek dilencinin fark etmesi de önemli bir ayrıntı. Çünkü tren istasyonunda yardıma muhtaç olan tek kişi, tekerli sandalyesinde biraz para kazanmayı hedefleyen bu dilenci. Kısa bir süre sonra ise Prot, çantası çalınan bir kadına yardım ediyor ve polisler tarafından yakalanıyor. Burada “yardım eder”in altını çizmek lazım. Çünkü bu ‘O’nun neden geldiğinin bir cevabı olabilir! Tabi eğer gerçekten çok uzaklardan geldiyse…
Şimdi bir düşünün, bir adam size gelip “Ben ‘Dünya’dan 1000 ışık yılı uzaklıkta, yörüngesinde 7 tane ‘Ay’ bulunan ve iki ‘Güneş’i olan bir gezegenden geliyorum, bu gezegenin ismi de K-PAX!” dese onu ne kadar ciddiye alırdınız? Hadi itiraf edin, sizde ona deli gözüyle bakardınız değil mi? Evet, maalesef yetkililerde onu ciddiye almıyor ve Prot soluğu Manhattan Psikoloji Enstitüsü’nde alıyor.
Doktor ve Hasta(lar)
Dr. Mark Powell, diğer hastalarında da olduğu gibi Prot’u sıradan bir hasta (aslında söylemek istediğim kelime ‘iş’) olarak görür. Hastaları onun için sadece birer iştir ve Doktor Powell kelimenin tam anlamıyla bir işkoliktir! Bu yüzden ailesine de zaman ayır(a)maz. Fakat çok geçmeden Prot’un diğer hastalardan farklı olduğunu görür ve onu çözmeyi bir saplantı haline getirir. Bu gizemli adamı çözememek onu daha gizemli kıldığından olsa gerek, Doktor Powell hayatındaki her şeyi bir kenara iterek Prot’u anlamaya ve ona yardım etmeye çalışır. Tabi sonradan fark edeceğiz ki aslında yardıma muhtaç olan Prot değil ‘Diğerleri’dir!
Mesela Prot, ölüm korkusu ile boğuşan Ernie’ye yaşamanın güzelliğini öğretir, her şeyin ve herkesin kötü koktuğunu düşünen Sal’e aslında çok güzel kokan bir dünyada yaşadığını gösterir, 11 yıldır ölmüş kocasını bekleyen Doris’e yaşama umudunu yeniden aşılar ve Howie’yi mavi kuş ile tekrar hayata bağlar… Anlayacağınız bir K-PAX’li Dünya üzerinde yaşayan pek çok insanın hayatını değiştirir. Daha öncede söylemiştim değil mi? Prot, Dünyalılara yardım etmek için gelmiş olabilir mi?
Kim bu Prot?
Prot, 27 Temmuz’da gideceğini söyledikten sonra Doktor Powell’ın araştırmaları hız kazanır. Ve en önemli soru şudur: “Kim bu Prot?”
Prot’u ilk tanımaya başladığımızda meyveyi seven biri olduğunu keşfediyoruz. Hatta meyveleri büyük bir iştahla yediğini görüyoruz. Sonra K-PAX’te bir aile yapısı olmadığını öğreniyoruz. Ayrıca K-PAX’de üremenin son derece meşakkatli bir olay olduğu tüm ince detaylarına kadar bize anlatılıyor. Bunları şöyle bir not ettikten sonra Doktor Powell’ın Prot’u hipnoz ettiği sahneleri hatırlayalım. Prot, hipnozun etkisi altında iken bir arkadaşından bahseder. Mezbahada çalışan bu adamın karısı ve çocuğu vardır. Bir anlamda arkadaşı Prot’un tam tersidir.
Ardından Prot’un bu adam (Robert Porter) olduğunu göreceğiz. Robert, karısı tecavüz edilip öldürüldükten sonra tecavüzcü adamı öldürüyor ve kendini kayalıklardan aşağıya atıyor. Burada akla iki soru geliyor. Zaten film boyunca (hatta film nihayete erdiğinde bile) bu ikilemden kurtulmak mümkün değil! Çünkü yönetmen bizi Prot’un önce uzaylı olduğuna, daha sonra karısı öldürülmüş bir şizofren olduğuna ve ardından da tekrar uzaylı olduğuna inandırıyor. Fakat kesin bir cevap verdiğini söylemek oldukça güç. Bu tamamen sizin hangisine inandığınızla alakalı!
Farz edelim ki Prot bir uzaylı. Hemen akla “Peki, neden insana benziyor?” sorusu geliyor değil mi? İsterseniz bu soruya da Prot’un “Sabun Köpüğü” repliğini hatırlatarak verelim.
Sabun köpüğü neden yuvarlaktır? Sabun köpüğü yuvarlaktır, çünkü o enerjisinin en yetkin olan biçimdir. Bu nedenle, gezegeninizde size benziyorum. K-PAX’de ise bir K-PAX’liye benzerim.
Yani anlayacağınız Prot, Robert Porter’ın bedenine girip onu Doktor Powell’a yönlendirmiş bir uzaylı olabilir. Ama olmayabilir de! Çünkü bunun tersini savunabileceğimiz birçok bilgi filmde bize veriliyor. Tabi şimdi bunları tek tek sayarak filmi henüz izlememiş olanların seyir keyfini baltalamak istemiyorum.
İki Aktör: Kevin Spacey ve Jeff Bridges
The Usual Suspects (1995) filmindeki olağan üstü performansı ile insanları şoke eden ve birçok sinemaseverin gönlünde bu filmdeki rolü ile taht kuran Kevin Spacey bence hem biraz(!) haksızlığa uğramış hem de şanssız bir aktördür. Yine aynı yıl rol aldığı se7en filmini örnek olarak verebiliriz mesela. Soğukkanlı katilimiz John Doe karakteri için başlangıçta düşünülen isim Kevin Spacey değilmiş! Peki, kimmiş bu rol için düşünülen isim? REM grubunun solisti Michael Stipe imiş! Fakat Tanrıya şükürler olsun ki, plak şirketi son anda yeni bir tura çıkmalarını isteyince, rolü geri çevirmek zorunda kalmış. E sonrası malum, John Doe rolünün sahibi -başlangıçta geri çevrilen- Kevin Spacey oluyor.
Düşünsenize se7en filminde taş çatlasın 20 dakika gözüken bir adam, bu filmin en akılda kalanı olmayı nasıl başarıyor? Fakat Akademi tarafından görmezden gelinen en iyi seri katil filmi se7en gibi, sinema tarihinin en psikopat seri katiline hayat veren Kevin Spacey’de görmezden gelindi. Ta ki American Beauty filmine kadar. The Usual Suspects filminden sonra ikinci Oscar heykelciğini de bu film ile kucaklayan Kevin Spacey’nin maalesef bu filmlerden sonra oynadığı hiçbir filmde -birkaç istisna hariç- akılda kalan bir rolü yok. İşte bu istisnalardan biride tabi ki K-PAX filminde hayat verdiği Prot karakteri.
Sizi bilmem ama bence bu filmde Kevin Spacey olmasaydı bu derece etkileyici bir film izleyemezdik. Tamam, yine kafamızı kurcalayan başarılı bir film izlerdik ama bu denli etkileyici olmazdı. Özellikle hipnoz sekanslarında kelimenin tam anlamıyla döktüren Kevin Spacey, oldukça yardımsever, hafif ukala, biraz muzip ve zeki K-PAX’li Prot rolü için biçilmiş kaftan!
Gelelim takıntılı doktorumuz Powell’a. Kevin Spacey’nin karşısında onun oyunculuğu altında ezilmeyen bir aktör olmayı başaran Jeff Bridges son derece sade ve tutarlı oyunuyla Dr. Mark Powell’a tam kıvamında hayat veriyor. Böylece iki oyuncuda birbirlerini dengeliyorlar. Genelde The Big Lebowski filminin Jeffrey Lebowski’si olarak hatırladığımız Jeff Bridges’in, toplam 6 kere Oscar’a aday olsa da sadece Crazy Heart ile Oscar’ı kazandığını da hatırlatalım.
Yönetmen, Senarist ve Müzikler
Aslında Iain Softley denince akla -K-PAX’den önce çektiği- The Wings of the Dove ve -K-PAX’den sonra çektiği- The Skeleton Key filmleri gelebilir. Ama şüphesiz yönetmenin en başarılı filmi K-PAX’tir. Seyircinin kafasını karıştırdığı, seyirciyi içinden çıkılmaz bir ikilime düşürdüğü ve sürekli düşündürdüğünü göz önüne alırsak K-PAX evrenine yakışır bir film çektiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Gene Brewer’ın yazdığı 4 kitaplık K-PAX serisinin (5. kitap da yolda) ilk kitabından uyarlanan filmin senaryosunda Charles Leavitt’in imzası var. The Sunchaser (1996), The Mighty (1998) ve Blood Diamond (2006) gibi filmlerin senaryolarına imza atmış olan Charles Leavitt başarılı bir senaryo kaleme almış. Özellikle Prot ve Doktor Powell arasında geçen diyaloglar oldukça etkileyiciler.
Filmden bu kadar bahsettikten sonra filmin insanı büyüleyen müziklerinden bahsetmezsek olmaz! Fakat Iain Softley’in gedikli bestecisi Ed Shearmur’un yapmış olduğu müzikleri kelimelerle anlatamayacağım için “Grand Central”i dinlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum.
Film bittikten ve siyah ekranda yazılar belirdikten sonra, kafanızda hala soru işaretlerinin olacağına emin olabilirsiniz. Jeneriğin sonuna eklenmiş sahneyi izlediğinizde ise bu soru işaretlerine bir yenisi daha eklenecek. Çünkü başından beri Prot’un bir uzaylı olduğuna inanmayan Doktor Powell’ın teleskop ile yıldızları izlediğini ve gülümsediğini göreceksiniz. Peki, siz neye inanıyorsunuz?
Robert Porter olduğum ihtimalini kabul edeceğim. Eğer sen K-PAX’li olma ihtimalimi kabul edersen.
Prot’un Günlüğünden Kareler