Attack on Titan – 1. Sezon (2013)
Yıl 845. Distopik bir dünyadayız. 100 yıl boyunca huzurla yaşayan insanoğlunun başına büyük bir felaket geliyor. 100 yıl önce ne olmuştu, peki şimdi ne oluyor? Titanları duymuşsunuzdur. Hani şu Olympos dağında oturan Tanrıları, az kalsın tahtlarından edecek devler. Titanomachia olarak da bilinen Kozmik savaş sonrasında yüce Zeus’umuz Titanları yeraltına sürgüne gönderir ve iktidarı ele alır. Yani belli bir dönem ortaya çıkan, huzur bozucular olarak görebiliriz Titanları. Bu Titanlar, Yunan Tanrılarından sıkılmış olacaklar ki bizim masum halkımıza saldırıyorlar…
Antik Yunan’dan ödünç alınan Titanlar, animede baş düşmanlar olarak insanoğlunun neslini kurutup cesetleri de çamaşır niyetine asma peşindeler. 100 yıldır rahat olan insanlar boyları 15-20 metre civarında değişen Titanlardan, korunabilmek için şehirlerinin etrafını dev surlarla kaplıyorlar. Bu surların boyu 50 metre. Çok güvendikleri surlarının önüne bir gün 60 metrelik Titan dikiliveriyor ve Tsubasavari bir şekilde surun kapısına tekme atıveriyor. O güne kadar literatürde olmayan boya sahip Titan, halkta büyük telaş yaratıyor ve insanlar kademeli olarak geri çekilmeye başlıyor. Tabii bu geri çekiliş şehrin surlar içindeki en dış kısmından en iç kısma doğru olmakta. Animenin en kilit kısmı da burada yatıyor. Biz ilk sezon itibariyle aynı bölgede olan biteni izliyoruz. 6-7 kadar bölüm de dışarda, ormanlık alanlarda geçiyor.
Orta çağda geçen kale kuşatması gibi iç içe olan bu duvarlar çember halinde olup adları içten dışa Sina, Rose ve Maria’dır. Bu şehirler Almanya’da ki Nördlingen şehriyle benzeşmektedir. Her bölge yitirildikçe, geriye doğru yani iç bölgelere kaçılmakta, nihayetinde kaçacak bir yer kalmayacağını bilmek animeyi daha da heyecanlı kılmıştır. Dış bölgeden iç bölgeye doğru sosyal statüde değişmekte. En dışta yoksul kimseler ve savaş birlikleri konuşlanmış. Ölüme merhaba diyecek olanlar burada yaşıyor da diyebiliriz. Sina’da da kral ve soylular olanlar hiçbir şey umurlarında değilmiş gibi gününü gün etmekteler. İşte böyle bir uçurum hâkim insanlığın son kalesinde. Ama şanslı olan belki de ölümü ilk tadanlardır. Çünkü zekâları olmayan Titanların saldırıları arttıkça hem hayatta kalanların psikolojileri bozuluyor hem de erzakları azalıyor. Attack on Titan, işte bunu çok iyi görselleştiriyor. Zaman geçtikçe geriye kalan insanların ruh halini görmek, Freud’den ders almak kadar zevkli yansıtılmış.
Türk Olsa Adı Erencan Olacak Yiğidimiz
Shiganshina şehri bahtsız bir yer. Çünkü burası surların bittiği yerde bulunuyor ve üstelik baş karakterimiz Eren Jaeger’ın da yaşadığı alan. Kendisi Türk olsa adı Erencan olacak karakterimiz Eren ve en yakın arkadaşı Mikasa Ackermann, mega Titan’ın saldırısına yakından tanık oluyorlar ve şimdi söylersem keyif kaçıracak şeyler yaşıyorlar. Bu gençlerin yanına üçüncü kişi olarak da Armin Arlert’i ekleyelim. Uzun zaman boyunca kız mı erkek mi karar veremediğim velet, önceleri pasif kişiliği ile beni ayar etse de zaman geçtikçe grubumuzun beyni rolünü üstleniyor. Fiziki gücü birçoklarına göre zayıf kalsa da hepsinden zeki olduğunu söyleyebilirim. Kim bilir belki animede zaman atlaması olur ve onu daha da güçlü görebiliriz.
Hikâye aslında bu gençlerin orduya gitmesi ile başlıyor. Eren’in hayali surların dışındaki dünyayı görebilmek ve bunu gerçekleştirebilmesinin tek yolu “Keşif Birliği” askeri sınıfına üye olmak. Geçerli bir sebep yüzünden hayatı pahasına Eren’i koruyacak olan Mikasa da onun peşinden bu maceraya dalıyor. Armin’de her zaman arkası kollanan, küçük kardeş kontenjanından faydalanarak bunların peşine takılıyor. “Keşif Birliği” haricinde şehirde “Askeri İnzibat” ve “Garnizon Askerleri” birimleri de bulunuyor. Bu mevkilere yeteneğine ve yapacağın göreve göre dahil oluyorsun. Bizim çocukların girdiği birlik, Osmanlı ordusunun başındaki Deliler birliği adeta. Onlara şimdilik ölüme meydan okuyan tim diyelim.
Animenin Başarısının Arkasındaki Sır
Hajime Isayama tarafından yazılan manganın animesinin ilk sezonu 25 bölüm sürmekte. İnternette forumlara baktığımda ilk sezonu bir günde bitirenlerin olduğunu gördüm. Bunun sebebini anlamam uzun sürmedi. Her ne kadar bende izleme ivmesi düşse de gerçekten de bir sonraki bölüme hiç düşünmeden geçerken buluyorsunuz kendinizi. Bunun sebeplerinden biri animenin salt dövüş üzerine kurgulanmaması. Evet kan gövdeyi değil ense arkalarını götürüyor ama bunlar animenin asıl mevzusu değil. Çünkü adeta satranç mücadelesi gibi insan ve Titan mücadelelerini izleye dururken, genel olarak yedi sekiz tane cevaplamayı bekleyen gizem var.
Birçok animede tahminde bulunurum ama inanın Attack on Titan’ı izlerken beynim duruyor ve tahmin bile etmiyorum. Animeyi akışına bıraktım. Yok artık dediklerim çoğaldıkça sadece keyif almaya odaklanır oldum. Çünkü teori üretmek çok zor bu anime için. Misal vermek gerekirse, Titanlar neden insanlara saldırıyor? Neden başka canlılara zarar vermiyorlar? Hadi buyrun, ayıklayın pirincin taşını! Daha bunun gibi merak ettiğim bir sürü soru var ve yapımcıların bu soruları kolay kolay cevaplayacağını zannetmiyorum. Şunu söyleyeyim, ilk sezon itibarıyla, oyun raconuna göre söylemek gerekirse bölümün yüzde 20’si açıldı diyebiliriz.
Attack on Titan, 2006 yılında one-shot tarzında yayınlanmış, serinin potansiyeli ise 2009 yılında aylık yayınlan Bessatsu Shonen Magazine dergisi tarafından fark edilip serileştirilmişti. Ondan sonra da konsol, mobil oyunlar, tişörtler, çantalar derken moda ikonu halini almıştır. Ama yine de neden bu anime bu kadar popüler, büyüsü ne bu animenin, gelin bunu size maddeler halinde anlatmaya çalışayım.
- Bir karakteri sevdiniz ona tutuldunuz, pat mevta oldu. Sonra yedek karakterinize geçtiniz, ölen için “ben zaten onu çok sevmiyordum” dediniz. Bir baktınız yeni seçtiğiniz karakterinizde öldü. Attack on Titan’da duygusallığa yer yok. Cehenneme çeyrek kalanın arifesinde herkesin ölmesi çok normal ve siz bunları izliyorken olanlara üzülseniz de kabul ediyorsunuz. Baştan kabul edelim şunu, Titanlar insanlardan güçlü ve insanların gerilla savaşından başka seçeneği olursa vay hallerine. Üstelik 20 senede sadece üç karakteri öldürerek elini korkak alıştıran Eiichiro Oda’ya selam olsun. Animede karakterlerin dikkatsizliği ya da zayıflıklarının telafisi yok. Ya Titan tokadıyla sinek gibi avlanıyorlar ya da insan dürüm haline getirilip Titanlar tarafından hunharca yeniliyorlar.
- Diğer güzel yanı ise seslendirmesinin muazzam başarılı olması. Animelerle arası iyi olanlar seslendirmenleri tanımasa da ya da bu sesleri daha önce nerde duyduğunu çıkartamasa da aşina olduğunu hemen anlayacaktır. Eren’i seslendiren Kaji Yuki, Levi’ye Kamiya Hiroshi ve Armin’e Inoue Marina hayat veriyor ve her biri alanında başarılı, kariyerli seslendirmenler.
- Animeyi ilk izlediğimde Death Note’un mekaniklerine çok benzetmiştim. Her bölüm sonunda bir sonraki bölümü heyecanla açacağımız bombalar patlıyordu ve Yagami Light gibi karakterler bu animede fink atıyordu. Akıl oyunlarının olduğu, teoriler üreteceğim, o teorilerin çöpe atılacağı animeleri çok seviyorum ve Attack on Titan’da böyle bir anime. İşte Death Note’a da benzerliği bu yapılarından kaynaklı. Yönetmeni de Death Note’un yönetmeni Tetsuro Araki olunca benzerliğin sebebi ortaya çıkıyor. Doğru bir seçim olmuş. Her duyduğumda doğu esintileri tadı aldığım, gizemli bir yanı da olan müziklerin icrasını da Hiroyuki Sawano üstlenmiş. “Kill La Kill”, “Aldnoah.Zero” gibi animelerin müziklerinden kulağımız aşina zaten kendisine.
- Görünenin ardında çok büyük olaylar dönüyor. Alt metinlere boğulmuş bir anime. Ama bu alt metinleri okumak içinde yeterli birikime sahip olmak gerekiyor. Nasıl Matrix filmi çıktığında onu sadece uzak doğu dövüş koreografilerini izleyerek ve silahların patlamasını ağzımızdan salyalar akarak seyrettik ama sonra görünenin arkasında büyük olaylar döndüğünü gördük. Çok çok geriye gittik. Ta Platon’un Mağarasına kadar. Bu animede de Antik Yunan’a kadar yolumuz düşecek sanırım. Belki cevabı Jason ve Arganotlarında bulacağız belki de felsefesini anlamak için Oedipus, Odyseus, Herakles, Theseus, Perseus’a bakmamız gerekecek. Bu mitolojik karakterler bizim Eren’i, Armin’i, Mikasayı birer birer temsil ediyor olmasın. Bilemeyiz!
- Gelelim askerlerin kullandığı savaş aletine. Kullanmak istemeyenimiz yoktur sanırım. Tabi mümkünse Titanların olmadığı bir yerde uçmak isterim! Tasarım harikası bu teknolojik aygıt (animede geçen ismiyle üç boyutlu manevra cihazı), karakterlerin Spider-Man gibi ağaçtan ağaca, çatıdan çatıya uçmasını sağlıyor ve Titan kesmek için ellerindeki tek güç. Boysal dezavantajı kapatan bu aletin de bir sonu var nihayetinde. Gazla çalışıyor ve kısıtlı bir sürüş sunuyor. Üstelik açık alanda tam bir muamma kendisi. Ama bulanın ellerine sağlık.
- Levi faktörü. Bence animenin aşırı derecede fazla fan kitlesine ulaşmasının sebebi kendisi. Karizması, cool kişiliği, yetenekleri ve tek başına bir ordu olan Levi, Titanların soyunu kurutacak gibi gözüküyor. Bir kere çok hızlı. Belki de Mikasa ile birlikte en güçlü kişi. Erwin’i henüz savaşırken görmedik, hatta komutanlardan Pixis’ide görmedik ama neticede animenin en yetenekli ve gücünü zekasıyla birleştiren karakteri. 2014 yılının ağustos ayında Kadokawa’nın Da Vinci dergisinde okurlar tarafından bir anket yapılıyor. En popüler, sevilen karakterler soruluyor. Bilin bakalım listenin başında kim var? Eren dururken Levi’nin birinci olması her şeyi açıklıyor. Levi, anlatılmaz izlenir. Onunla aynı safta savaşmak bir şereftir.
Tavsiye Eder miyim?
4 sezon sürecek olduğunu bildiğimiz Attack on Titan, halihazırda 2. sezonunu bitirdi ve 3. sezonuna start vermeyi bekliyor. Bir ara manga editörlerden birinin karısını boğarak öldürdüğünü duyunca akıbetinden şüphe ettiğim seride şimdilik bir sıkıntı yok ve yoluna dolu dizgin devam ediyor. Çizgisinden 2. sezonda bir şey kaybetmediğini duyduğum serinin bir sonraki sezonunu da yakında izleyerek sitemizde sizlere görüşlerimi açıklayacağım. Velhasıl kelam Attack on Titan, birinci sezonu ile beklenenin fazlasıyla veriyor ve eşine az rastlanır ya da bir daha rastlanmayacak bir performans sergiliyor. Yaz aylarına girdiğimiz şu dönemde, kısa sürede tüketebileceğiz ve bir koyup on alacağınız bir seyirlik keyif. Görüş ve yorumlarınızı sayfanın altına yazmayı unutmayın. Titanlarla olan savaşınızda şansınız ve üç boyutlu manevra cihazınızın yakıtı bol olsun. Defaatle tavsiye ediyorum!
Yazar: Umut Uçan