Maksat Sinema Olsun “8” Yaşında: Alelade bir Hikaye

Maksat Sinema Olsun “8” Yaşında: Alelade bir Hikaye

Takvimler 31 Temmuz 2011 tarihini gösterdiği zaman “Her şey  bir  Rüya  ya  da  Maksat  Sinema  Olsun” demiştik. Şimdi aradan tam sekiz yıl geçti, anlayacağınız Maksat Sinema Olsun şimdi sekiz yaşında! Bildiğiniz gibi her senemizi bir hikaye ile kutluyoruz. Bu sene de geleneği devam ettirerek, Uğur Tatar‘ın yazdığı ilginç bir bilim-kurgu hikayesi olan “Alelade bir Hikaye” ile sizleri baş başa bırakıyoruz.


Gecenin karanlığı bir kâbus gibi üzerine çökmeden önce, ışığa ulaşmak için var gücüyle kanatlarını çırpıyordu. Nihayet ışığın geldiği yere ulaşmayı başardı. Ardından içeriye girebileceği bir delik aramaya başladı. Binanın etrafını hızlıca turladıktan sonra üst katlarda bir pencerenin açık olduğunu fark etti. Artık derman kalmamış kanatlarını zorlukla hareket ettirerek pencereden içeri girdi. İçerisi sanki gün yeni doğmuşçasına aydınlıktı. Gözleri bir anlığına kamaştı; tekrardan görebildiği zaman etrafına şaşkın bakışlar attı.

Bu uçsuz bucaksız gibi gözüken binanın içinde, domino taşları gibi dizilmiş, farklı boyutlarda bir sürü cam küre vardı. Şeffaf bir sıvı ile dolu olan cam kürelerin içinde ise insan benzeri siluetler, cenin pozisyonunda, hareket etmeden öylece duruyorlardı.

Yavaşça en yakınındaki küreye doğru uçtu. Tam o sırada kürenin içindeki dev siluet bir anlığına hareket etti. Korkup geri kaçtı ve pencerenin kenarına kondu. Bir süreliğine kıpırdamadan kürenin içindeki dev siluete baktı. Siluetin artık hareket etmediğine kanaat getirdikten sonra tekrar kürenin yanına uçtu. Kürenin altındaki tabelayı güçlükle okudu. Tabelada “Shelley’nin Canavarı” yazıyordu. Canavarın yüzüne baktığında vücudunu saran o iğrenme hissi yüzünden daha fazla dayanamadı ve hızlıca kürenin yanından uzaklaştı. Dinlenmek için bir başka kürenin üzerine kondu. Bu kürenin içinde sarışın, küçük bir çocuk vardı. Yüzünde tarifi imkânsız bir memnuniyet belirtisi taşıyordu. Tabelayı okudu ve “Demek prens he!” diye sevimsiz bir şekilde sırıttı. “Sen baya küçük bir prenssin.” diye de eklemeyi ihmal etmedi. Tabelada “Exupéry’nin Prensi” yazıyordu.

Bir oraya bir buraya uçup cam kürelerin altlarındaki tabelaları okurken, yorgunluğunu iyice unuttu. O sırada diğer kürelerden çok daha küçük bir küre gözüne takıldı. Ve büyük bir merakla bu kürenin yanına doğru uçtu. Kürenin içindeki küçük şey onu bir hayli şaşırttı. Çünkü bu “şey” tıpkı ona benziyordu! “Ne yani, bunun ne özelliği var? Alelade bir sinek işte!” dedi öfkeyle ve başını tabelaya doğru çevirdi. Tabelada “Hamsun’un Sineği” yazıyordu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir