Damdaki Kemancı, Elveda Rumeli ve Göç Üzerine

Damdaki Kemancı, Elveda Rumeli ve Göç Üzerine

1907 yılında “Tevye’nin Kızları” adıyla çıkan kitabın tiyatro, sinema gibi birçok uyarlaması yapılmış, günümüze kadar birçok varyasyonu üretilmiştir. Hatta güncel tarihte Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde müzikal tiyatro olarak oynamaktadır.

Fiddler on the Roof / Damdaki Kemancı (1971)  

Aynı adlı müzikal tiyatro eserinden uyarlanan 1971 ABD yapımı müzikal bir filmdir. Orijinal ismi Fiddler on the Roof olan film Türkçe’ye Damdaki Kemancı olarak çevrilmiştir. Haim Topol, Lenoard Frey, Norma Crane, Paul Michael Glaser, Rosalind Harris, Molly Picon, Neva Small gibi isimleri izlediğimiz filmin yapımcılığını ve yönetmenliğini Norman Jewison yapmaktadır. Senaryosunu ise Joseph Stein yazmıştır.

Bu filmin hikayesi aslında daha eskiye dayanır. 1907 yılında Sholom Aleichem tarafından yazılmış olan “Tevye ve Kızları” adlı kitap Damdaki Kemancı adıyla bir müzikal olarak 1964 yılında Broadway de sahnelenmiştir. 1971’de ise beyaz perdede yerini almıştır.

Film 1972 yılında Altın Küre Komedi veya Müzikal dalında En İyi Film ödülü, En İyi Erkek Sinema Oyuncusu ödülü, aynı yıl En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Ses, En İyi Müzik Oscar’ı ve İtalya’nın prestijli ödüllerinden David di Donatello’da En İyi Yabancı Erkek Oyuncu ödülünü almıştır.  

Rusya’da küçük bir Yahudi kasabasında yaşayan, fakir bir adam olan, Sütçü Tevye’nin hikayesini anlatır film. Tevye bir yandan ailesinin geleneklerini korumaya çalışır, bu nedenle değişen dünyaya ayak uydurmakda zorlanır. Bir yandan da zengin bir adam olmanın hayallerini kurar. Tevye’nin üçü evlilik çağına gelmiş toplam 5 kızı vardır. Ve bu üç kızını kendi istediği adamlarla evlendirmeyi arzular. Fakat olaylar çok da onun istediği gibi gelişmez.  

Bu fakir sütçü filmin başından beri ilk önce izleyici ile sonra kendi ile daha sonra da tanrı ile konuşur. Filmin başında ki konuşmasında filme adını veren ‘Damdaki Kemancı’ nın aslında bir imge olduğundan bahseder. Düşme tehlikesine, dengede kalmanın zorluğuna rağmen büyük bir azimle damda keman çalmaya devam eden kemancı aslında Tevye’nin yoksullukla ve yaşanan toplumsal değişimle olan mücadelesini temsil eder. Tevye bu mücadelenin ne kadar zor olduğundan bahseder. Bu mücadeleyi kolaylaştıran unsurun gelenekler olduğunu belirtir. Ona göre gelenekler toplumsal yaşamın her alanında gerekli düzenlemeleri yapmıştır. Hangi durumda nasıl davranılması gerektiğini gelenekler öğretir ve hayatı kolaylaştırır. Tevye’nin gelenekler üzerine kurulu yaşamının temelinden sarsılması Perchik’in kasabaya gelmesi ile olur. Perchik üniversite okumuş yoksul bir gençtir. Yemek ve yatacak yer karşılığında Tevye’nin kızlarına eğitim vermeye başlar.  

Filmin devamında Tevye’nin kızlarının evlilik süreçlerini izleriz. Tevye kızların kendisinin istediği kişilerle evlenmeleri gerektiği konusunda inat etse de zamanla kızlarının kendi iradeleri ile verdikleri evlilik kararlarına saygı gösterir. Gelenekleri göz ardı eder. Değişen toplumsal düzene uyum sağlamaya başlar. 

Perchik karakteri filmde kritik bir konumdadır. O dönem ülke genelindeki baş gösteren devrim hareketinin bir simgesidir. 1917 yılında gerçekleştirilecek olan Bolşevik Devrimi’nin ideolojik fikir temellerinin atıldığı yıllardır. Perchik de filmde açıkça belirtilmemesine rağmen sosyalist bir kimliğe sahiptir ve bu politik hareketlerden birine dahildir. Tevye’nin kızlarından birine aşık olur ve evlenirler. Daha sonra birlikte bu devrim hareketine katılmak için kasabadan ayrılırlar. Tevye’nin bu sırada sarf ettiği ‘para dünyanın lanetidir’ sözü de filmin dünya görüşüne dair ipucu verir.  

Filmin devamında ülke düzeni iyice bozulur. Yıllardır dostça yaşadıkları komşularıyla bir sabah düşman olarak uyanırlar. Artık yurtları onlar için ölüm demektir. Bu bölgede yaşayan Yahudiler alın yazıları olan sürgün ile bir kere daha karşı karşıya kalır, yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda bırakılırlar.  

1905 yılındaki devrim sürecinin başlangıcı Sergei Eisenstein’in 1925 yılında Potemkin Zırhlısı filminde bilinçaltımıza kazınmıştır. 1971 yılında çekilen Damdaki Kemancı ise bu devrimin arka planına götürür bizleri. Ayrıca  filmde muazzam bir görüntü yönetmenliğinin olduğunu belirtmeliyim. Filmin özellikle müzikal kısımlarında izlediğimiz muhteşem görüntüler estetik açıdan oldukça doyurucu.

Yeşilçam’ın “Damdaki Kemancı”sı (1972)  

Bu muhteşem filmin 1972 yapımı Hulki Saner imzalı Yeşilçam uyarlaması da yapılmış. Filmin oyuncu kadrosunda ise Alev Sezer, Ayşin Atav, Ayten Gökçer, Cihan Ünal, Cüneyt Gökçer, Engin Çağlar, Esen Püsküllü, Macide Tanır, Renan Fosforoğlu, Sabahat İzgü gibi isimler yer alıyor. Bu uyarlama filmin orijinalinin yanında oldukça yetersiz kalmasının sebebi filmin özellikle prodüksiyon açısından zayıf olmasıdır. Fakat buna rağmen filmde oldukça komik diyaloglara rastlamak mümkün.  

Damdaki Kemancı filmi ile özdeşleşen şarkı ‘If I Were A Rich Man’ 1970 yılında Tanju Okan tarafından ‘Ah Bir Zengin Olsam’ şeklinde Türkçe olarak söylenmiştir. Bu şarkı filmin Yeşilçam versiyonunda da kullanılmıştır. Filmin Yeşilçam uyarlamasında orijinaldeki olaya ve karakterlere birebir bağlı kalınmasına rağmen coğrafya değişmiştir. Bu sefer yoksul sütçü Kafkasyalı Asım’dır. Asım ve ailesinin tam olarak hangi ülkede yaşadıkları belirtilmemiştir. Asım tıpkı Tevye gibi Allah ile konuşur. Değişen toplumsal yapıyı anlamaya ve bazen direnmeye çalışır. Fakat kızlarına karşı olan aşırı merhameti ve düşkünlüğü değişime ayak uydurmasına sebep olur. Asım çarşıda süt satarken Çar’ın Türklere yaptığı ayrımcılık hakkında konuşmalar duyar. Tam bu sırada Odesa Üniversitesi’nde okuyan Kırımlı Selçuk ile tanışır. Selçuk da kendisi gibi yoksul bir gençtir. Onu kızlarına eğitim vermesi için yanına alır. Asım’ın en büyük kızı Reyhan terzi Muttalip ile, bir diğer kızı Seyhan kanun kaçağı Selçuk ile ve Beyhan ise Hristiyan Boris ile evlenir.   

Muttalip ve Reyhan’ın düğününde başlayan baskınlar gittikçe çığırından çıkar. Asım ve ailesi diğer Kafkas Türkleri gibi bu baskıya daha fazla dayanamaz ve göç etmek zorunda kalırlar. Filmde Asım’ın seyirci ile konuştuğu sahneler günümüze göre oldukça basit tekniklerle dondurulmuştur. Filmde eğlenceli Kafkas danslarına ve Kafkas müziklerine yer verilmiştir.  

Elveda Rumeli (2007-2009)

Elveda Rumeli, 2007-2009 yılları arasında, 3 sezon ATV ekranında yer alan, 83. bölümü ile final yapan bir Türk dizisi. Makedonya Manastır’ın bir köyünde çekilen dizinin oyuncu kadrosu ve teknik ekibinde Türk ve Makedonlar yer alıyor. Ali Can Yarış’ın senaryosunu yazdığı dizinin yönetmen koltuğunda Serdar Akar ve Doğan Ümit Karaca oturuyor. Erdal Özyağcılar, Şebnem Sönmez, Tolgahan Sayışman, Berrak Tüzünataç, Gülçin Santırcıoğlu, Tuna Orhan, Filiz Ahmet, Ertan Saban, Erman Saban, Caner Özyurtlu, Bedia Begovska, Elyesa Kaso, Luran Ahmeti, Recep Özgür Dereli, Suzan Akbelge, Esra Alimovska, Özlem Alimovska, Mustafa Jasar,  Mahir İpek gibi birçok ismin yer aldığı oyuncu kadrosu 3. sezon da büyük oranda değişmiştir.  

Bu dizi 2008 yılında 3. İsmail Dümbüllü Ödülleri En İyi TV Dizisi Ödülü, En İyi Televizyon Oyuncusu Ödülü, 2009 yılında 31. Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği Oskarları En İyi Erkek Oyuncu Ödülü almıştır. 

Manastır yakınlarında bir Osmanlı köyü olan Pürsıçan da Türk, Arnavut, Makedon gibi birçok farklı etnik grup bir arada yaşamaktadır. Yıl 1896’dır. Balkan harbinin ayak sesleri duyulmaya başlamıştır. 500 yıldır bir arada kardeşçe yaşayan köy halkı arasında gerginlikler de olmaya başlamıştır. 

Kahramanımız Sütçü Ramiz ve ailesi de bu köyün herkes tarafından sevilen insanlarıdır. Oldukça fakir bir adam olan Sütçü Ramiz Nasrettin Hoca, Bekri Mustafa, Karagöz karışımı bir tiptir. Ve bu kargaşa ortamında bile gülmeyi, güldürmeyi başarmaktadır. Kızlarına çok düşkün olan bir baba, yüreğinde hiç kötülük olmayan bir adamdır. Karısı Fatma ise aslında hem bu gürültücü adamı hem de evi çekip çeviren asıl kişidir. Fatma evlilik çağına gelmiş üç kızını iyi ve zengin kocalarla evlendirmek istemektedir. Fakat ne kadar zor olursa olsun kızları aşık oldukları adamlarla evlenmeyi başarmıştır. En büyük kızı Hatice babası yaşındaki zengin kasap Cabbar ile evlendirilecekken zorluklara göğüs germiş ve fakir bir terzi olan sevdiği adamla yani Hasan’la evlenmiştir. En küçük kızları Zarife en zor olanı başarmıştır. Gönlünü kaptırdığı Hristiyan Alex ile evlenmiştir. Ortanca kızları Vahide ise dönemin kadın imajına son derece aykırıdır. Uzun boylu bir esmer güzelidir. Erkek gibi silah kullanır. O da bir kanun kaçağı olan ve evlerinde saklanan Tıbbiyeli Mustafa ile evlenir.  

Dizideki bu olaylara ekstra olarak Balkanlardaki politik çözülme nedeni ile çıkan ayaklanmalar, isyanlar, baskınlar ele alınır. 500 yıl sürmüş Cihan İmparatorluğu’nun son yıllarına ayna tutan bir dizidir. Hatice ve Hasan’ın düğününde başlayan baskınlar gittikçe tehlikeli hale gelir. Dizinin sonunda Ramiz tüm ailesini kaybeder ve yurdunu anılarını geride bırakarak Balkanlardan göç etmek zorunda kalan milyonlarca insana katılır.

Sonuç

Bizim incelediğiniz birbirinden alakasız görünen bu iki film ve bir dizideki karakterler olaylar, aynıdır. Değişen tarihler ve milletlerdir. Fakat görüyoruz ki dinler, diller, milletler, tarihler, insanlar değişse de yapılan zulümler ve çekilen acılar hep aynıdır.

Kaynakça

1. http://www.agos.com.tr/tr/yazi/20125/damdaki-kemanci-49-yil-sonra-turkiyede-kult-muzikal-niye-bu-denli-populer

2. http://www.tersninja.com/gelenegin-devrimle-imtihani-damdaki-kemanci-fiddler-on-the-roof/

Yazar: Ayşenur Özdemir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir