The Predator (2018)

The Predator (2018)

Serinin 6. ve şimdilik bu son filminde, Predator ırkı yine dünyaya gelir. Karşımızda evrimleşmiş, daha güçlü, daha vahşi, devasa boyutta farklı bir Predator vardır. Bu sefer canavarı durdurma görevi keskin nişancı Quinn McKenna ve onun delilerden oluşan intihar timine kalır. Asperger sendromlu Rory McKenna ve bilim kadını Casey Bracket’te ekibe bu tehlikeli savaşta yardım eder. Dünyanın kaderi bir avuç gönüllü üşütükler mangasına bağlıdır.

Shane Black Fiyaskosu

1987 yılında görücüye çıkan serinin ilk filmi “Predator”de Hawkins rolünde izlediğimiz Shane Black, oyuncu olmasının yanında senaristlik ve yönetmenlikte yapmaktadır. Sektöre 1987 yılında “Lethal Weapon” filminin senaryosunu yazarak başlayan Black, 4 filmlik serinin tüm filmlerinin senaryosuna imza atmış; 2016 yılında çıkan “Lethal Weapon” dizisinin de senaryosunu kaleme almıştır. Senaryosunu yazdığı “The Last Boy Scout”, “The Monster Squad”, “Last Action Hero”, “The Long Kiss Goodnight” filmlerin döneminde keyifle izlenen ve beğenilen yapımlar olduğunu söyleyebilirim. Çalışkan biri olan Black, “Predator” filminin setinde bile film senaryosu yazmaktaymış. 2005 yılından sonra masa başından kamera arkasına geçen Black, film yönetmenliğine soyunur. “Kiss Kiss Bang Bang” filminden 8 sene sonra 2013 yılında büyük bir fırsat eline geçer ve “Iron Man 3” filmini yönetir. Bu filmle birlikte büyük prodüksiyonlara yetkinliği belli olan yönetmen, 2016 yılında “The Nice Guys” ve son olarakta 2018 yılında “The Predator” filmlerini  yönetir. 

Shane Black’in “The Predator” performansı ne yazık ki çok kötü. “Aliens vs. Predator: Requiem”den sonra serideki en kötü film bana göre. Bunun sebeplerine gelirsek öncelikle film komedi filmine meyletmiş. Predator filmleri gerilim yüklüdür. Aksiyonu had safhada olsa da ilk filmde bilinmezlik havası tavan yapmıştır. Askerlerin ormana girip düşman kampını yok ettiği, ölümcül çatışmaların olduğu bu sahnelerden sonra ortaya canavarın çıkması seyircileri şok etmiştir. Kendini açık etmeyen, gizlenen bir filmdir ilk film. “Predator 2”  filminde canavarı artık biliyoruzdur ama yine de her karede onu görmeyiz. Korku atmosferi korunmaya devam etmiştir. Bunun yanında Predator’e yeni özellikler eklenerek seyirciye istenen verilmiştir. İlk “AVP” filmi Predator ırkının tarihini aktarması bakımından önemlidir. İkinci AVP filmini ağzıma bile almak istemiyorum. Ergenler tarafından dayak yiyen Predator görmek kabus gibiydi. Sözü uzatmaya gerek yok. Bilimkurgu sinemasının mihenk taşlarından biri olan Predator serisini Marvel ve DC serisine benzetme projesine dönüşmüştür. “Iron Man 3” filminden sonra The Predator’u izleyin ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız. Filmde oynayan 3 oyuncunun da Marvel filmlerinde boy göstermesi de rastlantıdan öte olsa gerek.

Zorlama espiriler, mantık hatalarıyla dolu sahneler, Predator’ün gücünün doruklarına ulaşmasına rağmen şamar oğlanına dönmesi gibi bir çok görmek istemeyeceğim öge bir araya gelmiş. Shane Black’in ilk filmde Hawkins rolünü hatırlamakta yarar var: Gözlüklü, yerli yersiz espri yapan, elinden çizgi romanı düşmeyen biriydi. Ekibin komiğiydi. Billy gibi nemrut surat birine bile kahkahalar attırmıştı. Ancak cıvıktı. Zaten kendisine ilk ölen kişi olduğu için fazla tahammül etmek zorunda kalmamıştık. Ancak Hawkins’in ruhu “The Predator”de tüm ekibe sirayet etmiş. Oyuncular seviyesiz ve komik olmayan esprilerini patlatmak için sıraya girmişler adeta. Bu hamlelerin genç nesli yakalamak için yapıldığı aşikar ancak serinin özüne de ihanet edilmiş olmuyor mu? Predator’ün sırrı, uzaylı varlıkların teknolojiyle buluşması ve insanlığa kök söktürmesidir. Bu filmde Black resmen gramla izleyicilere bilgi veriyor. Her filmde yeni teknoloji beklediğim Predatörler hakkında ve serinin geneli hakkında radikal bilgilerden ziyade suya sabuna dokunmayan veriler çekebiliyoruz. CGI ve oyunculuklarda sırıtıyor, izlediğim film ne yazıkki son Predator filmi bile olabilir.

Darwin’in Predator’u

Predator filmlerinde Animatronic efektler, gerçek kostümler ve minimum CGI vardır. Bu son filmde ise CGI’ın dibine vurulmuş ancak çok fazla belirgin ve filmin kalitesini aşağıya çekiyor. Bilgisayar müdahalesinin belirgin olduğu o anlarda tüm algım bir anda kayboluyor. Sinemanın o hipnotik özelliğinden bir anda çıkıveriyorum. İşte bu uykudan ani uyanışları bu filmde çok fazla kere yaşadım. Oysa ki filmin açılışında izlediğimiz uzay gemisi ve onun portal açıp dünyaya gelmesi sahnesi CGI olarak başarılı ve filmin merak unsurunu arttıran bir sahneydi. Ancak diğer bilgisayar tasarımları ne yazık ki bu sahne gibi devrimsel değiller.

Meksika ormanlarına acil iniş yapan (!) Predator uzay gemisi içinde bir takım yenilikleri de beraberinde getiriyor. Bunlar daha önceki filmlerde görmediğimiz Predator teknolojileri. Bu silahlara ve cihazlardan bahsetmeden önce filmin yine orman atmosferini fazlasıyla kemirerek geçmişe rahmet okutuyor. İlk gördüğümüz Predator teknolojisi “Harry Potter” evreninden bildiğimiz Quidditch müsabakalarında oyunculara kök söktüren “Golden Snitch” benzerliği ile özgünlükte sınıfta kalan görünmezlik aleti. Kaldı ki bu teknolojiyi Predator’ün değil de insanın kullanması serinin geldiği noktayı görmemiz adına önemli. Yavaş yavaş bu serinin  sonuna geldiğimizi ve artık evrenin çıkmaza girdiğini söyleyebilirim. Bir önceki film olan “Predators” de Noland karakterinin Predator kaskı takıp görünmez olması ve kendi iddiasına göre 3 Predator’ü öldürmesinden sonra, bu filmde de yine bu yuvarlak cisim sayesinde görünmez olan bir insanımız var. Predator silahlarını kullananları daha önce “Aliens vs. Predator: Requim” filminde de görmüştük. Bu sefer ise bu son filmde yapımcılar kendi mezarları kazdıklarının farkındalar  mı bilmem ama çok yanlış hareketlerde bulunmuşlar. Iron Man zırhını anımsatan gelişmiş Predator zırhının gösterilmesi ve gelecek muhtemel devam filmlerinde baş aktörün bunu giyecek olması Predator filmlerinin ruhunu yok edecektir. İnsanların teknolojik gelişmeye sahip Predatorler karşısındaki acizliklerini artık göremeyecek olmamız bana kalırsa seyretme amacımı törpüleyecektir. Yani ister istemez denge bozulacak, seri korku ve bilim kurgudan uzaklaşıp salt aksiyona meyledecektir.

Predator dünyaya gelirken vahşi köpeklerini de yanında getirmiş. Bu köpekleri daha önce “Predators” filminde de görmüştük. Bu sefer tipoloji olarak daha farklılar. Bu filmde CGI olarak da çok fazla sırıtıyorlar. Vurulma anları, koşarken ki vaziyetleri “ben efektim, ben efektim” diye bağırıyor. Kaldı ki sadece tipoloji değil zekaları da değişkenlik gösteriyor bu filmde. Köpeklerden biri hemencecik evcilleşiyor ve sevimli ev köpekleri moduna giriyor. Komedi ağırlıklı olmuş dediğim sahnelerden biri de bu vahşi uzaylı köpeklerin bir anda saf değiştirip kuyruğunu sallayan, sahibinin peşinden ayrılmayan Golden’e dönmesi hiç olmamış. Ne gerek var ?

Evrimleşmiş Predator’e gelecek olursak kendisi dünyaya farklı bir amaçla geliyor. Dünyadaki en güçlü, en zeki ve en tehlikelisinden DNA örnekleri topluyorlar. Bu şekilde kendilerini geliştiriyorlar. İnsanların omuriliklerini çıkartmaları bir nedene bağlanmış oluyor. Buna da melezleştirme adı veriliyor. Ekranda gördüğümüz Predator bunu bağımsız olarak bireysel amaçlarla mı yapıyor yoksa gezegenlerinde kendisi gibi bir sürü mü var bilemiyoruz. Filmde klasik Predatör’ü de görüyoruz ve daha önceki filmde olduğu gibi yine türler arası kavgaya şahit oluyoruz. Yani Predatorler arası anlaşmazlık devam ediyor… Bazı açıklamalar olsa da bunlar yetersiz seviyede. Will Traeger karakterinin iklim değişikliğinin dünyayı yaşanmaz hale getirecek olmasını belirtmesi, “Predator 2” filminin alt metininde yatan gerçeklerdi. Yani bu duyduklarımız yeni bilgiler değil. İnsanlık yok olmadan önce en iyi DNA’ları topluyorlar demesi ise varsayımdan öteye gitmiyor. Bu bilgiye nereden ulaşmışlar ve bilebilirler. Üzerine bir de Sera ikliminde yaşadıklarını ve dünyaya taşınmak istiyor olabileceklerini söylemesi işi daha da karmaşıklaştırıyor. Bana kalırsa senarist vizyonsuzluğu. Predator gezegeninin sera ikliminde olmasını nasıl biliyorsunuz, oraya gidip de dönen var mı? Yoksa bu bilgilerin cevabına sonraki filmlerde mi elde edeceğiz?

Allah’a Ismarladık Predator

Predator ile dövüş sahneleri, hele ki o uzay gemisi üstünde gerçekleşen sahneler içler acısı. 10 yaşındaki çocuğu kandıramazsın. Bildiğiniz bu filme suikast girişiminde bulunmuşlar. Ters ninja felsefesi işlenmeye devam ediyor. Düşman çok daha güçlü ama madara olmak da üzerine yok. Diğer filmlerdeki gibi izleyicinin bağ kurabileceği karakterler yok. Mesela birlikte olanların ölümlerine üzülemiyorsunuz bile. Çünkü yapaylar, senaristin saçma sapan espirilerini aktarmak için oradalar. Thomas Jane’in oynadığı Tourette sendromlu Baxley karakteri haricinde alayı zırva tipler. Çocuk oyuncu Jacop Tremblay’in onca iyi proje ve müthiş ötesi performansından sonra -özellikle “Room” filmi-  bu yapımda yer alması akıllara durgunluk veriyor.

Yazının seyrinden ne kadar da memnuniyetsiz olduğumu anlamışsınızdır. Filme yönelik genel intibada olumsuz. 88 milyon dolar bütçeli filmin 160 milyon gişe geliri elde ettiğini de belirtelim. Yana yakıla seyirciler hücum etmemiş yani sinemalara. Sizlere bu filmden aldığınız keyifsizliği gidermek adına sevdiğim ve başarılı bulduğum fan yapımı Predator filmleri önermek istiyorum. İlki 2015 yapımı “Predator: Dark Ages”. Görmeye alıştığımız orman ortamı yine bizi karşılasa da filmin orta çağ döneminde geçmesi çok iyi bir fikir. Oyuncular başarılı, Witcher havası estiren karakterler de filmin kalitesini arttırmış. Predator’ün geçmiş çağlarda da dünyaya gelmesi hadisesine farklı bir perspektiften izliyoruz. Bir diğer başarılı fan filmide 2018 yapımı “The Creature from the Big Mountain”. Şaşırmayın, yine ormandayız. Bu sefer de Nazi Almanya’sında, SS subaylarının gözünden Predator kıyamına tanık oluyoruz. Son olarak favorim olan fan film ise 2017 yapımı “ZVP”. Adeta bir çılgınlık bu film. Takeshi Kitano’nun oynadığı kör savaşçı Zatoichi’yi sevdiyseniz, Predator’e de sempati duyuyorsanız buyrun sizi bu filme alalım. Filmde olan en güzel hareketin Rory McKenna’nın bilgisayar ekranında gördüğümüz “Don’t Starve: Reign of Giants” oyunu olduğunu söylüyor ve sizi bu filmi izlemektense oyunu yükleyip oynamanızın vaktiniz için daha yararlı olduğunu iddaa ederek huzurlarınıdan ayrılıyorum. Güle güle Predator.

Yazar: Umut Uçan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir