Halam Geldi (2013)
Yönetmenliğini Erhan Kozan’ın yaptığı 2013 yapımı bu dram filminin oyuncu kadrosunda Burçin Terzioğlu, Miray Akay, Turgay Tanülkü, Dilek Çelebi, Necip Memili, Berke Hürcan bulunuyor. Film Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde medeniyetlerin iç içe geçtiği, birden fazla kültürün bir arada yaşadığı köylerden biri olan Akıncılar’da geçiyor. Burada yaşayan Diyarbakırlı ve henüz 13 yaşındaki iki kız çocuğunun öyküsünü konu alıyor. Sosyal sorumluluk projesi olarak hayat bulan film çocuk gelinlerin dramını, akraba evliliğinden doğan engelli çocukların yaşamını çocukların gözünden anlatırken, o dönemdeki Kıbrıs’ın kuzeyi ve güneyi arasındaki sınır sorununa da değiniyor.
Film gazeteci Evrim Kanpolat tarafından gerçek bir olaydan uyarlanarak yazılmıştır. Fakat kişi ve mekân isimleri değiştirilmiştir. 50. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde özel bir gösterimle galası yapılan filmde Türk oyuncularının yanı sıra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yaşayan oyuncular da yer almaktadır.
Filmin ilk yarım dakikasında kuş cıvıltıları eşliğinde güneşin ilk ışıklarının aydınlattığı bir köyü seyrederiz. Bir evden bir kız çocuğu çıkar. Oldukça gergindir. Çantasındaki poşeti eve uzaktaki bir çöpe atar ve birilerinin onu görüp görmediğini kontrol eder. Bu ilk sahne öncesindeki ve sonrasındaki huzurlu ve eğlenceli sahnelerin aksine dramatik bir hikâyenin habercisidir. Filmin ana karakteri Reyhan’la portakal tarlasında eğlenceli bir Kıbrıs türküsü söylenirken tanışırız. Az önce bir şeyler saklamaya çalışan Huriye’nin kız kardeşi olduğunu anladığımız Oya koşarak Reyhan’ın yanına gelir. Reyhan’a ablasının onu çağırdığını ve ona “Halam geldi, Reyhan’a söyle o anlar.” dediğini söyler. Reyhan korku içinde koşarak arkadaşının yanına gider. İki çocuğun da bu kadar doğal bir olay karşısında bu kadar korkmalarına anlam vermemiz için onların bildiği, bizim bilmediğimiz dramatik hikâyenin devamını izlememiz gerekir.
Reyhan ve Huriye henüz regl olmadıkları için Rumlarla aynı okula gidebilme avantajına sahip iki çocuktur. Tabii şimdilik. Acıları, korkuları, hayalleri ve onları bekleyen sonları aynıdır ve onlar da bunun farkında olduğu için birbirlerine sahip çıkarlar.
Huriye’nin bu sırada gerçekten memleketi Diyarbakır’dan halası gelmiştir. Ailenin amacı Huriye’yi halasının oğlu ile baş göz etmektir. Bunun için dört gözle onun ay başı olmasını beklemektedirler. Huriye’yinin okuldan alınacağı konuşulur. Bu durum Reyhan’ı da çıkmaza sokar. Çünkü babası onu tek başına Rum okuluna yollamak istemez. Bu sırada okula Halil isminde yeni bir öğrenci gelir. Halil ve Reyhan arasında saf ve duygusal bir bağ oluşmaya başlar. Halil’in annesi ve babası akrabadır ve oğullarına çok düşkündür. Halil İstanbul’dan geldiği için bu bölgedeki töreler hakkında bilgi sahibi değildir. Bu yüzden kızların korkularını bir türlü tam olarak anlayamaz.
Huriye’nin Reyhan’dan başka sırrını söyleyebileceği, yardım bekleyebileceği kimsesi yoktur. Ama eninde sonunda ailesi öğrenir. Apar topar evlilik hazırlıklarına başlanır. Tabi bu durumda Reyhan’ın babasının Reyhan’ı okula göndermesi söz konusu değildir. Reyhan’a rüşvet karşılığında doktordan zihinsel engelli raporu alır. Reyhan da Halil gibi akraba evliliği çocuğudur. Ve bu evlilikten doğmuş zihinsel engelli bir kardeşi vardır. Reyhan’ın ve annesinin karakterleri tam bu aşamada derinlemesine işlenmiştir. Reyhan oldukça akıllı, cesur, okumak isteyen, çok iyi çizilmiş güçlü bir karakterdir. Tabii burada Reyhan karakterini canlandıran Miray Akay’ın oyunculuk başarısı göz ardı edilecek gibi değildir. Anne karakterini oynayan Burçin Terzioğlu ise ezilen boyun eğmiş kadını canlandırmaktadır. Fakat Huriye’nin annesine nazaran kızı için endişelenen bir kadındır. Reyhan’ın babası tarafından okuldan alınıp evlendirilmek istendiği esnada başkaldırır. Kızının kendi gibi “zamanı gelmeden-adet görmeden” evlendirilmesine izin vermeyeceğini söyler. Fakat kocasından şiddet görür. Bu esnada Halil, akraba evliliğinden kaynaklı kronik astım krizi ile hastaneye kaldırılır. Annesi ve babasının kardeş çocukları olduğunu ve ona hayat veren ailesi yüzünden nefes alamadığını öğrenir.
Huriye’nin Reyhan’dan başka yardım edecek kimsesi yokken, Reyhan’ın da annesinden başka yardım isteyeceği kimsesi yoktur. Ona yalvarır. Ama annesi cesurca kızını savunsa da en sonunda yine şiddete maruz kalır. Ve en sonunda alnına dayanan bir silahla karşılaşır.
Çocuk yaşta evlendirildiği için hayatı zindan olmuş bir kadının çocuğunu kurtarması için başkaldırması, küçük bir kız çocuğunun babasının onayı ile cinsel ve fiziksel istismara uğramasını izlediğimiz bu sahneler, Türk sinemasının en acıklı, en sarsıcı sahnelerindendir. Özellikle bu sahnelere eşlik eden Sabahat Akkiraz’ın yanık sesiyle söylediği Çeyiz Türküsü yaşanan trajediyi gerçek anlamda iliklerimize kadar hissetmemizi sağlıyor. Bu etkiyi sağlayan bir diğer sahnede Halil’in ölümünü izlediğimiz ve arka fonda annesinin duasını dinlediğimiz sahnedir. İnsanların kendi iradesi ile koyduğu kanunların (törelerin) gün gelip de nasıl insanın elini kolunu bağladığını düşündürür bu sahne bize.
Reyhan’ın “kocasının” evine gittikten sonra annesi ve babasının aralarında geçen konuşma sahnesi çok kısa olmasına rağmen etkileyicidir. Bu sahnede babanın üzerine yüklenmiş sözde erkeklik normları altında nasıl ezildiğini fark ederiz.
Filmin sonuna yaklaştığımızda Halil ölmüş, Huriye telli duvaklı gelin olmuş, Reyhan yani daha ilk reglini bile olmamış bir kız çocuğu ise gerdek odasında abi dediği kişi tarafından tecavüze uğramıştır. Fakat Reyhan kaderine razı olmaz. Yapayalnız ve çaresiz bir kız çocuğuyken güçlü bir kadın olur ve o evden kaçar. Üstelik rotası da filmin başından beri söylediği, sınırı geçmesi imkânsız olan Rum yarımadasıdır. Sınırı geçmeyi başarır. Fakat orada kalması mümkün değildir. Rum Silahlı Kuvvetleri Reyhan’ı Türk askerlerine teslim eder. İşte bu sahneler Miray Akay’ın sadece gözleriyle oynayarak büyük bir oyunculuk başarısı gösterdiği sahnelerdir. Reyhan’ın babası, evlendirildiği adam ve onun ailesi tutuklanırken, Huriye’nin düğünü Türk komutan tarafından durdurulur ve bu evliliğe sebep olanlar da tutuklanır. Annesi Reyhan’ı alıp eve dönmüştür. Kızını yıkarken ayaklarına kapanıp ağlayarak ondan özür diler, tam bu esnada film için yazılmış ve bu dramı en güzel şekilde anlatan sözleriyle Işın Karaca’nın Özür Dileme Benden şarkısı çalmaya başlar. Bu esnada Reyhanın engelli kardeşi Himmet kapıda oturmuş gelinlik giydirilmiş oyuncak bebeğin kıyafetlerini parçalamaktadır. Son sahne olarak filmin ana fikrini sembolleştirmiş bu sahnenin tercih edilmesi başarılı bir ayrıntıdır.
Burada biten filmde girişinde olduğu gibi sonunda da açıklama yazısı çıkar ekrana. Bu sapık fikirli pedofili hastası zorbaların hâlâ daha aramızda bir yerlerde olduğu gerçeği hatırlatılır bize. Ayrıca filmi izlerken filmin isminin ne kadar yerinde bir tercih olduğunu anlıyoruz. Kadınların “regl oldum” söyleminin bir diğer varyasyonu olan “halam geldi” söylemi, filme kendine has kadınsal bir bakış açısı katmıştır. Çünkü kadınların kendi aralarında bir şifre olarak kullandığı bu söylem, birçok kız çocuğunun sonrasında başına gelecekleri bildiği için korku ile beklediği bir durumdur. Filmde de kız çocuklarının erişkinliğe geçişini simgeleyen bu ilk regl olayını ailelerin de nasıl kutsal bekleyişle beklediklerini vurgular Halam Geldi.
Filmi genel olarak ele alacak olursak; çocuk gelin, akraba evliliği, kadına yönelik şiddet, ailede eril yönetim, kadın cinayetleri gibi toplumsal konuların fazlasıyla etkileyici bir şekilde işlenmiş olduğunu görürüz. Film olayları fazlaca ajite ediyormuş gibi yorumlansa da hikâyenin ve karakterlerin gerçekliğinden bir an olsun şüphe duymuyoruz. Bunun sebebi konunun ajite edilmesi değil, son derece trajik ve gerçek bir konunun anlatılmasıdır. Bunun yanı sıra filmde konuşulması gereken en önemli unsur, çocuk gelinlerin oyunculuklarındaki başarıdır. Özellikle Reyhan karakterinin bu kadar iyi çizilmesi ve hayata geçirilmesi filmi başarılı ve etkili kılmıştır.
Filmin olumsuz olarak eleştirilebilecek yanlarından biri adalet sisteminin gerçeklikle örtüşmemesidir. Çocuk gelinlerin ve ezilen kadınların, kanun tarafından ne yazık ki filmde lanse edildiği kadar korunmadığı ve önemsenmediği bilinen bir gerçektir. Filmin bir diğer eksikliği ise zaman yönetimi. Düğün dernek, deli raporu çıkartma, okuldan alma, ülkeden kaçma, kurulan mahkemeler dahil bütün bu olay örgüsü sadece filmin zamanına göre birkaç günde olup biter. Bu da hikâyenin realitesine zarar vermektedir. Bunların dışında çocuk gelinler temasını işleyen birkaç filmden biri olmasına rağmen oldukça başarılı, dramatik açıdan etkileyici ve kesinlikle izlenmesi gereken bir filmdir.
Bu yazı ile ilgili diğer yazılar:
Türk Sinemasında Çocuk Gelinler (Özel Dosya)
Yazar: Ayşenur Özdemir