Sinema Hikayeleri – Alexander Kluge (Kitap Tanıtımı)
1932 yılında Almanya’da doğan Alexander Kluge birçok meziyeti bir araya getirmiş biri. Yazar, filozof, akademisyen, yönetmen ve daha fazlası… Öyle ki sevenleri kendisini Fransız yönetmen Godard ile kıyaslamaktan geri durmamıştır. 1966 senesinde ilk uzun metraj filmi “Abschied von gestern” ile o yılın Venedik Festivali’nde “Gümüş Aslan” ödülünü alacaktır. 1968 senesinde ise “Die Artisten in der Zirkuskuppel: ratlos” filmiyle Venedik’te Altın Aslan ödülünün sahibi olmuştur. Günümüzde hala geçkin yaşına rağmen film çalışmalarına devam etmektedir.
Kluge’nin, Oskar Negt ile birlikte yazmış olduğu “Kamusallık ve Tecrübe” ve Gerhard Richter ile kaleme aldığı “Sürükleyen Zaman” kitapları da edebi yönünü ve yazarlıktaki maharetini göstermesi bakımından çok önemli eserlerdir. Kluge’nin sinema üzerine yazmış olduğu “Sinema Hikayeleri” kitabı ise Lemis Yayınları’nın baskısıyla, Almanca özgün baskısından kısaltılmış İngilizce baskı için seçilen hikayelerden oluşmaktadır.
Kluge, sinema tarihinde gerçekleşmiş olan ilginç olayları alıp kitabına eklemiş. Okurun ilk defa öğreneceği bilgilerle dolu bu sinema hikayeleri kimi zaman Nazi Almanyası’nda, kimi zamanda sinema mucitleri Lumière Kardeşler’in ofisinde geçiyor. Bazen de Kluge’nin en sevdiği yönetmen olan Godard ile röportajını kapsıyor. 95 sayfalık bu kitapta Notlar ve Referanslar kısmında da okunan hikayelerle alakalı tarihi fotoğraflar ve konuyu aydınlatıcı notlar var. Kitap farklı konulardan oluştuğu için karışık ve tutarsız bir seyirle ilerlemekte. Yani bir sıralama olmaksızın, çok farklı medeniyet, kişi, an ve kesitlerin hikayelerini okuyoruz.
Fritz Lang’ın 1924 yapımı “Die Nibelungen: Siegfried” filmi için tasarladığı ejderha maketi ve bu maketin illüstrasyonları kitabın en sevdiğim kısımlarından biriydi. Lang’ın ağzından da o tarihlerde ekranda canavarın komik durmaması için yapılan uğraşlar ve mekanizmanın nasıl çalıştığına dair bilgiler öğreniyoruz. Buna benzer sinema arkeolojik kazıları kitabın temeline yayılıyor. Yine bir başka etkileyici kazı çalışması ise “Reich Kançılaryası’nda Son Film Gösterimi” başlıklı bölüm. 1945 Almanya’sında havada bombardıman uçakları, şehri yakıp yıkarken bir grup insanın film izleme çalışmaları, sinema izleme edinimi çok farklı mertebelere çıkartıyor. Bildiğimiz sinema salonlarında hipnoz olmuş bir şekilde, hayal dünyalarımıza çekildiğimiz film izleme tecrübesini yerle yeksan eden, çatısı yıkılmış ve gökyüzünde dolaşan uçakları görebilen izleyicinin sinema deneyimi belki de görüp görebileceğimiz en çılgınca film izleme motivasyonu olabilir.
Ülkemizdeki çekilen filmlerin bir çoğunun kayıp ve yok olmuş olduğunu biliyoruz. Birçok sinema negatifleri korunduğu alan ile birlikte maalesef yandı. Dönem dönem bu kayıp filmlerin tavan arasındaki sandık içlerinden çıkartıldığı, bit pazarlarında bulunduğu gibi haberleri duymaktayız. Sinema tarihimiz o kadar zengin olmasına rağmen ne sözlü ne de görsel kaynaklarımız bu tarihi nesillere aktarmakta zorlanıyor. İşte Kluge imrenilecek bir iş ortaya koyarak adeta bir vakanüvis gibi önemli gördüğü tarihi sinema hadiselerini kitabına eklemiş. Keşke Osmanlı dönemi sinemasına da el atsaydı da karanlıkta kalmış kimi olaylar aydınlansaydı. Meraklısı için eklemek isterim, Kluge, Türk arkadaşları ile birlikte belli başlı projelere de imza atmıştır. Belki gün gelir bizim sinema tarihimizle ilgili cevaplanmayı bekleyen soruları da cevaplandırır. 100 yıllı aşan sinema tarihinde gezintiye çıkmak, bir ara uzayda da vakit geçirmek, kasırga içine çekim ekibiyle girmek, Maksim Gorki’nin sinema vizyonsuzluğuna (!) tanık olmak istiyorsanız Alexander Kluge’nin yazmış olduğu “Sinema Hikayeleri” sizi bekliyor.
Sinema Hikayeleri kitabını bana hediye eden Lemis Yayınları’ına bu ince davranışı için teşekkür ederim.
Yazar: Umut Uçan