Kürşad – Hüseyin Adıgüzel & Meryem Çimen (Çizgi Roman Eleştirisi)
Bildiğiniz gibi yakın zamanda TRT Avaz’da belgeseli de yayınlanan Kürşad ve Kırk Çerisi, en az 300 Spartalı kadar efsanevi bir hikâyeye sahiptir! Bu efsanevi hikâyeyi anlatan bazı romanlar bulabilirsiniz ama bence Sabahattin Ali kadar etkili bir şekilde anlatan henüz çıkmamıştır. Sabahattin Ali, Kürşad’ın hikâyesini “Esirler” ismini verdiği üç perdelik oyunu ile anlatırken, merkeze imkânsız bir aşkı yerleştirir ve aksiyonu da entrikası da doyurucu bir şekilde bol olan, sürükleyici ve merak uyandırıcı bir eser ortaya çıkarmayı başarır.
Karşımızda yine Kürşad’ın hikâyesi var. Ama bu sefer bu efsanevi hikâye anlatılırken çizgi roman türü tercih edilmiş. Bilgeoğuz Yayınları’ndan çıkan, 25 sayfalık fasikül halindeki mini bir çizgi roman olan “Kürşad: Bozkırın Büyük Şad’ı”, Hüseyin Adıgüzel tarafından yazılmış ve Meryem Çimen tarafından çizilmiş.
Daha önceleri Bilgeoğuz Yayınları, Serdar Demircan’ın yazıp çizdiği “Dede Korkut” ve Meryem Çimen’in yazıp çizdiği “Oğuz Kağan” gibi çizgi romanları ile Türk Mitolojisi üzerine nispeten başarılı işler ortaya koymuştu. Bu kez yayınlanan çizgi roman ise neresinden tutarsanız tutun oldukça zayıf kalıyor ve bu hikâyenin vaat ettiği şeylerin neredeyse hiçbirini veremiyor.
Tabi bunun birçok sebebi var. Bir kere Kürşad gibi bir karakteri 25 sayfada anlatmak başlı başına çok zor bir iş. Zira ister istemez ortaya bol detaylı ve çok katmanlı bir hikâye ihtiyacı çıkıyor. Hem zamanın Türklerinin yaşayışlarını ve inanışlarını anlatmak, hem en büyük düşman olan Çin’in etkisini, Türkleri asimile etmek için yaptığı planları ve Kürşad ile birlikte Çin’e götürülen Türklerin Çin’deki hayatlarını göstermek, hem de Kürşad’ın fitilini ateşlediği özgürlük isyanını ve 40 çerinin kahramanlık hikâyesini layıkıyla sunmak. Bunlar yeterli bir şekilde verilmediği zaman hikâye etkileyiciliğini yitiriyor ve şüphesiz eksik kalıyor.
Buna bir de Hüseyin Adıgüzel’in çok fazla kutu yazılarına sırtını yaslayan senaryosu eklenince ortaya çıkan iş daha da eksik oluyor. Adıgüzel’in kullandığı dil, dönemin ruhunu yakalayacak kadar iyi düşünülmüş ve sahici dursa da bunların bir çizgi roman senaryosu için yeterli olmadığı aşikâr.
“Kürşad”ın belki de içe sinen yegâne unsuru çizimleri oluyor. Çizer Meryem Çimen’i “Zahiri” isimli çizgi roman fanzininden tanıyoruz. Çimen, orada “Şaman” isimli kendi yazdığı bir hikâyeyi çiziyordu. 2013 yılından basılan “Oğuz Kağan” isimli çizgi romanında ise gelecek ile geçmiş arasında gidip gelen farklı ve yenilikçi bir Oğuz Kağan destanı sunmayı başarmıştı bize. Ama “Şaman”dakinin aksine “Oğuz Kağan”da renk kullanmasını ben pek yadırgamıştım doğrusu. Zira Çimen’in çizimleri yarattığı dünya ile örtüşse de renk kullanımının pek başarılı olduğunu düşünmüyorum. Aynı düşüncelerim “Kürşad” çizgi romanı için de geçerli; açıkçası keşke “Şaman”daki gibi renk kullanmasaydı dedirtti bana. Ama yiğidi öldür hakkını yeme demişler, çizgi romanın sonundaki, mavi-mor tonların hâkim olduğu çarpışma kısımları oldukça etkileyici bir şekilde çizilmiş.
Sözün özü “Kürşad”, çocuklar için yazılmış gibi duran özet Kürşad hikâyesi ile asıl hikâyenin vaat ettiği heyecanı vermeyi başaramayan, bol kullanılan ve uzun cümlelerden oluşan kutu yazıları yüzünden yer yer sıkıcı olmaktan kurtulamayan bir çizgi roman denemesi olmuş. Ali Çimen tarafından yapılan hoş kapak tasarımı ve Meryem Çimen’in hikâyenin atmosferini kuvvetlendiren nevi şahsına münhasır çizimleri ise akılda kalıyorlar.