Sıdıka (1997-2003)

Sıdıka (1997-2003)

Evrensel olarak zor bir süreç içerisindeyiz. Birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var. Fakat bu beraberliği birlik olmadan yani bir araya gelmeden yapmak zorundayız. Karantina ve yeni normalleşme süreçlerinde en çok ihtiyacımız olan şeyler; sevgi, saygı, aile ve bir arada olabilme sıcaklığı. Fakat son 20 yıldır izlediğimiz televizyon dizilerindeki mafyalar, kadın cinayetleri, çocuk istismarları, büyük çıkarlar için birbiri arkasından entrika çeviren aile bireyleri, birbirine nefret kusan aşiretler bu beklentiyi pek de karşılamayacaktı.  Daha çok 80’ler ve 90’lar da çekilen mahalle dizileri yeniden çekilse bu da ortaya suni bir sonuç çıkaracaktı. Çünkü toplumsal yaşam tarzımız değiştiği için o sıcak mahalle kültürü de ortadan kalktı. Bu sebeple TRT cumartesi günlerini nostalji dizi günü ilan etti. Ve yayın hakkı kendinde olan, çocukluğumuzun sıcak dizilerini tekrar yayınlamaya karar verdi.

Ama ben TRT’den daha önce akıl ederek, akıl sağlığımı korumak adına kişisel bir adım atmış ve yapımcısı Atıf Yılmaz olan Sıdıka dizisini internetten izlemeye başlamıştım. TRT arşivinden çıkmış olmasa da Sıdıka’yı neden yazmıyorum ki diye düşünerek bu yazıyı yazmaya koyuldum.

Saka Familyasının Gündelik Hayatı

Dizi konu olarak Saka familyasının gündelik hayatını, özellikle ailenin en küçük bireyi Sıdıka Saka’nın ruh hallerini anlatıyor. İlk bölümde bu ailenin dört üyesi ile tanışıyoruz. Entel kaltak Sıdıka (Hasibe Eren), Ninja yaradılışlı bir kimse olan Samim (Hakan Tanfer), şiddete meyilli devlet memuru Zekeriya (Ali Erkazan) ve karısı Safiye (Füsun Demirel).  Bu çekirdek ile aslen Sinoplu. Bu detay önemli sanırım. Çünkü hemen hemen her bölümde bundan bahsediliyor.  Az kalsın unutuyordum. Bir de kafesteki kanarya ve kanaryanın iffetini korumak için beslenen kedi Topik var. Ve ikinci sezonun ortalarında aileye dahil olan köpek Lord. Anlayacağınız kente göç etmiş kırsal kökenli şiddete maruz yaşayan bu aile oldukça hayvan sever.

Dizinin ilerleyen bölümlerinde; ocakta yemeği olan kadın Goncagül (Tanju Tuncel), Goncagül’ün sakar kızı Arzum (Şehnaz Bölen Taftalı), Sıdıka’nın telefon sapığı Kenar (Şafak Sezer), Yüksek Ninja Baturalp Dinçdarı (Feridun Koç), ona dünyayı dar etmek için dizi kadrosuna girmiş apartman yengesi (Meltem Savcı), daha sonra onun yerine gelecek olan Drahşan Gudde (Seval Gökçe), Sıdıka’nın çocukluk arkadaşı ve aynı zamanda bir diğer kaltak olan Elifsu (Mihrace Yekenkülüğ), Sinop’tan kaçıp kaçıp İstanbul’a gelen Şetaret hala (Ayla Algan), onun ardına düşüp gelen alkolik Ziya enişte, Baturalp’in hocası Yozgatlı Şon Li usta  Şon Li ustaya ilk önce Selim Naşit hayat verirken 3. sezonda Erol Günaydın rolü üstlenmiştir), vatanperver mafya Tengiz Tetik (Bülent Kayabaş), evsiz kadın deli Zehra (Serra Yılmaz), tükürerek konuşan Bebeto Kamil, dişi Ninja Itır (Eda Özel) gibi karakterler oluşmaya başlamıştır.

Kadro kalabalık. Fakat özellikle konuk oyuncular kadrodaki yerlerini değiştirerek tekrar tekrar diziye dahil oluyorlar. Örneğin 59. bölümde Zekeriya’nın müdürünü oynayan Tuluğ Çizgen, 72. bölümde Samim’in annesi olduğunu iddia eden Süreyya Hanım teyze olarak çıkabiliyor karşımıza. Aynı şekilde 5. bölümde jetoncu rolünde figüran olarak izlediğimiz Feridun Koç, daha sonra Ninja Baturalp olarak film kadrosuna giriyor. Kenar rolündeki Şafak Sezer ise ilk bölümlerde konuk oyuncu iken birkaç bölüm sonra kadroda yerini alıyor.

Bu Dizide Neler Var?

Dizinin büyük bir kısmını aile içi şiddet kapsıyor. Ama şiddet ne dram ne de komedi unsuru olarak kullanılıyor. Sadece toplumsal bir gerçek olarak tüm gerçekliği ile karşımıza çıkıyor. İstanbul’un kenar mahalleleri, mahalle kültürü, evde giyilen çizgili pijamalar, soba borusuna takılan çamaşır asma demirleri, çevirmeli ev telefonları, ev telefonlarının kadrolu telefon sapıkları, kuponla alınan ve evin en görünen kısmında sergilenen ansiklopediler… Mekân ve dekor hepimizin ucundan kıyısından hatırlayabileceği bir sürü unsuru içinde barındırıyor. 

90’larda çocuk olan herkesin hatırlayabileceği bu yaşam biçimleri “vay be, nereden nereye” dedirtse de namus, kadına şiddet, homofobi, kadın erkek eşitsizliği gibi bazı konulara bakış açılarının hiç değişmediğini gösteriyor. Moda ve dekorasyon ne kadar hızlı değişse de toplumsal yargılar ve kalıplar o kadar yavaş gelişiyor, diye düşünmeden edemiyorsunuz. 

İlk sezon herkesin Sıdıka’ya iyi davrandığı doğum günü bölümü ile bitiyor. Bir sonraki bölümde yani ikinci sezonun ilk bölümünde Saka ailesi taşınıyorlar. Bu bölümün beni en çok üzen bölüm olduğunu hatırlıyorum. Çünkü taşındıktan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Bir kere bölüm süreleri uzuyor. Kenar, Şafak Sezer’in diziden çıkıp yerine Ümit Çırak’ın girmesi ile bambaşka bir Kenar oluyor. Elifsu’yu oynayan Mihrace Yekenkülüğ’un çıkması ve yerine Aysun Metiner’in girmesiyle daha salak ve fazlasıyla kaltak bir kıza dönüşüyor. Adı bile Elifsu iken Ezgisu oluyor. Sıdıka daha az çatlak, Zekeriya daha az dayakçı, Safiye kocasına karşı daha çirkef oluyor. Kaltak, salak gibi hakaretler daha az kullanılıyor. Özellikle ikinci sezonun başlarında, daha çok ailenin gündelik olaylarını anlatıyor. Sıdıka ile annesinin uzun ve komik politik konuşmaları, yaratıcı laf sokmaları, zekice yazılmış kelime oyunları yok. Ama yine de izletiyor kendini. İlk sezonun tadını vermese de o haliyle bile günümüz dizilerini iki kere cebinden çıkarırdı gibi geliyor bana.

Dünyaya Açılan Tek Pencere

Diziye dair en sevdiğim şey; renkli çizimleri ve eğlenceli müziğe sahip jenerik ve her bölümün sonunda yer alan Sıdıka’nın günlüğünü yazma sahneleri. Günlük yazma sahnelerinde karakterin iç dünyasını daha iyi anlayabiliyor ve gerçekten de birazcık deli olduğunu fark edebiliyorum. Bu nedenle karakterle özdeşleşmek daha kolay oluyor. Fakat son sezonda nedense günlük yazma sahneleri formattan kaldırılmıştı. 

Dizinin çekildiği dönem televizyon dizilerinde siyaset, bilim, sanat tartışılabilen zamanlar. Bu dizide de Susurluk cinayetinden saadet zincirine kadar dönemin gazetelerine haber olmuş tüm konular gecekondu insanları gözünden irdeleniyor. Sıdıka kızımız bu kenar mahalle kızlarından biri. Ama onun farkı entel olması. Cam kenarında oturup vita kutularına dikili çiçekler arasından sokağı seyrederken aslında jenerikte anlatıldığı gibi dünya meselelerini düşünüyor. Dünyaya açılan tek penceresinden dünya sorunlarına karşı bilinç ve hassasiyet geliştirebilmiş bir kız. Ta ki annesinin terliği kafasına atılana kadar. Ailesi onu bu huyu yüzünden salak olmakla suçluyor. Aile bireyleri aynı pencereden dünyaya baksa da aynı farkındalığa sahip olamıyorlar. Bu noktada güzel ve gerçekçi bir tezatlık oluşturulmuş. “Okumuş” ve devlet memuru olmuş Zekeriya Saka’nın cehaleti de kız kısmı olduğu için okutulmayan Sıdıka’nın entelektüel bilgisi de nedense insanı şaşırtmıyor.

Sıdıka ve Aşk

Sıdıka’nın hayatının magazinsel tarafını ele alırsak; 70 bölüm boyunca Sıdıka’nın aseksüel olduğunu düşünmüştüm. Çünkü geçen süre boyunca kimseye ilgi duymamıştı. Kendisine platonik âşık olan ve asla vazgeçmeyen Kenar’a kesinlikle yüz vermemişti.  Ta ki ikinci sezonun ortalarında Ezgisu sayesinde tanıştığı bir çocuktan hoşlanana kadar. Ama maalesef bu aşk da öylece havada kaldı. Sıdıka’nın aşk hayatı hakkında benim komik bir beklentim vardı. Dizide öyle bir ima olmamasına rağmen gelecekte hep Sıdıka’nın Baturalp Hoca ile aralarında bir şey olabileceğini düşünürdüm. Sanırım dizideki Sıdıka’dan sonra bilinç düzeyi en yüksek kişi Baturalp Dinçdarı olduğu için gizliden gizliye böyle bir beklentiye girmiştim. Ama her ne kadar yer yer absürt bir dizi olsa da böyle bir şey olmadı. 

Diziyi izlerken aynı zamanda Hasibe Eren’in oyunculuk konusundaki gelişimini izliyoruz. Sonrasında pek çok işte yer alan, özellikle Gülse Birsel projelerinde oyunculuğunu kanıtlamış Hasibe Eren’in birçok kişi için hep Sıdıka olarak kaldığını düşünüyorum.

Dizinin Sorunları

Eğer dikkatli bir izleyiciyseniz dizi boyunca Şetaret, Zekeriya’ya abi derken birden Zekeriya’nın Şetaret’e abla demeye başlaması gibi devamlılık sorunları, Sıdıka’nın ayağının röntgeni diye bakılan röntgenin aslında bir akciğer röntgeni olması gibi hatalar dikkatinizi çekebilir.  

Bir de kötü bir yorum olarak şunu da eklemeliyim ki; bazı sahnelerde çok gereksiz bir şekilde Lord köpeğe eziyet edildiğini düşünüyorum. Sinemada ve televizyonda hayvan istismarı apayrı bir konu ama söylemeden geçemeyeceğim. Bir oyuncu alacağı para karşısında oynayacağı rolü ve dolayısıyla tüm zorluklarını hür iradesiyle kabul eder. Çocuk oyuncuların istismar sınırını ise kendisinden sorumlu olan ebeveynleri belirler. Fakat bir hayvanın hak sınırını belirleyen kimdir? Sahibi mi? Peki o hayvan yapmak isteyip istemediklerini sahibine konuşarak mı söyler? Eğer aralarında gerçekten bir sevgi bağı yoksa, hayır. Zaten can dostunu sırf alacağı para veya kazanacağı şöhret nedeniyle itilip kakılmasına, atılıp tutulmasına izin veren bir sahibin sevgisi de tartışılır.

Atilla Atalay’ın Postmodern Karakteri

Her neyse diziye dönecek olursak aslında Atilla Atalay’ın kitabından uyarlanan postmodern bir karakter Sıdıka. Bu sitcom dizinin senaristi de yazarın kendisi. Yönetmen künyesini Mahinur Sevinç ve Fatmanur Sevinç birlikte paylaşmıştır.  

1997 yılında Show TV’de yayınlanan dizinin ilk bölümleri 20 dakikalık bölümlerdi. Yayınlandığı dönemde yeterli izlenme sayısına ulaşamadığı için yayından kaldırılmıştı. Yayından kaldırıldığı sürede kanal tarafından dizinin tekrarları verilmeye başlandı. Fakat tekrar bölümleri yayınlandığı dönemden daha çok izlendi. Bu nedenle 2003 yılında kadro hiç değişmeden Sıdıka yeniden çekildi. 

İlk iki sezon 86 altı bölümü tamamlayan dizi 3. sezonda yani 2003 yılında çekilen bölümleri sadece 12 bölüm sürdü ve totalde 98. bölüm ile seyircisine veda etti. 

Sıdıka İçin Hukuksal Mücadele 

Sıdıka o kadar sevilen bir diziydi ki birçok televizyon kanalında tekrar bölümleri yayınlanıyordu. 2011 yılında dizinin oyuncularından Hasibe Eren, Füsun Demirel, Ali Erkazan ve Hakan Tanfer yani dizideki Saka ailesi yapımcı şirket Limon Film ile birlikte İstanbul İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açtıkları dava ile 1998 yılından 2009 yılına kadar dizinin tekrar bölümlerini yayınlayan tüm televizyon kanallarından telif haklarını almayı başarmıştı. Şu an yayın hakları Limon Filme ait olan bu tatlı diziyi Limon TV’nin kendi YouTube kanalından bulmanız mümkün.

Sonuç Niyetine 

Sıdıka’nın Türk televizyon tarihinin en kaliteli işlerinden biri olduğunu tereddütsüz savunabilirim. Hasibe Eren’den Füsun Demirel’e, Selim Naşit’ten Erol Günaydın’a, Tanju Tuncel’den Ali Erkazan’a rolünün hakkını veren oyuncular, toplumsal cinsiyet kavramlarını sorgulatan toplumsal gerçekçi yaklaşımlar, güzel köşelere oturtulmuş karakterler, sorgulatan diyaloglar… Güldürürken düşündüren, düşündürürken bir şeyler öğreten bir dizi. Bu diziyi izlerken bilmediğiniz birçok şey öğrenebilirsiniz. Ve iddia ediyorum eğer izlemediyseniz hayata dair birçok şey kaçırabilirsiniz. Mesela hiç Sıdıka izlemediyseniz “hötbek” ne bilemezsiniz. Sonra da maazallah gece gece esnersiniz ve ağzınıza hötbekler kaçabilir. 

Diziden Efsane Replikler 

“Ben emlakçıyım ırkçı değil.” Zekeriya Saka

“Ben ocakta yemeği olan bir kadınım.” Goncagül 

“Sıdıka intihar edersen baban seni öldürür.”  Safiye Saka 

“Kız Sıdıka ele güne karşı kardan adam yapılmaz, canı adam çekmiş derler.” Safiye Saka

“Fikrinin geldiğine emin misin kız abi? Çişin filan gelmiş olmasın?” Sıdıka Saka

“Değil Ninja, ejderha bile olsan yalnız yaşanmıyor Samim.” Baturalp Dinçdarı

“Evet apartman yengesi, sen askere gitsen bütün mahalle güven ve huzur içinde uyurdu.” Baturalp Dinçdarı

Yazar: Ayşenur Özdemir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir