Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi – F. Scott Fitzgerald (Kitap Tanıtımı)
F. Scott Fitzgerald’ın ilk kez 1921 yılında bir dergide yayınladığı “Benjamin Button’ın Tuhaf Hikâyesi” isimli hikâyesi, Eric Roth tarafından senaryolaştırılmış ve 2008 yılında David Fincher’ın yönetmenliğinde beyaz perdeye aktarılmıştır. Mark Twain’in “Hayat son derece mutluluk dolu olurdu, eğer 80 yaşında doğabilsek ve 18 yaşına azar azar gidebilseydik.” sözünden ilham alan Fitzgerald, kitapta, yaşlı doğan ve gençleşerek ölen, hayatı tersten yaşayan bir adamın hikayesini anlatır.
Hikayenin yazıldığı tarih ile filmin çekildiği tarih arasında 87 yıl gibi uzun bir süre vardır ve proje yapımcılar tarafından ele alınmadan önce piyasada 40 yıl dolanıp durmuştur. Bu kadar uzun bir süre filme çekilememesinin bana kalırsa tek sebebi -hikayenin haklarından doğan anlaşmazlıkları bir kenara koyarsak- teknolojik imkânlardan kaynaklanan yetersizliktir. Zira yaşlı doğan ve giderek gençleşen Benjamin’in hayatını etkileyici bir şekilde perdeye aktarılmak isteniyorsa pahalı ve güçlü özel efektlere ihtiyaç vardır. Tabi David Fincher’ın, bu zor işin altından layıkıyla kalktığını ve Benjamin Button’ın hayatını en büyüleyici şekilde görselleştirdiğini de notlarımızın arasına ekleyelim.
Kitabın Konusu
1860 yılında, Baltimore’daki Maryland Özel Hastanesi’nde çok yaşlı ve sakat bir adam olarak doğan Benjamin Button’ın, yıllar ilerledikçe gençleşen, sıhhatini kazanan ve daha sonra da çocuklaşan tuhaf yaşam hikayesi, kitabın ana olayını oluşturur. Benjamin doğduktan sonra onu kabullenemeyen babasının, sakallarını kesip saçlarını boyayıp onu çocuğa dönüştürmeye çalışması ile başlayan hikâye, Benjamin’in büyüdükçe okul zamanlarını, ilk aşkını, evliliğini anlatarak ve yaşamının her döneminden belirli kesitler vererek gelişir. Kitap, ana karakterin yaşlı bir adam olarak doğmasından, bir bebek olarak ölmesine kadarki süreyi kronolojik sırayla anlatır. Filmdekinin aksine kitapta yan olay mevcut değildir.
Benzerlikler ve Farklılıklar
Kitabın da film uyarlamasının da teması aynıdır: Nasıl olduğun, nasıl yaşlanıp nasıl öldüğün değil, bir insan olarak nasıl bir hayat yaşadığın önemlidir… Fitzgerald, insanlığın doğası, toplumun doğası ve insanoğlunun dünyayla olan ilişkisinin doğası üzerine bir hikâye ortaya koymuştur. Etrafındaki herkes yaşlanırken Benjamin gençleşiyor; bu da onu hiçbir şeye tutunamayacağı konusunda daha dikkatli hale getiriyor.
Kitabın olay örgüsü ile filmin olay örgüsü ana hatlarıyla benzeşse de önemli farklar mevcuttur. Örneğin kitapta Benjamin 1860 yılında doğarken, filmde 1918’de I. Dünya Savaşı’nın sonunda dünyaya gelir.
Kitapta Benjamin, Baltimore’da özel bir hastanede doğar, Yale Koleji’nin giriş sınavı için Connecticut’a gider ve İspanya-Amerika savaşına katılmak için cepheye gider. Filmde New Orleans’ta babasının evinde doğar, New Orleans rıhtımındaki bir römorkörde çalışmaya başlayarak Rusya’ya gider ve sevdiği kadın uğruna Paris’e gider.
Kitapta Benjamin doğduğunda annesi ölmez ve Benjamin yaşlı, sakallı bir adam olarak doğar. Filmde ise doğduğunda annesi ölür ve Benjamin yaşlılık belirtileri gösteren, cildi buruş buruş bir bebek olarak doğar. Öte yandan kitapta babası istemese bile Benjamin’i kendi büyütür. Filmde ise Benjamin, huzur evinin kapısına bırakılır ve bu huzur evindeki bir kadın tarafından büyütülür.
Kitapta Benjamin bir kadını sever ve onunla evlenir fakat daha sonradan ona olan ilgisini kaybedip onu defalarca aldatır. Fakat filmde bu aşk hikâyesi daha farklı anlatılmış ve filmin ana merkezine koyulmuştur.
Karakterlere Kısa Bir Bakış
Benjamin haricinde, kitaptaki diğer karakterler basit ve tek boyutlu karakterlerdir. Karakterlerin isimleri dışındaki sahip oldukları özellikleri pek bilmeyiz. Ama bununla birlikte bazı yan karakterlerin değişime şahit oluruz. Mesela Baba Roger Button zamanla oğlu Benjamin’i kabullenir, Benjamin’in karısı Hildegarde çok sevdiği kocası ile aradan geçen zamanlarda anlaşamamaya başlar.
Ana karakter Benjamin ise doğduğunda kitaplara meraklıyken -özellikle tarih kitapları- yaşı ilerledikçe askerliğe merak salar; daha sonra hovarda bir yaşam benimseyip kadınların peşinde koşar. Genel olarak özetlememiz gerekirse Benjamin, meraklı, kitap okumayı seven, zeki, çapkın, askeri zekâsı olan biridir. Filmde Benjamin karakterine bu kadar fazla özellik atfedilmez.
Kitaptaki karakterler ile filmdeki karakterler birbirlerinden farklılık gösterirler. Senaryoya bir sürü farklı ve yeni olay eklendiği gibi yeni karakterlerde eklenmiştir. Örneğin Benjamin’in bırakıldığı huzur evindeki Queenie ya da Benjamin’in aşkı Daisy gibi. Bazı karakterler ise hikâyeden çıkartılmışlardır. Örneğin Benjamin’in oğlu ya da son dönemlerindeki bakıcısı Nana gibi.
Kullanılan Simgeler
Kitapta karşılaştığımız -ama filmde olmayan- Benjamin’in diğer ismi önemli birer simgedir. Babası, Benjamin’e ilk olarak Methuselah ismini koyar. Methuselah, Tevrat’ın ilk kitabı Yaratılış’ta Nuh’un dedesi olarak bahsedilen kişidir ve 969 yıl yaşamıştır.
Benjamin ismi ise Tevrat’ta Yakup’un on iki oğlunun sonuncusudur. Ben, İbranice’de “oğul” demektir. Benjamin “sağ elimin oğlu” yani “gözde oğul” demektir. Yazar, ana karaktere bu ismi vererek sözel bir ironi yapmıştır.
Hem kitapta hemde filmde karşılaştığımız, bir diğer önemli simge ise, Benjamin’in babasının işidir. Benjamin’in babasının toptan hırdavatçı dükkânı vardır. Bu hırdavat dükkânı Roger Button’ı simgelemektedir. Eski şeyler satarak zenginleşen, eski kafalı bir adam olan Roger Button’ın eski, yaşlı bir oğlu olmuştur.
Son Tahlilde
Uzun lafın kısası, F. Scott Fitzgerald’ın “Benjamin Button’ın Tuhaf Hikâyesi” kitabından uyarlanan film, “esinlenerek aktarım” uyarlama kategorisine girer. Zira senarist Eric Roth, hikâyenin merkezinde olan “hayatı tersten yaşayan adam” konusunu almış ve kitaptakilerle hiçbir benzerliği bulunmayan olaylar ile yeniden işlemiştir. Bir bakıma başka bir “Benjamin Button’ın Tuhaf Hikâyesi” ortaya koymuştur.