Kadının Gücü: Joy ve Nadide
Küçükken, kurduğun hayallerin gerçekleşmemesi için hiçbir sebep göremezsin. Daha sonra büyümeye başlarsın ve kendini, hayallerini artık hayal olmaktan çıkaracak kadar güçlü bulamazsın. Ama biraz daha zaman geçince, hayallerini gerçek kılmaya engel olanın kendin değil, çevrendekiler olduğunu anlarsın. İşte bunu anladığında artık önünde iki seçenek olur: Ya böyle yaşamaya devam edersin ya da cesaretini toplayıp o mağarandan çıkarsın!
İki Film, İki Kadın ve Tek Kurtuluş
“Silver Linings Playbook / Umut Işığım (2012)”, “The Fighter / Dövüşçü (2011)” gibi önemli filmlere imza atan yönetmen David O. Russell, 2015 yılında “Joy” filmiyle karşımıza çıktı. Russell, yaşanan olaylar içerisinde insani duyguları olduğu gibi ve içselleştirerek seyirciye yansıtmayı başaran bir yönetmen olduğunu her daim hissettirmiştir bana. Yine “Joy” da bu duygularla ve vereceği mesajlarla yola çıkmış bir film.
Joy, karmakarışık hayatının içinde sıkışmış bir vaziyetteyken dahi rüyalarında, küçükken kendi kendine adeta söz verdiği şeyi, o içinde yaşayacağı evini ve orada bulacağı icatların hayalini görmekten vazgeçmez. Boşandığı halde aynı evin bodrum katında kalmayı sürdüren eski koca, sorumsuz ve televizyon bağımlısı anne, ondan haklı olarak sonsuz anne sevgisi ve ilgisi bekleyen iki çocuk, bütün işlerini bozmak için hazırda bekleyen üvey kardeş, kendini aşk adamı olduğuna ikna edip etrafına kadınlardan bir duvar ören baba, Joy’un hayatındadır. Yine de o, artık harekete geçmesi gerektiğine ve rüyasında gördüğü Küçük Joy’un dediği gibi saklandığı yerden çıkması gerektiğine karar verir. Neyse ki onun hayatına ilaç olacak bir anneanne ve herkesin hayatında olmasını isteyeceği bir dostu vardır. Aslında karşılaşacağı zorluklarda ona destek olacak sadece onlar değildir. Küçük kızı ve eşten daha çok dost olmayı başaran eski kocası da vardır. Joy, her şeyi göze alıp maddi ve manevi riske girerek hayallerini gerçekleştirmek için icatları ile yola çıkar. Elbette bunun kolay olacağını kimse ona söylememiştir. Kimse bunu söyleyemez de. Ama yine de bunun üstesinden geleceğini düşünür.
Joy’un harekete geçmesini rüyasında gördüğü kendi küçüklüğünün sebep olmasının yanında Nadide, hayatıyla ilgili kararlar almaya ve harekete geçmeye kocasının ölümüyle karar vermek zorunda kalır. Kocasının ölümü, onun için önünden bir duvarın veya bir engelin yıkılıp yok olması gibi bir şeye dönüşür.
Yönetmenliğini Çağan Irmak’ın yaptığı 2015 yapımı olan “Nadide Hayat”, kadınlarla ilgili bir konuyu ele alırken hem komediyi hem de dramı içinde barındırmayı başaran bir başka filmdir. Evet, Nadide, eşinin ölümüyle bir anda ne yapacağını şaşırır duruma gelir. Aslında hayat yine onun hayatıdır. Fakat eşinin ölümü, artık hayatının tamamen kendine kalmasıyla sonuçlanmıştır. Nadide bundan sonra boş olan zamanlarını değerlendirmek için ve özgürce yaşayabileceği hayatında kendini bulmak için çalışır. Fakat çok da özgür değildir. Çünkü şimdiye kadar yaşadığı hayatta ne kadar söz sahibi ise bundan sonra da o kadar söz sahibi olması gerektiğine karar kılmış çevresi, çocukları, damadı, küçük torunu ve hatta ölmüş eşi vardır. Bunu rüyasında gördüğü bir yarışmada “Nadide bundan sonra ne yapsın?” sorusuna verilen cevaplarla şahit olur. İçine mizah katılarak anlatılan bu baskı ve düşüncelerin aslında bir yandan da ne kadar absürt olduğunun en güzel izahıdır yarışma. Çünkü insanlar, bir yarışmada onlara yöneltilen bir soru gibi yakınları ya da başkaları için kararlar alma hakkını kendinde bulur. Sıkıntı içinde bu rüyadan uyanan Nadide artık karar vermelidir. Kendine çizebileceği bir yol arayacaktır. Yıllar önce yarım bıraktığı üniversiteye tekrar başlayacak ve kendini yeniden bulmaya çalışacaktır. Hem de çocuklarının ciddiye almadığı, çevresinin ayıpladığı hallerine rağmen…
İki kadın da yarım bıraktıkları hayallerini hayata geçirmede kendini ikna etmiş olsa da çevresini ikna edemez. Tabii bu ilk aşamadır ve bu bir şekilde hallolur. Ama daha önemli kısım harekete geçtikten sonra bu işi başarıp başaramayacaklarıdır ki bütün gözler onların üzerindedir çünkü bir şekilde başaramayacaklarına dair bir inançları vardır, bu gözlerin sahipleri… Artık iki kadının yakınları da çevresi de ve hatta bütün dünya da onlardan hemen olmayacak, insanüstü bir başarı bekler. Ve onların da tek kurtuluş yolu vardır, o da başarılı olmak!
Kadın Olduğunda…
Doğdukları yer ve zaman, aldıkları eğitim, yaşadıkları hayat ve verdikleri mücadelenin sebebi ne kadar farklı olsa da Joy da Nadide de aynı mücadeleyi vermektedir. Tepkiler aynıdır. Sorunlar aynıdır. Karşılarına çıkan engel ve inanmayan yüzler aynıdır. Onlar kadındır ve en iyi yapacakları şey evde çocukları ile ilgilenmek olmalıdır. Kimse onlara bir iş hayatı ve akademik kariyer yakıştırmaz. Bunları çocuklarından, babalarından, eşlerinden bizzat kendileri işitir.
Joy’un ve Nadide’nin hafife alınma sebepleri içinde, her insanın yapmak istediği şeyi söylediği zaman aldığı tepki olarak söylemek maalesef yanlış olur. Filmdeki erkek karakterlere baktığımızda bunu anlamak daha kolay. Joy’un eski eşi, müzik kariyerinde tepetaklak olmuş bir şekilde bodrum katında yaşasa da müziğini yapmaya ve o berbat şarkıları söylemeye devam eder. Joy’un babası, kendi hayatının kontrolünü tamamen kendi ellerine almış ve istediği şekilde yaşayabilmektedir. Hem de kimseye ufacık bir hesap vermeden… Ama aksine Joy’un annesi zayıf ve pasif kalmış bir karakterdir. Elbette bunun gidişatı filmin sonuna doğru değişecektir. Yine de kendi hayatlarında söz sahibi olanın genelde erkekler olduğunu gördüğümüz gerçeğini değiştirmez.
Nadide için de durum aynıdır. Nadide eşinin aşkıyla gözleri kör olmuş bir şekilde üniversiteyi bırakır. Eşi, onun hayatı için önemli kararlar verecek kadar güçlü bir karakterdir. Bununla beraber çocukları istediği şekilde yaşayabilmekte, Nadide kendi hayatı için bir şey yapmak istediğinde çocukları ve damadı alaylı ve usulsüz sözler sarf etmekte bir sakınca görmemektedir. Filmlerdeki erkek karakterlerin özgür düşünce ve hayatlarının yanında kadınların aldığı tepki, onları sadece yapmak istedikleri şey sebebiyle değil, kadın olarak yapmak istedikleri şey sebebiyledir.
Son Söz
Joy, daha gerçekçi bir yolla bunu anlatmayı seçerken, Nadide Hayat, konunun içine mizah ve hayal gücü katarak hem güldürmeyi hem de insanın içine dokunacak bir duygusallık barındırmayı tercih eder. Joy, daha somut ve soğukkanlı, Nadide daha duygusal ve fevridir. Joy, mücadelesini verirken işleri mantığıyla çözmeye çalışır, Nadide kalbinin sesini ve iyi niyetini dinler. Joy’da aşk o kadar da önemli bir şey değildir ve dostluk her zaman olmalıdır. Nadide, hayatının en güzel zamanını âşık olarak taçlandırır. Yani ikisi de bambaşka insanlardır ve bambaşka hayatlar yaşamaktadır. Ama ikisinin de kadın olarak verdiği bir mücadele vardır ve başarılı olacaklardır. Tek yolu da budur!
Yazar: Ülkü Tatar