The Witch (2015)
The Witch yani Türkçe ismiyle Cadı filmi 2015 yapımı bir film. Eski ve bilindik bir film olması nedeniyle spoiler içeren bir yazı olacağını şimdiden belirtmek istiyorum. Filmin konusu kısaca şöyle: 1630’larda New England’da (Amerika’ya göç eden İngilizler’in oluşturduğu eyalet) yaşayan beş çocuklu bir aile, aşırı dindar oldukları ve yaşadıkları topluma uyum sağlayamadıkları gerekçesiyle, mahkeme tarafından yargılanır. Mahkemeye boyun eğmeyen baba, ailesini toplayıp köyden ayrılır. Issız bir yerde kendilerine bir yaşam kurarlar ve köyden kovulmalarına neden olan kibir onları şeytanın tuzağına düşürür.
Filmin başrol oyuncusu Anya Taylor-Joy. Şimdilerde Netflix’in sevilen dizilerinden biri olan The Queen’s Gambit dizisindeki Beth Harmon. Anna Taylor’un henüz 19 yaşında The Witch filminde oynadığı Thomasin karakterindeki başarısı, başarılı bir oyuncu olacağı konusunda sinyaller vermiş gerçekten.
Tabii ki filmi başarılı yapan sadece Anna Taylor’un oyunculuğu değil. Ralph Ineson (William), Kate Dickie (Katherine), Harvey Scrimshaw (Caleb) ve diğer çocuk oyuncular hatta filmdeki hayvanlar bile çok iyi oynamış. Bunların yanı sıra kostümler ve filmde yaratılan atmosfer de çok başarılı. Sahnelerin büyük bir çoğunluğu doğal ışık kullanılarak çekildiği için güzel görüntüler çıkmış ortaya. Filmde konuşma dili olarak kullanılan İngilizce eski İngilizce olduğu için hikâyeye uyum sağlamış. Hatta o dönemde kullanılan İngilizce’ye uygun olması için filmin ismi “w” ile değil de çift “v” ile yazılmış.
O dönemde mumun fakir bir aile için çok lüks olması ya da kadınların kulaklarını deldirmediği ve kaşlarını almadığı bir dönemde Anna Taylor’un kulaklarının delik ve kaşlarının alınmış olması gibi yapılan ufak tefek tarihsel hatalar olsa da çok iyi araştırılmış bir hikâye olduğu su götürmez bir gerçek. Film dönemin koşullarına olabildiğince uygun çekilmiş.
Bir Kadın Nasıl ve Niye Cadı Olur?
Film bildiğimiz cadı filmlerinden biraz farklı. Cadı filmi dediğimde aklımıza engizisyon mahkemeleri, işkenceler ve büyüler canlanıyor. Ama bu filmde “bir kadın nasıl ve niye cadı olur” anlatılmış ve konuya farklı bir açıdan yaklaşılmış. Filmin hoşuma giden yanlarından biri de bu oldu.
Ayrıca filmde psikolojik çözümlemeler içeren birçok alt metin var. Örneğin annenin artık regl olmuş kızına kötü davranması, kocasının ve oğlunun kıza başka gözle bakacaklarını düşünmesi, onu evden göndermek istemesi gibi davranışlarının altında kadınlığa geçtiği için kızı rakip olarak görmesi yatıyor. Oğlanın arada bir gözlerinin ablasının memelerine takılması da bu “küçük dindar toplulukta” cinselliğin bastırılmasının bir sonucu.
Bunların yanı sıra Thomasin’in cadı olma sürecinde onun bu yola mecbur kaldığı için girdiğini görüyoruz. Bu da bana ilgisiz ailelerin çocuklarının tarikatların, örgütlerin eline düşme hikayelerini hatırlattı. Çaresiz kalan gençleri, bu yollara düşüren şartları sorgulattı.
Kibir Şeytan’ın İşidir
Baba William film boyunca bir çeşit meditasyon olarak sürekli odun kesiyor. O sahneler tekrarlandıkça “bu adamın sonu bu balta ile olacak” diyorsunuz. Tekrarlanan bu sahneler baba karakterini tanıma ve anlama açısından önemli. William’ın bu kadar dindarken şeytanın tuzağına neden düştüğünü, yine bu odun kesme sahnelerinden birinde fark ediyoruz.
Kibir şeytanın bir özelliğidir ve Tanrı İncil’de kibrin büyük günahlardan olduğunu bildirir. William’da kendisinin en iyi Hristiyan olduğunu düşünür ve diğerlerini günahkarlıkla suçlar, aşağılar. Yani kibre düşer. Yine bir gün odun keserken bunu fark edince dizlerinin üstüne çöker ve Tanrıdan af diler. Ama şeytanın tuzağından kurtulamaz. William’ın sonu baltayla değil kestiği odunlarla olur.
Folklorik Korku Mitleri
Yaşadığım yerdeki korku mitlerini araştırıyorum ve bu filmdeki mitlerle benzer birçok noktanın olması beni oldukça şaşırttı. Çocukların ahırda kaldıkları gece cadının gelmesi ve keçinin sütünü emmesi, kara keçinin şeytan olması, ormanda habis ruhlu bir tavşanın insanları peşine takması ve yolunu kaybettirmesi… Doğu Karadeniz bölgesinde herhangi bir yaşlı nenenin dizinin dibine oturup korku hikayesi anlatmasını isterseniz bu hikayelerin aynısını dinlersiniz. Bu kadar uzak coğrafyalarda aynı hikayelerin anlatılması şaşırtıcı değil mi? Ayrıca birçok din ve inanışta şeytanın keçi suretiyle görünmesi ilginç bir tesadüf değil mi?
Caleb’in ormanda kaybolup cadı ile karşılaştığı sahnede, genç bir kadın olan cadı çocuğu şehvetli bir şekilde öper. Bu sahne hikâyenin etkileyiciliğini arttırsa da beni irite etti. Etik olmadığını düşünüyorum. Bu resmen istismar ve hiç hoşuma gitmedi. Filmin muhteşemliği içinde sevmediğim tek yer burasıydı. Ama annenin gece kalkıp kargayı emzirme sahnesi, süpürgeye binip aya giden bir cadı tasviri ve özellikle son sahnedeki ateşe tapınma/cadı ayini sahnesine ba-yıl-dım. Tam bir görsel şölendi. Dekorun, kostümün, oyunculukların, mekânın, ışığın, senaryonun, kurgunun çok başarılı olmasının yanı sıra hikâye de beni etkiledi. Bu tarz animist hikayeleri oldukça severim. Ormanın ruhu, şeytan ruhlu keçi gibi unsurlar hep ilgimi çeker. Folklorik korku mitleri özel ilgi alanımdır. Bu nedenle tüm bunları içinde barındıran bu film de en sevdiğim filmlerin başında yer almayı başardı.
Yazar: Ayşenur Özdemir