365 GÜN SİNEMA – Pınar Tınaz (Kitap Tanıtımı)
Eğer bir sinefilseniz hayatınızda en az bir kere “Bana güzel bir film önerir misin?” sorusu ile karşı karşıya kalmışsınızdır. Başlangıçta cevaplanması keyifli olan bu soru, zamanla bunaltıcı bir kısır döngüye dönüşür. Üstelik yüzlerce hatta binlerce film izlemiş olsanız bile bu soru sorulduğunda aklınıza şöyle afili bir film -muhtemelen- gelmeyecektir. Yahut sürekli aynı filmleri önermekten sıkılmış da olabilirsiniz. Kim bilir, belki de bunun için bir liste hazırlamak istemiş ama böyle bir çabaya girmeye üşenmişsinizdir. Ama artık bu kadim soruyla baş etmeniz çok daha kolay! Zira “Bana güzel bir film önerir misin?” sorusuyla birlikte, “Acaba bugün ne izlesem?” sorusuna da verilmiş en güzel cevap artık elinizin altında duruyor.
Yeditepe Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü’nde öğretim görevlisi olan Pınar Tınaz ve üç öğrencisi Murathan Nazik, Hasancan Bakkallar ve Ferhat Aydın tarafından yazılan “365 Gün Sinema”, içerisinde 732 film önerisi ile okuyucusuna Türkiye’deki en kapsamlı film seçkisini sunuyor. Kitabın sonunda yer alan alfabetik Film Dizini ile aradığınız filmi çok kolay bir şekilde bulmanız da mümkün.
415 sayfalık bir sinema ajandası niteliğinde olan bu kitap, her gün için 2 film önerisi (sadece 31 Aralık tarihinde 4 film önerisi var) sunarken, filmin yönetmenini, oyuncularını, süresini, IMDb puanını, neden seçildiğini ve film hakkında kısa bir yorumu da içerisinde barındırıyor. Ama onu asıl özel kılan, tarihte “o gün” yaşanmış konulara göre seçilen filmler ile farklı bir perspektif sunmayı başarması oluyor.
Mesela Maksat Sinema Olsun‘un kurulduğu tarih olan 31 Temmuz‘u ele alalım. Kitabın 31 Temmuz’a denk düşen sayfasını açtığımızda bizi karşılayan filmlerden bir tanesi, Mark Osborne imzalı “The Little Prince” (Küçük Prens, 2015) oluyor. Zira ölümsüz eseri Küçük Prens ile kalplerimize sevgiyi, dostluğu, fedakarlığı kazıyan Antoine de Saint-Exupéry, 31 Temmuz 1994’te -uçağının neden düştüğü kesin olarak bilinemese de- bu dünyaya veda etti. 1998 yılında bilekliği, 2000 yılında ise uçağın enkazı balıkçılar tarafından bulundu. Fakat Fransız yazarın cesedine hiçbir zaman ulaşılamadı. Anlayacağınız “filmler” ve “günler” arasında bağ kuran bu kitap ile izlenecek filmi seçmek daha bir anlam kazanıyor.
Sözün özü, Ekim 2015’de Çikolata Yayınevi tarafından basılan “365 Gün Sinema”, iflah olmaz hastalığa, sinema sevdasına yeni yakalanan birinin ilgisini çekebileceği gibi bu karşı koyulmaz sevdayla uzun süredir yaşayan gerçek sinefillerin de mutlaka kütüphanesinde bulunması gereken bir kitap. Unutmadan, kitapta her film için filmlere puan verebileceğiz ve hangi tarihte izlediğinizi not düşeceğiniz alanların olduğu da hatırlatmış olalım.